90'ların en güzel hikayesi: Hükmen Mağluplar
Üzerine en çok konuşulan, çeşitli alanlarda nostaljisi yapılan 90’ların çocuklarını Serkan Üstüner yazdı.
ABONE OL“Hükmen Mağluplar” adlı kitapta delisiyle öğrencisiyle futbol kültürüyle bir mahalleye yazarın gözünden bakıyoruz.
Serkan Üstüner’in Hayy Kitap’tan çıkan ilk hikaye kitabı Hükmen Mağluplar ismiyle müsemma bir eser. Yazar, okuyucunun karşısına 10 ayrı hikâyeyle çıkmış. Hikâyeler, için kullanılacak tabir: Öykülerin yanı başınızda akması. Hayatın içinde yaşadığınız karakterlerle karşılaşıyorsunuz eserde. Hikâyelerde yer yer sizi güldüren öğelere rastlasınız da ana öykü kesinlikle dram.
Kitabın üslubuna baktığımızda yazar akıcı bir dilin yanında biraz da haşarı bir dil kullanmış. Kelime oyunları ya da üst perdeden anlatımla okuyucuyu boğmamış. Tamamen net ve açık bir yol izlemiş. Genellikle 90’ların İstanbul’unda Güngören’de geçiyor olaylar. Kitapta bir de fabl örneği var. Mahalledeki horoz üzerinden verilen mesaj dikkat çekiyor. Kahramanların hepsi kendine has özellikler barındırırken hikâyelerin sonunda okuru sürpriz bir final sahnesi bekliyor. “Deli Bülent ve Tel zımba ayrıştırma müdürü” isimli öyküler kitabın öne çıkan hikâyeleri olarak göze çarpıyor.
Kahramanların içinde yaşadıkları dünyada fırsat eşitsizliğine ve mekâna vurgu yapılmış. Yazar, hikâyelerdeki zaman geçişlerini final sahnesinde keskin bir şekilde geçiyor bu da okuyucuyu şaşırtırken bir anda sonla karşılaşmalarına neden oluyor. Serkan Üstüner bu tarzı neredeyse tüm hikâyelerinde kullanmış. Bu da yazarın bilerek seçtiği bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor. “Su – Ser Tankerinde aşk, otuz kupona ölüm” isimli öyküde politik – mizah yapılmış ki, hikâyede zor bir deneme olmasına rağmen işin içinden çıkılmış.
İDARELİ ZAMANLAR
Kahramanlarımızın tamamı sokak aralarında yaşıyor ve yaşadıkları çevreyle kesinlikle bir aidiyetleri var. Mahalle ev olarak dekor edilmiş. İstanbul’un mahalle kültürünün olduğu zamanlara gidiyorsunuz. Türk hikâyeciliğinde var olan köyden kente göç ve sonrası yaşanan olaylar örgüsünden ziyade 90’larda yeni ilçe hüviyetine bürünmüş, gecekondu ve apartmanların yan yana olduğu bir kültürün beslediği bir hayattan alıntılar var. Figürlerin ortak yanı ise: Tüm yeteneklerine ve çabalamalarına rağmen hayatı bir türlü 3-0’dan 3-3’e bile getirememeleri.
Olayların örgüsünde bir felaket anında mahalledeki dayanışma ve aidiyeti sonuna kadar hissediyorsunuz. Bugünkü zamanlara kıyasla İstanbul’da kaybolan bir hasleti de geçmiş zamana giderek yaşıyorsunuz. Marketlerin olmadığı, mahalle bakkalının kara kaplı deftere veresiye yazıp ödemesen bile idare ettiği zamanlar.
Öykülerin geçtiği mahalle ve karakterlerin gerçekliğini okurken hissediyorsunuz. Gerçek olan şahıslara dair okuyucu kendinden bir şeyler buluyor ve bu okur – kitap ilişkisini sahici kılabiliyor. Bu tür işlerin belirgin bir özelliği de bir kuşağı kapsaması. Hükmen Mağluplar bazen çıkıntılık yaparak biraz umarsızca hareket etmenin, hayatla dalga geçmenin de bir ihtiyaç olduğunu gözler önüne seren bir eser.