Ülkü Tamer'le sanat ve edebiyata yolculuk - Sanatın ve Edebiyatın Dayanılmaz Hafifliği

Ülkü Tamer'in düz yazılarından oluşan iki kitabı Ketebe Yayınları arasında okurla buluştu.

ABONE OL
GİRİŞ 16.04.2021 14:16 GÜNCELLEME 16.04.2021 14:25 KİTAP
Ülkü Tamer'le sanat ve edebiyata yolculuk - Sanatın ve Edebiyatın Dayanılmaz Hafifliği

Hamlet’i kim yazdı? Tolstoy ve Dostoyevski’nin en sevdiği roman neydi? Mark Twain nasıl rüyalar görürdü? Paul Klee için resmin tanımı neydi? Thomas Hobbes yatmadan önce ne yapardı? Özdemir Asaf, edebiyat matinesindeki ününü nasıl kaybetti? Masalcı Dede, Cemal Süreya’nın şiirlerini okur muydu?

Ülkü Tamer’in çarpıcı anekdotlar, neşeli hatıralar, nazireler ve hicivlerinden oluşan kısa metinlerinde; keskin bir ironi, hınzırca bir bakış açısı, geniş bir perspektiften geçerek süzülmüş bir dikkatin izleri kolayca fark edilir. Anlatılan olaylar, hatıralar ile değiniler eğer doğru okunursa kim bilir belki de bir edebiyatseverin yolunu aydınlatabilir. Sanatın ve Edebiyatın Dayanılmaz Hafifliği’ndeki metinler sanatçı ve edebiyatçıların aslında hayatın türlü fırtınalarında yaşayan insanlar olduğunu gösterir bize. Bir farkla! Pek de birbirlerine benzemez onların hikâyeleri ve karakterleri. Bu yüzden sanatçı ve edebiyatçılar kanlı canlı, sempatik, antipatik, haris, budala, kötücül, yufka yürekli, iyi niyetli, uyanık, paragöz ve daha birçok şekilde eserdeki yerlerini alırlar. Sanatın ve Edebiyatın Dayanılmaz Hafifliği, bütün eserlerini yayına hazırladığımız Ülkü Tamer’in hayattayken kitaplaşmamış yazılarının ilk halkası. Onu yakından tanımak isteyenler için ise iyi bir giriş kitabı.

Sanat Yolculukları, Ülkü Tamer’in belleğine bir yolculuk olarak düşünülebilir. Papirüs’ten Cağaloğlu’ndaki Eser Han’a, Onat Kutlar’dan güzel Antep sokaklarına, Attila İlhan’dan Baylan Pastanesi’ne değin genişleyen bir sanat yolculuğudur bu.

Beyazıt Meydanı’ndaki simitler, Kumkapı’daki balıkçılar, Beyoğlu sinemalarında biten günler. Ülkü Tamer, özlediği dostlarının şiirleriyle konuşabildiği zamanları yaşar artık ve onları “hatırlayarak” yeniden çağırır. Ve sorar, Yeşilçam’ı mı özlüyoruz, o günün Türkiye’sini mi? Yıldız Kenter’i, Yılmaz Güney’i ve aynı sahneyi paylaştığı Müjdat Gezen’i; elinde Göçmüş Kediler Bahçesi ile gelen Bilge’yi, Cahit Külebi’nin hiçbir dile çevrilemez Hikâye’sini. Ancak tüm bu hatıralara rağmen gelecek hakkında düşünmeyi de ihmal etmez Ülkü Tamer.

Televizyondan bilgisayara, daktilodan internete çağına tanıklık eder ve nereye gittiğimizi sorar bize. Çocuk edebiyatından klasiklere, çağdaş edebiyattan dünya sanatına kadar pek çok konuda, berrak bir zihinle çıkarımlar yapar. Televizyondaki programlarda işittiklerinize gülmeyin, öfkelenin der. Kullandığımız dili işitir ve bize ait olan dili hatırlatır. Kültür ve dil değişiminin farkındadır, sakınmadan söyler söyleyeceğini.

Yazdıklarını serçeler gibi gökyüzüne salanların şairidir Ülkü Tamer, kartallaşıp onların peşine düşenlerin değil. Bu yüzden onunki bir sanat yolculuğudur. Dünün, bugünün ve yarının hiç bitmeyecek yolculuğu.

KAYNAK : Haber7