Kritik taşeron yasası uyarısı! Yunanistan oluruz

Hizmet İşverenleri Sendikası'ndan yıl sonunda tamamlanması planlanan taşeron yasasına ilişkin kritik bir uyarı geldi. Sendika Başkanı Salman, 'Yunanistan gibi oluruz" dedi.

ABONE OL
GİRİŞ 28.09.2017 11:39 GÜNCELLEME 28.09.2017 12:09 İş Dünyası
Kritik taşeron yasası uyarısı! Yunanistan oluruz

Hizmet İşverenleri Sendikası Başkanı İbrahim Doğan Salman, mevcut taşeron yasasının Türkiye’de 1980’li yıllardan beri tercih edildiğini belirterek, mevcut sorunların taşeron çalışanların kadroya alınarak çözülmeyeceğini söyledi. 720 bin çalışanın devlet kadrosuna alınmasının bütçeyi de zorlayacağını dile getiren Başkan Salman, “Dünyanın hiçbir ülkesi kadrolu personellerle devlet hizmetlerini başarıyla götürememiştir. Türkiye’de özel sektörün desteği kamudan izole edilirse, bu Türkiye’yi 30 yıl öncesine geri götürür. Böyle bir durumda birkaç yıl içinde belediyelerin yapmış olduğu temizlik, güvenlik, teknik bakım ve arıtma gibi hizmetleri aynı kalitede ve aynı maliyette alınamaz. Bu nedenle 5 sene sonra yeni bir taşeron yasası daha çıkarmak durumunda kalabiliriz. Bunun en güzel örneği Yunanistan ve İspanya’dır” ifadelerini kullandı. Salman, söz konusu yasa ile birlikte Türkiye’nin hizmet ihracının da sekteye uğrayacağını ve sektördeki yabancı firmalarla rekabette zorlanacaklarını sözlerine ekledi.

Hizmet İşverenleri Sendikası Başkanı İbrahim Doğan Salman, milyonlarca çalışanı ilgilendiren kıdem tazminatı ve yıl sonunda çıkması beklenen taşeron yasanına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Hizmet İşverenleri Sendikası’nı istihdam oranı ve cirosuyla sektörün önde gelen firmalarıyla bir araya gelerek 4 yıl önce kurduklarını belirten Hizmet İşverenleri Sendikası Başkanı İbrahim Doğan Salman, “ Türkiye’de kamu hizmetlerinde devlete katkı sağlayan şirketlerin ihtiyaç ve sorunlarını devlet mekanizmalarına taşıyan bir kurumsal çatı ihtiyacı vardı. Bu amaçla 4 yıl önce faaliyetlerimize başladık. Üyelerimiz dışında çalışanlarımızın da bir kısım sorunlarına çözümler sunuyoruz” dedi.

MEMUR STOKUNU ARTIRMAK ÇÖZÜM OLMAYACAKTIR

Hükümetin seçim vaatleri arasında bulunan taşeron çalışanların kadroya alınması kapsamındaki genişletmenin yankıları sürüyor. Hatta son açıklamalarda yıl sonunda çalışmanın tamamlanacağı belirtildi. Sendika olarak bu çalışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Farklı önerileriniz var mı?

Bu konu muhalefetin öne çıkarmasıyla önceki hükümet döneminde bir seçim vaadi olarak ortaya çıktı. Temel olarak iyi niyetli bir yaklaşım. Çalışanların mağduriyetlerini veya çalışma şartlarını iyileştirmek adına yapılmış bir çalışma olması nedeniyle destekliyoruz. Ancak mevcut sorunların taşeron çalışanların kadroya alınarak çözülemeyeceğini düşünüyoruz. Burada kamu hizmetlerini en iyi şartlarda, çalışanın da haklarının gözetildiği en verimli modelin hangisi olduğuna bakılmalı. Bu model, Türkiye’de 1980’li yıllardan bu yana gelişmiş ülkelerde ise daha uzun yıllardır tercih ediliyor. Mevcut modeli özel sektör dinamizmini kamu hizmetlerine yansıtılması olarak tanımlayabiliriz. Ama bunu yaparken de bu işlerde faaliyet gösteren firmaların ve çalışanlarının kamu ile eşit şartlarda çalıştırılması gerekiyor. Dolayısıyla çalışanın emeğinin karşılığını adil bir şekilde belirlenir ve iş güvencesi bir takım sendikal haklarla pekiştirilirse sorun çözülür. Biz meseleye böyle bakıyoruz. Mesele devletin ve milletin kaynaklarının kamu hizmet alımlarında veya kamunun vatandaşa götürdüğü hizmetlerde en iyi şekilde değerlendirilmesi. Türkiye’de kadrolu ve memur stokunun artırılması buna çözüm olmayacaktır. Bu Türkiye’nin bütçesini de zorlar. Dünyanın hiçbir ülkesi kadrolu personellerle devlet hizmetlerini başarıyla götürememiştir. Burada verimliliği yüksek kaliteyi yakalayamazsınız.

TÜRKİYE’Yİ 30 YIL GERİYE GÖTÜRÜR

Bunun yanı sıra bu çalışanların kadroya alınması durumunda bunları yönetecek idarecileri de kadroya almak durumundasınız. Yani idari bir istihdam olması da gerekiyor. Bunların sevk ve idaresi, operasyonel maliyetleri, bu işlerle ilgili bir kısım satın almalar gibi başka ihtiyaçları da modellemek durumundasınız. Kamu, özel sektördeki hızı, verimliliği ve inovasyonu yakalayamaz. Yapılamadığını 80’li yıllara kadar Türkiye’de gördük. Bu nedenle Türkiye bu ihtiyaçtan dolayı özel sektör desteğini kamu hizmetlerine taşıdı. Buradan geri gidilmesi çözüm olmaz. Türkiye’de özel sektörün desteği kamudan izole edilirse bu Türkiye’yi 30 yıl öncesine geri götürür. Böyle bir durumda birkaç yıl içinde belediyelerin yapmış olduğu temizlik ve güvenlik hizmetleri aynı kalitede ve aynı maliyette alınamaz. Bu nedenle 5 sene sonra bir taşeron yasası daha çıkarmak durumunda kalabiliriz. Yunanistan ve İspanya kamu memur stoku açısından kötü örneklerdir. Böyle bir durumla karşı karşıya kalabiliriz.

Gelişmiş ülkeler nasıl bir model kullanıyor?

Taşeron yasası gündeme geldiğinde hem üyelerimizi hem de kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla ‘Kamu Hizmetlerinde Özel Sektörün Yeri’ adıyla bir rapor hazırladık. Yaptığımız araştırmaya göre gelişmiş ülkelerin büyük bir kısmı kamu hizmetlerini yüzde 70 oranında özel sektör desteğiyle yapıyor ama bunu yaparken sadece hizmet alımı yapıyor. Bizdeki gibi personele dayalı bir çalışma mantığı yok. Bu noktada özel sektörün kalitesi, inovasyonu ve kalitesini vatandaşa da yansıtıyor. Türkiye bu modele 80’li yıllarda geçmeye başladı. 2000’li yıllarda bu oran daha da arttı.

EŞİT İŞE ADİL MAAŞ OLMALI

Nasıl bir çözüm öneriniz var?

Burada tartışılan konu Türkiye’deki taşeron çalışanların düşük şartlarda çalışıyor olmaları. Taşeron çalışanlarının hangi şartlarda çalışacağına devlet kurumları karar veriyor. Firmaların her hangi bir müdahalesi söz konusu değil. Bir iyileşme yapılacaksa bunu kurumlar kendileri yapabilir. Gerçekten de birçok kurumda iyileştirme yapılması gerekiyor. Özellikle İstanbul’un birçok belediyesinde ve merkezi kurumların bir çoğunda çalışan taşeronların şartları kadrolu personelle neredeyse aynı. Bir çok kamu kurumu bu iyileştirmeyi kendi içinde zaten yapmış durumda. Hükümet bunu genel bir çerçevede de çözebilir. Burada esas olan çalışanların yaptıkları işe karşı eşit şartları alabilmesidir. Devlet, çalışma şartları bakımından taşeron çalışanlar ile kadrolu çalışanlar arasındaki farkı ortadan kaldırırsa sorun çözülecektir. Eşit işe adil maaş metoduyla Türkiye’nin her yerinde aynı işi yapan personel aynı maaşı alırsa bu sorun çözülür.

DEVLET KÜREK ÇEKEN DEĞİL DÜMEN TUTAN OLMALI

Özetle devlet işi yapan değil, işi yaptıran, yöneten ve denetleyen olmalı. Devlet kürek çeken değil dümen tutan olmalı. Biz özel sektör olarak devletin kamuya götürdüğü hizmetleri devletten daha hızlı yapıyoruz. Bu yüzden sistem 30-40 yıldır devam ediyor. Bu modelin arızaları giderilerek, Avrupa’daki standartlara göre geliştirilmeli. 720 bin kişiyi kadroya alırsınız bunları yönetmek için 50 bin kişi daha istihdam etmek durumunda kalırsınız. Ancak verimlilik yakalamanız mümkün olmaz.

HİZMET İTHAL EDER DURUMA GELECEĞİZ

Peki yasa kabul edilirse sektörde yer alan firmalar ne yapacak?

Bu yasa sektörde faaliyet gösteren binlerce firma için ciddi bir kırılma noktası olacak. Bu firmaların devam eden sözleşmeleri var. Bütün planlarını bu sektöre göre yapmışlar. Böyle bir karar kesin olarak alınacaksa en azından bununla ilgili de bir geçiş sürecinin yönetilmesi gerekiyor. Böylece firmalar başka alanlara yönelebilir. Öte yandan bu firmaların yöneticileri, birikimli personelleri var. Bütün bu birikimleri ve tecrübeleri de bir kenara bırakacaksınız. Türkiye’de kamuya hizmet götüren birçok temizlik, güvenlik, teknik bakım ve arıtma firması Pakistan’dan tutunda Körfez Ülkeleri’ne, Afrika’ya kadar hizmet sözleşmeleri yapmaya başladı.  Tecrübelerimizi buralara taşıyoruz. Bütün bu hizmetleri kamu eliyle yaptığınız zaman Türkiye’nin bu alanlarda Know-How biriktirmesinin ve ihraç etmesinin önünü tamamen kapatmış olacaksınız. Kamu eliyle yapılacak bu hizmetler zamanla yönetilemeyecek hale gelince yurtdışından hizmet almak gibi bir durum ortaya çıkacak. Bir nevi hizmet ihraç ederken hizmet ithal eder duruma gelmiş olacağız. Bu firmalar kamudan izole olduğu zaman, sadece özel sektörde faaliyet gösteren firmalarla yurtdışına açılamazsınız. Çünkü hizmet sektöründe en büyük pazar yine kamudur. Kamuda özel sektörün varlığı Türkiye’nin hizmet sektöründeki ihracatı için de önemli. Bu imkanı yok etmememiz gerekiyor. Ayrıca bu durum yabancı firmalar olan rekabetimizde de bizi olumsuz etkileyecektir.

YÜZDE 7’NİN ÜZERİNE ÇIKAMAZ

Söylendiği gibi sektörde yüksek kar marjları söz konusu mu?

Ana muhalefet partisinin iddia ettiği gibi Türkiye’de kamuya hizmet yapan firmaların çok ciddi bir kar marjı yok. Bu firmalar kamu hizmetlerini kamunun tanımladığı biçimde yüzde 1 ila 7 kar marjıyla yapmakta. Yüzde 7’nin üzerine kimse teknik olarak çıkamaz. Bu yüzde 7 ile siz merkezdeki personelinizin maaşını ödüyorsunuz, finansmanı yönetmeye çalışıyorsunuz. Hak ediş almasanız da çalışanlarınız maaşını ödüyorsunuz, sigortalarını yatırıyorsunuz. Bizim hükümete tavsiyemiz özel sektör dinamizmini, birikimini asla gözden çıkarmamalı. Türkiye’nin bugün hizmet sektöründe öncü olan firmaları ilgili sektörlerde hem yabancılarla devam etmeli hem de Türkiye’nin hizmet ihracına katkı sağlamalıdır. Bu nedenle hükümetimizin desteklerinin devamını temenni ediyoruz.

ÇALIŞANIN DA İŞVERENİN DE FAYDASINA OLUR

Türkiye’de en önemli sorunların başında kıdem tazminatı geliyor. Bu konuda hükümet fona dayalı bir sistem üzerinde çalışmalar yapıyor. Bu konudaki düşünceleriniz ve yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?

Mevcut yasa kıdem tazminatını yıllık olarak işverene tanımlanmış durumda. İşverenin mükellef olduğu miktarın aylık primlere dağıtılması ve bunun bir fonda tutulmasının çalışanın da işvereninde faydasına olacağını düşünüyoruz. Bu durum işveren sorumluluğunu yerine getiren ve getirmeyen firmalar arasında haksız rekabete yol açabiliyor. Bu anlamda yeni sistemle bir denge sağlanacağını düşünüyoruz. Türkiye’de hangi düzeyde hangi ölçekte kim ne iş yapıyorsa yapsın çalışanın hakkı olan kıdem tazminatını garantileyen bir sistem rekabet şartlarına da katkı sağlar. Böyle bir fon modeli hem adil bir çözüm olacaktır hem de çalışanın kafasını süreli meşgul eden kıdem tazminatını alamama düşüncesini ortadan kaldıracaktır. Bu konuda dikkat edilmesi gereken sadece çalışanın işten çok kolay ayrılması noktasında bir takım tedbirlerin alınması.