Çocukları O'nun gibi kimse sevmedi
Peygamber Efendimiz, çocuklarla arkadaşça konuşur, onların yanında çocuklaşır, anlayış seviyelerine göre sohbet eder ve öğüt verirdi. Onlarla öyle mutluydu ki...
ABONE OLPeygamberimiz çocuklar arasında sevgi, bağış, hediye, ikram ve hibe konularında eşit davranılmasını isterdi.
Peygamberimiz'in (s.a.s.) çocuklara olan şefkati ve sevgisi bambaşkaydı. Bir çocuk gördüğü zaman mübarek yüzünü neşe ve sevinç kaplardı. Onu kollarının arasına alır, kucaklar, okşar, sever ve öperdi. Gördüğü ve karşılaştığı her çocuğa selâm verir, halini hatırını sorardı. Binekli bulunduğu zaman çocukları bineğinin arkasına alır, gidecekleri yere kadar götürürdü. Çocuklarla arkadaşça konuşur, onların yanında çocuklaşır, anlayış seviyelerine göre sohbet eder, öğütler verirdi.
Çocuklarla o kadar iç içe olmuştu ki, bir defasında yarış yapan çocukları görmüştü de, onların neşesine katılmak için birlikte koşmuştu. Peygamberimiz kendi çocuk ve torunlarına da çok düşkündü. Onlar için şefkatli bir baba, merhametli bir dedeydi. Peygamberimiz, kızı Fatıma'yı çok severdi. Bir sefere çıkacağı zaman en son ona uğrar, dönüşünde ise önce onun yanına giderdi. Hz. Fatıma babasını ziyarete geldiğinde ise, Peygamberimiz sevgili kızını karşılamak için ayağa kalkar, alnından öper ve yanına oturturdu.
TORUNLARINA DÜŞKÜNDÜ
Hazret-i Fatıma'nın iki oğlu vardı: Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin. Peygamberimiz bu torunlarını çok severdi. Onları kucağına alır, omuzuna çıkarır, okşar, sırtında taşır, oyun oynar, isteklerini yerine getirirdi. Bir gün peygamberimiz minberde hutbe okurken Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin düşe kalka mescide girdiklerini görür. Konuşmasını yarıda keserek aşağı iner, onları tutar, bağrına basar ve şöyle buyurur: "Cenâb-ı Hak, 'Mallarınız ve çocuklarınız sizin için birer imtihan vesilesidir' buyururken ne kadar doğru söylemiştir. Onları görünce dayanamadım." Ebû Hüreyre anlatıyor: Peygamberimiz bir yere davet edilmişti. Yolda Hz. Hüseyin'i gördü. Hz. Hüseyin kollarını açıp koşarak dedesine geleceği anda birden bire yön değiştirip bir tarafa kaçtı. Bu hareketi birkaç defa tekrarladı. Peygamberimiz de peşinden koşuyordu. Sonunda yakaladı, bağrına bastı: "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim" buyurdu. Bazen Hz. Hasan'ı da omzuna alır ve "Allah'ım bu çocuğu seviyorum, Sen de onu sevenleri sev" buyururdu.
Peygamber Efendimiz çocukların ağlamalarına dayanamaz, onların susturulmasını, yorulmamasını isterdi. Sevgisi ve şefkati çocukların ağlamasına dahi müsaade etmezdi. Hanımlarını sıkı sıkıya tembih eder, Hüseyin'den söz ederek, "Bu çocuğu ağlatmayın" der, ağlayan çocuğun susturulması konusunda da şöyle buyururdu: "Kim ağlayan çocuğunu susturuncaya kadar gönüllerse, Cenâb-ı Hak ona Cennette memnun olacağı kadar nimet verir." Öyle ki, bazen ağlayan bir çocuk sesi duysa namazını bile kısaltır, annenin çocukla meşgul olmasına imkan verirdi.
ÇOCUKLARI SEVERDİ
Peygamberimiz çocuklarla olan şefkatinde bir ayırım gözetmezdi. Kendi çocuklarına ve torunlarına gösterdiği aynı sevgi ve merhameti, diğer sahabi çocuklarına da gösterirdi. Peygamberimiz'in hizmetçisi Hz. Zeyd'in oğlu Hz. Üsame anlatıyor: Allah Resulü bir dizine beni, bir dizine de torunu Hasan'ı oturtur; sonra ikimizi birden bağrına basar ve "Ya Rabbi, bunlara rahmet et. Çünkü ben bunlara karşı merhametliyim" diye dua ederdi.
AYIRIM YAPMAYIN!
Peygamberimiz çocuklar arasında sevgide eşit davranılmasını istediği gibi, bağış, hediye, ikram ve hibe konularda da eşit davranılmasını isterdi. Sahabeden Hz. Numan bin Beşîr anlatıyor: Babam malından bir şeyler hibe etmişti. Annem, "Bu hibeye Peygamberimizi şahit tutmazsan kabul etmem" dedi. Bunun üzerine bana yaptığı hibeye şahitlik yapması için babam beni alarak Peygamberimize gittik. Durumu öğrenen Peygamberimiz: "Başka çocukların var mı?" diye sordu. Babam, "Evet, var" dedi. "Bütün çocuklarınıza aynı şekilde hibede bulundun mu?" Babam, "Hayır" dedi. "Allah'tan korkun, çocuklarınız arasında eşit davranın." Babam Peygamberimiz'in huzurundan çıktıktan sonra bana yaptığı hibeden vazgeçti.