Müslüman gençler neyden rahatsız?
İHL Sözlük kullanıcıları AK Parti ve Ergenekon süreci hakkında ne düşünüyor. İşte cevabı...
ABONE OLRadikal gazetesinden Ezgi Başaran, AK Parti ve Ergenekon süreci hakkında, İHL Sözlük kullanıcılarına sorular yöneltti. Aldığı cevaplarsa birbirinden ilginç...
İŞTE O YAZI...
Müslüman gençler birbirleriyle mücadeleye başladı
İHL Sözlük'te ilginç tartışmalar yaşanıyor: "AK Parti'yi eleştiren Müslüman gençlere bile Ergenekoncu diyen var. Müslüman gençler partideki çatlağı şikeden önce konuşuyordu."
NEDEN?
İslami kesimin en önemli sosyal medya alanı ıHL (ımam Hatip Lisesi) Sözlük. 2009 baharında kuruldu. Yüzlerce yazarı dışında 200 bin tekil ziyaretçisi var. Özellikle kendisini Müslüman genç olarak tanımlayan, soran, eleştiren bir kesim bu sözlükte fikirlerini paylaşıyor. Son günlerde gündemle doğrudan ilgili enteresan tartışmalar yapılıyordu. O yüzden İHL Sözlük kurucusu Said Ercan, yöneticisi Ömer Bulut ve kıdemli yazarı Fatih şengül’le buluşup neler olduğunu konuşmam gerekti.
İHL Sözlük’te son günlerde ‘ış bulmak için cemaate girenler’ diye başlıklar tartışılıyor. Böyle gençler var mı?
Said: Elbette. Zaten cemaat de onlardan rahatsız ve elemeye çalışıyor. Sözlükte ‘Cemaat ışKUR oldu’ başlıkları da var. Çünkü cemaate girmek cazip; fakirse ihtiyaçları karşılanıyor, iş imkânı sunuluyor, eğitimi karşılanıyor filan.
İmam hatipli ve kendinizi Müslüman genç olarak tanımlıyorsunuz. Cemaatin parçası olsaydınız hayatınız başka olur muydu?
Ömer: Bizim İHL Sözlük alıp başını giderdi mesela. Ama aramızda cemaatçi olup da sözlüğün felsefesini beğenmeyenler vardı, ayrıldılar.
Said: Çünkü cemaatin eleştirilmesinden hoşlanmıyorlar. Bir gün Haber 7, Hocaefendi’yle ilgili bir haber yaptı ama altına yorum yapılmasını engelledi. Sonra bizim sözlükle ilgili hiç haber girilmemeye başlandı. Biz de ‘Hayırdır?’ dedik, “Sizin sözlüğünüzde kanaat önderleriyle ilgili olumsuz eleştiriler oluyor” denildi. İHL sözlükte Erbakan da eleştiriliyor, Fethullah Gülen de. Biz hakaret yayımlamıyoruz, gerisi serbest. Ama bize ‘eleştirilmesin’ talepleriyle gelenler var.
Kim?
Said: Yani işte… Biz çok büyük bir site olmamıza rağmen reklam alamıyoruz mesela. Halbuki baskın bir ıslami kanadı da temsil etmiyoruz, Milli Görüşçü filan da değiliz. Ama iş öyle bir yere gidiyor ki, ‘Bizden değilsen, yoksun’… Aslında yöneticilerimiz arasında cemaate sempatiyle bakanlar da var.
10 yöneticimizin çoğunluğu cemaati sever, belki bir ikisi eleştireldir o kadar.
Muhafazakâr bir gencin cemaatle ne gibi bir sorunu olur?
Fatih: Bizim büyük çoğunluğumuz imam hatiplidir ama kendisini muhafazakâr yerine Müslüman genç olarak tanımlar çünkü muhafazakâr olmak statükocu olmayı da içinde barındırır diye düşünüyoruz. Bizden bir önceki kuşak ataların közünü de külünü de taşımayı ister. Biz közü taşıyalım da küle gerek yok diyoruz.
Said: Birçok Müslüman genç iktidar sahibi olmaktan rahatsız. ‘Biz ötekiyken daha iyiydik, merkezde değilken kardeşlik duygumuz daha yüksekti, dün kızdığımız şeyleri bugün biz yapıyorsak yanlış giden bir şey var diyorlar. Bir de şimdi laiklikle barışmamız isteniyor ama bu çocuklar onu istemiyor. Derdimiz cebimizin dolması değildi.
Ömer: Tepki, mücahitlikten müteahhitliğe geçişe… Ama bunu dillendiren gençler ıslami camiada pek sevilmiyor. Daha ne istiyorsunuz ki diyorlar.
Ne istiyorsunuz?
Said: Biz hapislerde ıslamcılar değil de solcular veya Kemalistler olsun demiyoruz. Adalet istiyoruz, herkes için. Olağanüstü yargılama olmasın. Özel yetkili mahkemelerde şimdi başkaları yargılanıyor diye keyfimize bakacak değiliz.
Fatih: şahsen Ergenekon veya Balyoz davasını temelde haksız görmüyorum. Cemal Temizöz veya Muzaffer Tekin’in soruşturulması gerekiyordu. Ama yargılamaların usulünde problem olduğu da açık. DGM bugün Özel Yetkili Mahkeme olarak hâlâ varsa, buna sessiz kalamayız.
Siz böyle bir platform kurmak mı istemiştiniz, yoksa buna mı çevrildi?
Said: Hedefimiz başkaydı. Öteki mahalleye yani ateist, Kemalist, laik gençlere karşı bizim çocuklar için kendilerini ifade edebilecekleri bir internet ortamı yaratalım demiştik. ılk başta böyle oldu, el üstünde tutulduk. Fakat iktidarın getirdiği güç bir yerden sonra, öbür tarafla mücadeleyi bitirdi. Kendi aramızda, ‘Sen Süleymancısın’, ‘Sen Menzircisin’, ‘Sen Nurcusun’ tartışması başladı. Partiler sözlükte birbirine girer oldu. Has Parti’yle Saadet Partisi mesela. Hem de nasıl girmek! Öteki tarafa söylenmeyecek şeyleri ıslamcılar birbirine söylemeye başladı. Bizim kesinlikle hakaret küfür edilmemesi gibi kurallarımız var. ıhlal edenleri atınca, ‘Vay sen Milli Görüşçüsün, ondan attın’ diyorlar. Milli Görüşçü’yü atıyorsun, ‘Kesin Nurcu bu’ diye her tarafta yayıyor. Sonradan öğrendim ki, bazı sözlükten attığımız kişiler bu camianın gazetelerinde yazarmış. ıslamcı gençlerle, klasik ıslam anlayışını sürdürmek isteyen bir kuşak büyükler arasında bir mücadele var şu anda.
Sözlükte gençler içinde AK Partili ve olmayan gibi bir ayrım var mı?
Ömer: Kesinlikle. Erdoğan’ın Mısır’daki laiklik açıklamaları, füze kalkanı ve Suriye politikası kırılma ve kamplaşma yarattı.
Fatih: Üç grup var. AK Parti’yi sonuna kadar destekleyenler. İkincisi, AK Parti’yi daha iyisi yok, ehven-i şer diye destekleyenler ve üçüncüsü AK Parti doğru yolda değil diye eleştiri getirenler. 8 yılda hâlâ başörtüsü sorununu tam çözememiş olmaları bir eleştiri konusu. Ve gençler AK Parti’nin ‘Bunlar bizim çocuklar, ne olsa bizi desteklerler’ psikolojisinin farkında ve hoşnut değiller.
Said: Biz İHL sözlük olarak seçim öncesi Meclis’e başörtülü bir bağımsız aday sokmak için çok uğraştık ama önümüz kesildi. Çalmadığımız kapı kalmadı. ıslami kesimin STK’larına gittik ama arkamızda durmadılar.
Bu eleştirilerinizi dile getirirken tedirgin oluyor musunuz?
Ömer: Valla dillendirmemeyi tercih ediyor çoğu genç. Çünkü belli bir zaman sonra iş ‘Sen de mi Ergenekoncusun’ noktasına geliyor.
Yok artık!
Ömer: Tabii ki. Bizden değilsen ondansın.
Fatih: Müslümanlar şöyle düşünüyor: Ne olursa olsun hükümeti zayıflatacak bir şey yapmayalım. Bizde de otosansür var. Örneğin, ben zaman zaman eleştiri yaparım ama çok sert yazmam.
Said: Sözlüğün kurucusu olarak Davos’taki Van Minut çıkışından sonra sabaha karşı havaalanına gittim, Erdoğan’ı karşılamak için. Ama füze kalkanı ve bedelli askerlik hakkında da en ağır eleştirileri yazdım. Başbakan için ‘Türkiye A.ş. CEO’su’ dedim, artık daha ne diyeyim. Biz ıHL sözlükte bunları ve daha fazlasını yazıyoruz. Hatta mesela Suriye konusunda takındığımız tavır yüzünden bizi ulusalcı olmakla itham edenler oldu. Halk ilginç bir noktaya gelmiş.
Nasıl?
Said: Mesela bedelli konusunu eleştireceğim, en yakın arkadaşım ‘Ya yapma ya, hükümete öyle deme’ diyor. O yüzden AK Parti’nin artık kendini savunmasına gerek yok, kraldan çok kralcılar var. Belki anayasa değiştikten sonra insanlar daha rahat eleştiri yapabilecekler. Ama şimdi öyle bir lüks yok.
Fatih: ıslamcıları da bu hale getiren sistemin kendisi oldu. Bizler çok ciddi bir baskı döneminden geçtik. 28 şubat, bir kuşağın hayatından 10 yıl çaldı. “Kardeşim biz sokak sokak başörtülü insanların tespit edilip kameraya alındığı, Kuran’ın ahırlarda öğretildiği günlerden geldik” diyorlar. Bu psikolojiden hareketle “Aman AK Parti’yi yıpratmayalım, yine o günlere döneriz” fikrindeler. Yoksa kendi dünyalarında politikaları eleştiriyorlar.
Başbakan’ı lider olarak beğeniyorsunuz ama değil mi?
Said: Elbette. Erbakan’ın ölümünden sonra Kuran okuduğu bir video yayılmıştı. O zaman sözlükte ne övgüler… Mest oldu herkes. Ama şunu da biliyoruz. Max Weber’in otorite kavramları vardır. Ussal otorite, dinsel otorite ve karizmatik otorite. Erdoğan’da üçü de var. Ve bizim halkımız elini masaya vuran liderleri seviyor. İHL sözlükte Milli Görüş hareketinin Erdoğan’ın kişiliği üstünden yürüdüğüne inananlar var. WikiLeaks’te ‘Cemaat Gül’ü seviyor ama Erdoğan’ı değil’ manasına gelen belgeler vardı. Son günlerde bunu görüyoruz.
Şike operasyonundan mı söz ediyorsunuz?
Said: Yok ondan önce başladı. Ahmet şık-Nedim şener tutuklaması tepki çekti. Ardından çeşitli polis memurlarının görevden alınması cemaat-AK Parti çekişmesi olarak yorumlandı sözlükte.
Fatih: Ahmet-Nedim olayı için ‘Buna ne gerek vardı’ diyen çok kişi oldu ama aynı tepki Balbay ve Tuncay Özkan için verilmemişti.
Ömer: Ama şikeden sonra tartışmanın minvali değişti açıkçası.
Ne gibi?
Said: “Allah Erdoğan’ı başımızdan eksik etmesin” diyenler var. ıplerin tamamen cemaatin elinde olmasından endişe ediyor bir kesim. Ciddi anlamda bu kırılma konuşuluyor. Mehmet Baransu, şamil Tayyar ve en son Hüseyin Gülerce’nin takındığı tavır belli zaten. Sözlük de bunlardan yola çıkıyor. Sözlükteki bazı cemaat sempatizanlarının kendilerine yakın vekil ve bakanları öven yazılar yazdığını da görüyoruz. Öbür taraf da “Bak Erdoğan dik durdu, bu güç mücadelesinden yılmadı” diyor.
Fatih: Cemaat-AK Parti ayrışması tartışılıyor ama Şike Yasası sonucu değil. Yasa, buzdağının görünen kısmı. Erdoğan ve AK Parti kanadının, “Davalarla belli bir kesimi geri çektik ve daha çok üzerlerine gitmeye gerek yok” diye düşündüğü, cemaatin ise sonuna kadar gidilmesini istediği konuşuluyor. şike çok küçük bir tartışma.
Ömer: Ateist bir arkadaşım sözlüğe girdi. ‘Sizi çok güçlü zannediyorduk ama çok bölünmüşsünüz’ dedi. Utandım vallahi.
Bunlar sadece sözlükte mi tartışılıyor?
Said: Hayır, bir masa etrafına toplandığımızda da çok farklı fraksiyonlardan gelenler olarak buluşuruz. Üç kişi cemaatten, üç kişi Milli Görüş’ten, üçü AK Parti’den olur. Çok cümbüştür… Mesela geçen gün bir arkadaş ‘Milli Görüşçüler daha köklü reformlar istiyor, cemaat korkuyor’ dedi. Cemaatçi biri de, ‘E peki madem korkuyoruz, Ergenekon’un üzerine kim gitti, bu operasyonları kim yönetti. 28 şubat’ta askerlerin istediği bildiriyi siz imzalamadınız mı’ diye cevap veriyor. Yani ‘Siz mi daha dik durdunuz, biz mi’ tartışması başladı.
Fatih: Tabii bu tartışmaları ateşleyecek örnek çok. Cemaatin serencamına baktığımız zaman sistemle barışık bir yapı görürsünüz. 80 darbesinden 28 şubat’a… O günlerde söylenen sözler, yazılar paylaşılıyor, unutulmuyor. 90’larda başörtüsü hakkını solcular savunurken cemaatin sesi çıkmıyordu.
Cemaat o zamanlar “Biz siyasete bulaşmayız” diyordu, o yüzden mi?
Said: Tabii. Ama şimdi siyasete battı. Eskiden sohbetlerine katılırdım. Abiler bize ‘Siyasete karışmayız’ dediği zaman inanırdık. Hatta lisedeydim, cemaatten bir abi ‘Ben kime oy vereyim’ diye sormuştu, partilerin isimlerini biliyordu sadece. Şimdi öyle mi?
İHL sözlük bir propaganda alanı olarak da kullanılıyor mu?
Said: Seçim döneminde AK Parti’nin ve diğer partilerin bizatihi görevlendirdiği ve ücret ödediği yazarlarımız olmuş, sonradan öğrendik. AK Parti lehine entry girsin diye maaş alan bir adam mesela… Seçimden sonra yok oldular.