Erdoğan Dersim belgelerini açıkladı

İl başkanlarına konuşan Erdoğan, Dersim belgelerini açıkladı. Dersim'deki katliamlara değinen Erdoğan, bir sözü için Kılıçdaroğlu'na sert çıktı 'alnını karışlarım' dedi

ABONE OL
GİRİŞ 23.11.2011 15:45 GÜNCELLEME 23.11.2011 15:45 İç Politika
Erdoğan Dersim belgelerini açıkladı

Erdoğan, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, AK Parti olarak, siyasi tabuların, tarihi tabuların ve sorgulanamayan konuların üzerine büyük bir samimiyetle gittiklerini söyledi.

Hiçbir ismi, hiçbir konuyu, tarihi hiçbir olayı, bir istismar aracı, bir siyasi rant aracı olarak kullanmaya asla tenezzül ve tevessül etmediklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

FAİLİ MEÇHULLLERLE YÜZLEŞTİK

''Bu ülkenin büyümesinin, güçlenmesinin, dünyanın güçlü bir ülkesi olmasının önündeki en büyük engellerden biri, geçmişiyle, tarihiyle, tabularıyla ve korkularıyla yüzleşememesidir. Faili meçhullerle yüzleşmeden demokrasinin inşa edilemeyeceğini biliyorduk ve faili meçhullerle yüzleştik, yüzleşiyoruz. Siyasi vesayetle yüzleşmeden muasır medeniyetler seviyesine ulaşılamayacağını biliyorduk ve siyasi vesayetle yüzleştik, mücadele ettik, ediyoruz. Asimilasyonla, ret ve inkar politikalarıyla yüzleşmeden, söylenemeyenleri cesaretle ortaya koymadan Kürt meselesinin çözülmeyeceğini biliyorduk. Biz her şeyle yüzleştik ve çözüm için cesur adımlar attık, atmaya da devam ediyoruz.''

TARİHİNİ SORGULAMAYAN BAŞKASINI ELEŞTİREMEZ

Başbakan Erdoğan, kendi tarihiyle, tarihinin karanlık noktalarıyla yüzleşemeyenlerin ve yüzleşme cesaretini gösteremeyenlerin, bir gelecek inşa edemeyeceklerini, hatta bir gelecek tasavvur bile edemeyeceklerini ifade etti. Bilinçlerinin altını süpürmeyenlerin ve prangalarından, ağırlıklarından kurtulmayanların, gelecek adına proje üretemeyeceklerini belirten Erdoğan, kendisini eleştiremeyenlerin ve kendi özeleştirisini yapamayanların kendi tarihini sorgulayamayacaklarını, başkalarını eleştiremeyeceklerini ve başkalarını sorgulayamayacaklarını dile getirdi.

TARİHİ ACININ KÜLLERİNİ KALDIRDI

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''2009 yılında, TBMM Genel Kurulunda, demokratik açılım görüşmelerinde konuşan, o zamanın CHP Genel Başkan Yardımcısı, bizim 'anneler ağlamasın' diyerek başlattığımız Milli Birlik ve Kardeşlik Projemizi eleştirirken, 'Dersim isyanında analar ağlamadı mı?’ diyerek, adeta tarihi bir acının küllerini kaldırdı. Hatırlayın, isim vermeme gerek yok...



BU YÜZDEN ÇARKÇI KEMAL DİYORLAR

Açıkçası, yine o zamanın CHP Grup Başkanvekili, kendisi de Tuncelili, yani Dersim'li olan, o zaman söylemiyordu ama şimdi söylüyor 'Dersimliyim, Dersimli olmaktan da gurur duyarım' diyor. Bundan daha tabii, daha doğal ne olur? Ekstra bir şey söylemiyorsun. Sayın Kılıçdaroğlu, önce bu acı sözler karşısında sessiz kaldı, ardından, tepkiler büyüyünce 'gereğini yapsın' dedi, ardından üçüncü bir çark daha yaparak 'Dersim isyanında analar ağlamadı mı?' diyen arkadaşına sahip çıktı. Sayın Kılıçdaroğlu, sen busun. Onun için sana 'Çarkçı Kemal' diyorlar. Bundan dolayı... Bak ben demiyorum, millet diyor. Niye? Gece başkasın, sabah başkasın. Sabah başka, akşam başka... Çünkü kılavuzlarını iyi seçememişsin. Onun için de çok bol kılavuz değiştiriyorsun.

SON DEVRİN DİN MAZLUMLARI

Öncelikle şunu burada altını çizerek ifade ediyorum: Bizim, Dersim'le, Dersim katliamıyla olan ilgimiz, yeni, güncel ve siyasi polemiğe, Dersim üzerinden siyasete yönelik bir ilgi asla ve asla değildir. Bakın, öyle kitaplar vardır ki hayatınızı değiştirir, hayatınızı şekillendirir. Öyle kitaplar vardır ki okuduğunuz bir satır, nefes alıp verdiğiniz sürece hafızanızdan çıkmaz. Size burada işte öyle bir kitap göstermek istiyorum. Necip Fazıl Kısakürek'in, rahmetli, "Son Devrin Din Mazlumları..." İlk baskısı 1969 yılında yapılan bu kitap, yakın tarihimizde yaşanan baskı ve zulmü anlatıyor; yakın tarihimizin karanlık sayfalarına adeta bir kapı aralıyor.''

CHP BU KİTABI YASAKLADI

Resmi tarihin anlattıklarıyla yetinmeyen bir neslin, bu kitabı okuyarak, o güne kadar hiç duymadığı, işitmediği, kendisine öğretilmeyen, anlatılmayan birçok meseleyi öğrenme fırsatını bulduğunu belirten Erdoğan, bu nedenle bu kitabın zaman zaman CHP tarafından yasaklandığını, toplatıldığını ve gençlikten uzak tutulmak istendiğini söyledi.

DERSİM'LE BU KİTAP TANIŞTIRDI

Kendisinin ve yaşıtlarının da kulaktan dolma anlatılanların ötesinde, Dersim'le derli toplu ilk tanışmasının bu eserle olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, kimsenin konuşmadığı ve konuşmaya cesaret dahi edemediği Dersim meselesinin, merhum Üstad Necip Fazıl'ın kalemiyle bir nesle en doğru şekilde aktarıldığını ifade etti.

SEN NİYE SÖYLEMİYORSUN?

Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Üstad 'alevi' dememiştir. Bakın burası çok önemli. Sayın Kılıçdaroğlu, sen niye demiyorsun? De, konuş, söyle. Dersim'li olduğunu söylüyorsun, güzel. Geçenlerde milletvekili arkadaşım Sayın Metiner sizin aşiretinizden bahsetti. Söyle, niye söylemiyorsun? Gocunma, anlat.

KILIÇDAROĞLU'NA: SENİN ALNINI KARIŞLARIM (sayfa 2'de)

 

HADDİNİ BİL DİYORUM

Bakın burada Üstad 'Kürt' dememiştir, 'Ermeni' dememiştir... Necip Fazıl, Dersim'i ve Dersimlileri, din mazlumları sınıfına alarak, onlara sadece insan gözlüğüyle bakarak, insani bir trajediyi bizlere aktarmıştır. Sayın Kılıçdaroğlu. Bak ben bunu konuşmuyorum ama sen beni gelip Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtmaya çalışıyorsun. Yazıklar olsun, sana yazıklar olsun. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ı Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtacak olanın alnını karışlarım. Haddini bil diyorum, haddini bil diyorum.’’

Dersim'i dert edinmelerinin ve tanışmalarının, dünün veya bugünün konusu asla olmadığını belirten Erdoğan, kendilerinin birileri gibi, işine geleni ayyuka çıkaran, işine gelmeyen karşısında da susan ve üzerini örtenlerden asla olmadıklarını ve olmayacaklarını söyledi. Türkiye'nin yakın tarihine ve yakın tarihindeki meselelere tam bir samimiyet içinde yaklaştıklarını vurgulayan Erdoğan, her şeyin ama her şeyin aydınlatılması için de samimiyetle mücadele verdiklerini dile getirdi.

BU İŞLERİN BANİSİ SİZSİNİZ

Erdoğan, Dersim'de yaşanan olaylarla ilgili, ''Şimdi CHP kendi geçmişini güya bunlardan kurtaracak. Onun için bana fatura kesmek istiyor. 'Başbakan özür dilesin' diyor. Bütün bu işlerin banisi sizsiniz. Yani bizim devlet olarak özür dilememize mani birşey yok ama bu işin iradesini kullanan sizsiniz'' dedi. Başbakan Erdoğan, Dersim’e yapılan operasyonların, bir isyanın bastırılması olarak zihinlerde ve vicdanlarda meşrulaştırılmaya çalışıldığını söyledi. Erdoğan, bunu iddia edenlere karşı söyleyecek çok söz olduğunu ama ilk Meclis’te Dersim Mebusu olarak, bizzat Atatürk tarafından davet edilen Diyap Ağa'dan hiç kimsenin söz etmediğini dile getirdi.

SEYTİ RIZA'NIN ŞEREFLENDİRİLMESİ


Dersim Operasyonları sonucunda tutuklanan ve asılan Seyit Rıza'nın, 1915 olayları sırasında, işgalci ordulara karşı savaştığından, dönemin valisi tarafından da ''din ve namusuyla bize hizmet etti'' diyerek şereflendirildiğinden kimsenin bahsetmediğini dile getiren Başbakan ERdoğan, ''Dersim'de, adım adım çerçevesi çizilmiş, bahaneleri hazırlanmış bir operasyon var. Çeşitli tarihlerde dersim raporları hazırlanıyor'' dedi.

BİLGİSİZLİĞİNİ GİDERİRSİN

Bir raporu salondakilere gösteren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bakın şu rapor sadece 100 adet bastırılarak, zata mahsus olarak, bu notla belli yerlere gönderilmiş bir rapordur. Sayın Kılıçdaroğlu, belge, arşiv bilmem ne bunlardan bahsetti. BAkınız, Başbakanlık'ın arşivi açıktır. Sayın Kılıçdaroğlu, görmek istiyorsan, inceleme yapmak istiyorsan buyurursun, görürsün, incelersin. Oranın ilkeleri ne ise o şartlar içinde bu konudaki bilgisizliğinin giderirsin.''

Rapordakileri açıklayan Başbakan Erdoğan, sadece bir kaç cümleyi aktarmak istediğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Sayfa 199: 1926 yılında, mülkiye müfettişi Hamdi Bey'in raporuna atıf yapılıyor ve deniliyor ki: Dersim, Hükumet-i Cumhuriye için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kat’i bir ameliye yapmak ve ihtimalatı elimeyi önlemek, selameti memleket namına farz-ı ayndır. Bu kadar bu işi önemsiyorlar. Adeta bugünün ifadesiyle 'olmazsa olmaz' bu anlama geliyor.

Sayfa 201'de şu ifade var: Dersim, Türkiye için cehalet, maişet darlığı, dahili ve harici tesvilat ve Kürtlük temayülatı ile bulaşmış, tehlikeli bir çıbandır. Bu çıbanın kat'i bir ameliyeye tabi tutulması lazımdır. Bunun için evvela silah toplamak, badehu, ardından ıslahat yapmak icap eder.
Bu rapor, eski raporları hatırlattıktan sonra kendi çözüm önerilerini ortaya koyuyor: Nerede? Sayfa 237-246 arasında, Dersim’e yapılacak harekatın ayrıntıları, göç ettirilecek aşiretlerin listesi, bunların ne yöntemle yapılacağı anlatılıyor.

Tabii ben bu raporu açık gösterecek değilim, çıkardığım özetten okuyorum.

Belge 1: yine 1935 yılında bir kanun çıkarılıyor. Kanun’un adı: Tunçeli vilayetinin idaresi hakkında kanun. Sadece Tunçeli'ni kapsamıyor. çevre illeri de kapsıyor. Kanun’un ilk maddesinde şu belirtiliyor:

Madde 1: Tunçeli vilayetine, ordu ile irtibatı baki kalmak ve rütbesinin salahiyetini haiz bulunmak üzere korkomutan rütbesinde bir zat vali ve kumandan olarak seçilir. Sonra, bu vali ve kumandana yasada çok enteresan haklar tanınıyor. Mesela vali ve kumandan gerek görürse, aileleri bir yerden bir yere göç ettirebilir. Mesela idam hükümlerinin vali ve kumandan tarafından tecileni gerek görülmezse hemen idam edilir. Sayın Kılıçdaroğlu, haberin var mı bunlardan? Vardır da söylemiyorsun.

KADINLAR ÇOCUKLAR KATLEDİLDİ

Mesela ceza mahkemelerinde verilen kararların temyizine gerek yoktur. İşte bu kanunun ardından, hazırlıklar yapılıyor, 1937,1938 ve 1939 yıllarında Dersim’de maalesef büyük bir dram yaşanıyor. Havadan, karadan, toplarla, hatta gaz bombalarıyla, Dersim’de hareket eden her şey, çocuklar, kadınlar katlediliyor.''

MUHSİN BATUR'U BİLİYORSUNUZ DEĞİL Mİ?


Dersim olayları sırasında orada asker olan Muhsin Batur'un anılarından da söz eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Muhsin Batur'un kim olduğunu biliyorsunuz değil mi? O dönemde başka partiler yok. Sadece CHP var. Şimdi CHP kendi geçmişini güya bunlardan kurtaracak. Onun için bana fatura kesmek istiyor. 'Başbakan özür dilesin' diyor. Bütün bu işlerin banisi sizsiniz. Yani bizim devlet olarak özür dilememize mani bir şey yok ama bu işin iradesini kullanan sizsiniz, siz... Sizin zihniyetiniz, CHP zihniyeti...

BUNA ESKİ DEFTERLERİ KARIŞTIRMAK DENİLMEZ

Buna eski defterleri karıştırmak denilmez, eğer eski defterleri karıştırmaya muhtaç biri varsa o da sizsiniz. Çünkü sen ne diyorsun? 'Ben yeni CHP'yim' diyorsun. Madem yeni CHP'sin onu eleştir. eleştiremiyorsun. Daha geçenlerde anma törenleri yaptın. Ve bütün biraz sonra gelecek belgelerin, bu belgelerin altında imzası olan zat için anma törenleri yaptın.

Dersim olayları sırasında orada asker olan Muhsin Batur, anılarında aynen şu ifadeyi kullanıyor: günlerden birgün emir geldi. tren yoluyla Elazığ’a vardık. Elazığ'da Tunceli içinde o zaman Bingöl, Erzincan da keza öyle... Oradan da ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik. iki aya yakın Dersim’de görev yaptım. Okuyucularımdan özür diliyorum ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum.

İKTİDAR CHP İKTİDARI

Üstad Necip Fazıl, Dersim’deki facianın tarihte bir benzerinin olmadığını ifade ediyor… Babalarını arayan ve yanına gitmek istediklerini söyleyen iki masum çocuk Hozat Kaymakamı tarafından süngületilerek babalarının yanına gönderiliyor. Kendisinin öğretmen ve köy halkıyla alakasız bir şahıs olduğunu iddia ederek, alevler içinden fırlamak isteyen bir genç, kalasla alevlerin içine itiliyor ve karşısında da sigara içiliyor. iktidar CHP iktidarı, zihniyet CHP zihniyeti. Bir köy halkı, önce kurşunlanıyor, daha sonra buğday sapları üzerinde yakılıyor. Üstad, faciayı şu satırlarla anlatıyor. Mazgirt Tersemek nahiyesinin halkı doğranmakta.

Merhamet sahiplerinden biri, birle on yaş arasında 20 kadar çocuğu alıp bir derenin içine saklamıştır. Vaziyet birden haber alınıyor. çocukların öldürülmeleri emri veriliyor. Fakat bu emri yerine getirebilecek kimse bulunamıyor. En katı yürekliler bile, böyle müdafaasız masumlara silah kullanamayacaklarını söylemeye mecbur kalıyorlar. nihayet kara suratlı bir adam bulunuyor ve bir dere içinde titreşe titreşe bekleyen 20 masumun işi bitiriliyor.''

MURAT SUYU KIZIL AKTI

''Murat suyunun, kandan kıpkızıl aktığını görenler olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Dersim vakasının en büyük mazlumlarından Seyit Rıza’nın hikayesi ise ayrıca yürek burkucu. Yahu bunları anlatıyorum bunlar mı sıkıntı veriyor, Kılıçdaroğlu ve yahut senin zihniyetine, senin inancına, bunlar mı ters düşüyor.

Dönemin Malatya Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil, bir röportajda bunu şöyle anlatıyor. 'Son sözünü sorduk; Kırk liram var, oğluma verirsiniz' dedi. Bu sırada Fındık Hafız asılıyordu.
Asarken iki kez ip koptu. Seyit Rıza görmesin diye ben arabanın önünü kapattım. Fındık Hafız’ın idamı bitti. Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Soğuktu ve etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti: Evlad-ı kerbalayıkh, bi hatayıkh, yani Kerbalanın çocuklarıyız. Biz hatasızız.  Ayıptır, zulümdür, cinayettir.''

HADİ ONURUNU KURTAR BAKALIM (Sayfa 3'te)
 


Erdoğan, Dersim olaylarıyla ilgili, eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa kendisinin özür dileyeceğini ve dilediğini belirterek, ''Ancak CHP adına, CHP zihniyeti adına özür dilemesi gereken varsa, şu anda güya 'yeni CHP'nin yeni genel başkanıyım' diyorsun o da sensin, 'hem bir Tuncelili olarak, hem bir Dersimli olarak onur duyuyorum' diyorsun ya hadi onurunu kurtar bakalım, kurtar'' dedi.,

Dersim'de sayısı bugün dahi bilinmeyen, tahmin edilen binlerce insanın, kadın ve çocuğun katledildiğini, yuvaların yıkıldığını, binlerce insanın batıya göç ettirildiğini, binlerce kız çocuğunun evlatlık verildiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, ''Rahatsız mı oldun Kılıçdaroğlu, ama ben Kılıçdaroğlu'na inanan o CHP'li temiz, saf kardeşlerime de bunu hatırlatmak istiyorum. Siz de bunu lütfen bunu düşünün'' dedi.

Erdoğan, ''Çünkü o dönem CHP'nin tek başına iktidar dönemidir. CHP'nin geçmişinde işte bu var, Hamdolsun bizim geçmişimizde bunlar yok'' diye konuştu.

DEPREM FELAKETİ DEĞİL ÖLDÜRÜLENLER

Konuşmasında Dersim olaylarıyla ilgili belgeleri açıklamaya devam eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Belge 2: Bakın burada, bir belgeyi sizlere göstermek istiyorum. 8 Ağustos 1939 tarihli bir belge. Jandarma Umum Komutanlığından başvekalet yüksek makamına gönderilmiş. Dersim'e yapılan müdahalenin bilançosunu veriyor, kat'i netice alınıncaya kadar baskınların devam edeceğini bildiriyor. Ekte de bir cetvel var. Ölü, diri, teslim olanların rakamlarını gösteriyor. 1936, 1937, 1938 ve 1939’da, toplam 13 bin 806 kişinin öldürüldüğü bu belgede ifade ediliyor. Bakın deprem felaketinden bahsetmiyorum, öldürülenlerden bahsediyorum.

Belgenin altındaki imza çok ilginç. Faik Öztrak. Dahiliye vekili, yani İçişleri Bakanı... Sayın Kılıçdaroğlu, nereye kaçıyorsun, nereye kaçıyorsun? Bunlardan nasıl sıyrılacaksın? Ben mi özür dileyeceğim, sen mi özür dileyeceksin? Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür dilerim ve diliyorum. Ancak CHP adına, CHP zihniyeti adına özür dilemesi gereken varsa, şu anda güya 'yeni CHP'nin yeni genel başkanıyım' diyorsun o da sensin, 'hem bir Tuncelili olarak, hem bir Dersimli olarak onur duyuyorum' diyorsun ya hadi onurunu kurtar bakalım, kurtar.''

BELGE 3: İNÖNÜ'NÜN İMZASI VAR

Başbakan Erdoğan, 23 Aralık 1938 tarihli bir belgeyi açıkladı. Erdoğan, şöyle devam etti:

''Belge 3: Dersimle ilgili bir başka belgeyi de bugün burada açıklıyorum. 23 Aralık 1938. Tunceli'den 11 bin 683 kişinin sürüldüğünü belirten, 2 bin kişinin daha sürülmesini karara bağlayan Bakanlar Kurulu kararı. Burada da Başbakan kim biliyor musunuz Celal Bayar. Reisi Cumhur İsmet İnönü o zaman. Anma törenlerini yapan sensin. Nasıl yüzleşiyorsun tarihinle? Bütün bu sürgünlerin altında, bu öldürmelerin altında İnönü'nün imzaları var.

Havadan bombardımanların altında imzası var. Atatürk'ün vefatından yaklaşık 1 ay sonra, İsmet İnönü cumhurbaşkanı, Celal Bayar başbakan.

Bir kararname, şöyle diyor: Tunceli'den garba nakillerine karar verilen cem'an 12 bin kişinin, 11 bin 683 kişinin mürettep mahallerine sevk ve iskanları icra edilmiş ise de muhtelif mahallerde aynı evsafı haiz ve sevke hazır bir vaziyette bulunan 514 şahısla birlikte yekunu, kararnamelerle tespit edilen miktarı geçeceğinden dağlarda ve mağaralarda saklanmaları ve kış münasebetiyle barınamayarak dehaletleri umulanlarla beraber daha 2 bin kişinin ilişik listede yazılı yerlere sevk ve iskanları, dahiliye vekilliğinin teklifi üzerine icra vekilleri heyetinin toplantısında onanmıştır. İmza: Reisicumhur İsmet İnönü. Başbakan Celal Bayar...''

KEL ALİ


Alttaki imzalarda bir ismin de kendisinin dikkatini çektiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

''Nafia vekili, yani Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya. Ali Çetinkaya, İskilipli Atıf Hoca'yı düzmece bir mahkemeyle, ''kararın infazına, şahitlerin sonra dinlenmesine'' diyerek idam eden, kel Ali Lakaplı Hakim. Bu CHP bu işte...

3 Mayıs'ta, CHP'li Yenimahalle Belediyesi, işte bu Ali Çetinkaya'nın ismini Ankara Yenimahalle'de bir parka verdi.

Biz, bunu hatırlattığımız zaman da CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu Afyonkarahisar'da, işte bu Ali Çetinkaya'ya sahip çıktı, onu bir kahraman olarak ilan etti. Sizin kahramanlarınız bu ise bu ülke biter... Bizim kahramanlarımız arasında yüzü kapkara olanlar yok, yüzü apaydınlık olanlar var.

İşte bu Dersim Belgesi'nin altında da Ali Çetinkaya'nın imzası var. Hadi bunu da sahiplen bakalım. Ama sahiplenir, çünkü yüz yok. Evet, bu vicdan ister, bu vicdan işi, bu adil bir yaklaşım ister.

Dersim'de operasyon hazırlıklarında da işte CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu'nun sahip çıktığı bu Ali Çetinkaya'nın katkısı var. Bu da fotoğraflarla sabit.''

CHP İÇİN BİR FIRSAT
(Sayfa 4'de)

 

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Tekrar ediyorum: Tuncelili bir Genel Başkan, tarihiyle yüzleşmek adına CHP için aslında bir fırsattır'' dedi.

Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, ''hakaret etmeyi bırakıp, partisinin geçmişiyle yüzleşmeli, CHP'nin bu ülkeye yaptığı zulümleri, o zulümlerin bir mağduru olarak araştırması gerektiğini'' söyledi.

Erdoğan, konuşmasında 27 Eylül 1938 tarihli açıkladığı 4. bölgeyle ilgili de şu bilgileri verdi:

''Dersim operasyonlarının hemen ardından, Sason'da yapılan temizlik ve takip operasyonlarının raporu. Sason bölgesinde 384 kişinin öldürüldüğü, diri tutulan ve teslim olanların tamamının batıya göç ettirildiği ifade ediliyor. Halen Sason yasak bölgesi içinde hiçbir ferdin kalmadığı, operasyonun da böylece sonlandırıldığı ifade ediliyor. 28 Eylül 1938.

İmza kim biliyor musunuz? İçişleri Bakanı Şükrü Kaya. Yine CHP... Ben daha ne anlatayım, daha bir şey anlatayım mı bu belgelerin sayısı çok fazla. Vakit almamak için bir kaç tanesini huzura getirdim.

Ben dikkat edin belgeyle konuşuyorum. Lafı güzaf değil.

Beyefendi diyor ki, 'arşivi aç'. Arşiv açık ya... Bak incele ama ondan sonra çok doğruyu anlat. Yine kendini durup dururken kendini savunmaya kalkma, hakkı teslim et. Ama edemezler. Çünkü bunların bütün siyaseti doğruluk üzerine değil, dürüst olmamak üzerine kuruludur.''

DERSİM BİR FACİADIR


''Dersim, yakın tarihimizdeki en acı, en trajik olaylardan biridir'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Dersim, aydınlatılmayı, cesaretle sorgulanmayı bekleyen bir faciadır. Dersim, CHP Hükümetlerinin onlarca, yüzlerce faciasından en acısıdır, en kanlısıdır. Ben Haziran seçimleri öncesinde yine birçok şeyler açıkladım. Hak ve özgürlüklerle neler açıkladım neler. Gazeteleri toplatmaktan, kitapları yakmaktan, toplatmaktan, kuran elifbası, cüz vesaire kitapları toplatmakla ilgili ne belgeler açıkladım. Yine altında İnönü'nün imzası var. Bunların hepsini anlattım. Bu CHP bu yav.

Ama Dersim faciası karşısında özür dileyecek olan, bu faciayla yüzleşecek olan, AK Parti değil, AK Parti Hükümeti değil, bizzat bu facianın, bu kanlı eserin sahibi olan CHP'dir.

GÜCÜN AK PARTİ'YE YETMEZ

CHP'nin Tunceli Milletvekilleridir, CHP'nin Tunceli kökenli Genel Başkanıdır. Sayın Aygün çıktı, açıklama yaptı ama ne yaptılar, linç kampanyası başlattılar. Çünkü orada doğruyu söyleyemezsin, söylediğin an götürürler, hiç şakası yok.  CHP Genel Başkanı, grup kürsüsünden ağır hakaretler ederek, bu ülkenin Başbakanına sıyrılamayınca bakıyorsunuz seviyesiz ifadelerle hitap ederek, bu acı meseleyle yüzleşeceğini zannediyor.

CHP Genel Başkanı, belki kendi arkadaşlarını, akrabalarını susturabilir, onlara yönelik linç kampanyasına sessiz kalabilir ama AK Parti'yi susturmaya gücü yetmez. Biz, açık yüreklilikle tarihimizle yüzleşiyoruz. Samimiyetle karanlıkları aydınlatmaya çalışıyoruz. Tekrar ediyorum: Tuncelili bir Genel Başkan, tarihiyle yüzleşmek adına CHP için aslında bir fırsattır.

CHP Genel Başkanı, hakaret etmeyi bırakıp, partisinin geçmişiyle yüzleşmeli, CHP’nin bu ülkeye yaptığı zulümleri, o zulümlerin bir mağduru olarak araştırmalıdır.

Geçtiğimiz hafta içinde, CHP'liler, Sultan Abdülmecit'le Halife Abdülmecit’in aynı kişiler olmadıklarını anladılar. Bundan dolayı mutluyum. Kampanyalar yaptılar, aşırı uçlarla gösteriler yaptılar ama ben yine de burada bir çark olduğun için iyimserim ve iyimser bir gelişme olarak değerlendiriyorum. İnşallah çalışmalarını daha ileri götürür, biraz daha tarih okur ve Dersim olaylarının da iç yüzünü anlarlar.

Mehmetçiğim (AK Parti Milletvekili Mehmet Metiner) sen de bundan sonra daha fazla işe fazla girme... ''

''Ve la galibe illallah..." (sayfa 5'de)
 

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Şimdi yine yaygaralar başladı, aynı şekilde yine iftiralar devam ediyor. Bütün bu iftiralara rağmen, her türlü belgesel cevaplar verildiği halde bunlar anlamıyor. 9 yıldır ısıtılıp önümüze sürülen temcit pilavı, bugün bir kez daha ısıtılıyor'' dedi.

Erdoğan, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, tarihin en büyük medeniyetlerinden birini inşa etmiş Endülüs'ten örnek verdi. Gırnata'da, El Hamra Sarayı'nın duvarlarına yazılmış bir sözü hatırlatan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Ve la galibe illallah... Allah'tan başka galip, zafer sahibi yoktur. Bunu niçin acaba o dönemin Müslümanları El Hamra Sarayı'nın duvarlarına bir nakış gibi işlemişler? Oradaki sultanlar, oradaki liderler devamlı onu okusunlar ve kendilerine çekidüzen versinler diye. Bu, mütevazi olmaktır. Aslında adeta küçülmenin bir ifadesidir ama küçülürken büyümek, işte mesele bu.

Yavuz'u büyük kılan neydi? İşte her sabah sarayın kapısında sarı altın verdiği o gencin O'na söylediğiydi. Neydi? Gururlanma padişahım senden büyük Allah var. O da bu şekilde küçülürken büyüdü. Mesele bu... Ama şimdi bunu söyleyenler maalesef yok gibi. Ama biz tarihimizdeki bu incelikleri şöyle gözümüzün önüne getirirsek, ruh dünyamızda, gönül dünyamızda bunları hatırlayacak olursak inanıyorum ki çalışmamıza vereceğimiz yön ve hız, işte bundan esinlenerek bizi çok daha güçlü kılacaktır. Biz, buna yürekten inanmış, bu sözü kendisine rehber edinmiş, bu sözün, bu sözün inşa ettiği medeniyetin ışığında yürüyen bir hareketiz.

Bizim medeniyetimiz, öyle 20 yıllık, 50 yıllık, 100 yıllık köksüz bir medeniyet değildir. Bizim medeniyetimiz, binlerce yıla sari, köklü, kadim ve zengin bir medeniyettir.''

''Binlerce yıllık köklü bir medeniyetin, kültürün ve birikimin üzerine inşa edilmiş bir partiyiz''

AK Parti ile ilgili olarak, daha ilk iktidar döneminde farklı senaryolar çizenler bulunduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, ''Bunlar iktidar partisi, bunlar yıpranır, 2007 seçimlerinde başarı sağlayamazlar, çok yıprandılar'' denildiğini hatırlattı.

Erdoğan, bu sözleri söyleyenlerin ''AK Parti'nin uzun bir yola hüküm giymiş bir hareketin mensupları olduğu gerçeği'' bilmediklerini ifade etti. Erdoğan, Aşık Veysel'in dediği gibi, uzun ince bir yolda gece, gündüz yürüdüklerini dile getirdi.

2007 seçimlerinin sonuçlarından hayal kırıklığına uğrayanların, bu sefer de AK Parti'nin ikinci iktidar döneminde korku senaryoları üretmeye başladıklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

''Yorgun düşer dediler, yozlaşma, yolsuzluk iddiaları ortaya attılar, yıprandı dediler ama 2011 seçimlerinde, oy patlaması yaparak, Türkiye'deki her iki seçmenden birinin oyunu alarak çok daha güçlü bir şekilde iktidara geldik.

Şimdi aynı türküler yeniden söyleniyor. Dur bakalım, şurada daha 6 ay oldu yahu. Dur. Millet bakın test etti, değerlendirmelerini yaptı. Biraz sabırlı olun. Şimdi yine yaygaralar başladı, aynı şekilde yine iftiralar devam ediyor. Bütün bu iftiralara rağmen, her türlü belgesel cevaplar verildiği halde bunlar anlamıyor. 9 yıldır ısıtılıp önümüze sürülen temcit pilavı, bugün bir kez daha ısıtılıyor. Bozuk plak nasıl hep aynı yerde takılıp kalırsa, bazıları da adeta bozuk plak gibi o bildik söylemleri peş peşe tekrar ediyorlar.

Biz, nasıl bir sorumluluk üstlendiğimizin farkındayız. Bizim üzerimizde, bu aziz milletin emaneti var. Bizim üzerimizde, yetimlerin, öksüzlerin, yoksulların, yolda kalmışların, gariplerin emaneti var. Biz, 5 yılın, 10 yılın birikimi üzerine bina edilmiş değil, binlerce yıllık köklü bir medeniyetin, kültürün ve birikimin üzerine inşa edilmiş bir partiyiz, işte böyle bir hareketiz. Yüzyıllar içinden süzülerek gelmiş, Hazreti Mevlana'nın, Hazreti Yunus'un, Şeyh Edebali'nin, Ahmet Yesevi'nin, Hacı Bektaş Veli'nin ve daha nice gönül insanlarının rehberliğiyle yola çıkmış bir partiyiz.

Bizden kibir bekleyenler, açık söylüyorum, boşuna beklerler. Biz kibirlenmeyiz, biz böbürlenmeyiz, biz hiç kimseye ama hiç kimseye tepeden bakmayız.''
KAYNAK : Haber 7