Erdinç Akkoyunlu: Türkiye'de en güçlü çete edebiyat çetesi

Erdinç Akkoyunlu, “Romanı yazmaya başlayana kadar kütüphanelerde yayımlanmış gazeteleri okudum. Bana ‘Deli misin?' diyorlardı. ‘Burada yüzlerce roman var ama siz görmüyorsunuz' cevabını veriyordum.” dedi.

ABONE OL
GİRİŞ 12.11.2021 15:49 GÜNCELLEME 12.11.2021 15:49 KİTAP
Erdinç Akkoyunlu: Türkiye'de en güçlü çete edebiyat çetesi

Gazeteci, yazar Erdinç Akkoyunlu'nun ilk romanı 'Babamın Cinayet Defteri' okur nezdinde büyük bir ilgiyle karşılandı. Notos'tan çıkan ve yakın zamanda ikinci baskısını yapmaya hazırlanan kitap, Türkiye'nin yakın tarihinden beslenen sosyolojik içerikli bir roman olmasıyla dikkat çekiyor.

'BİZ İSTERSEK YAYIMLANIR'

Bu bir ilk roman... Okura ulaşana kadar sancılı bir süreçten geçmiş olmalı, yoksa ilk kapısını çaldığınız yayıncı hemen kitabı bastı mı?

Türkiye'de kitap yayıncılığı muhteşem bir özveri işi gibi görülüyor. Oysaki yayıncılık yazılı eserler üzerinden yapılan bir ticaret demek. Yayıncılar para kazanmayacakları bir metni 300 yıl önce de basmıyorlardı, günümüzde de aynı tutumu sergiliyorlar. 'Senin romanın post modern, üstelik siyasal polisiye' gerekçesi ve maddi olanaksızlıklar sebep gösterilerek 12 yıl boyunca yayımlanmadım. Star Gazetesi'nde çalışmam da yayımlanmama mani oldu. Beni yayınlamadıkları için edebiyattan kopmamak adına mecburen eleştirmen oldum. Bu sefer okur baskı yaptı 'Romanını yayımla' diye. Bu şöhrete rağmen yine basmadılar bu sefer edebiyat çetesinin 'Bizim istemediğimiz kimsenin romanı çıkamaz' tehdidi etkili oldu. Çünkü onların eksik yanlarını irdeliyordum, hoşlarına gitmedi. O yüzden hâlâ romanımı yok sayıyorlar. Türkiye'de en güçlü çete edebiyat çetesidir. Çünkü var olduğunu gizliyor ama perde arkasında tüm edebiyat dünyasını yönetiyorlar.

İSTANBUL'UN YERALTI HİKAYELERİ

Babamın Cinayet Defteri anlatım tekniği ve öyküleme biçimiyle Orhan Pamuk'un Kara Kitap romanına benzetildi. Böyle bir çabanız oldu mu, bu benzetmeyi nasıl karşılıyorsunuz?

Kara Kitap, Türk edebiyatının, siyasetinin ve sosyolojisinin Orhan Pamuk tarafından koleksiyoner titizliğinde toplanmasının ürünü bir roman. Ama bunca kaynaktan beslenmesine rağmen yeni bir romana alan açacak, kendiyle metinler arasılık yaptıracak bir özelliğe sahip değil. Çünkü Kara Kitap'ın kendisi bir atıf metni. Bir atıf metni, meyve vermeyen ağaç gibidir. Öte yandan Türk edebiyatında Kara Kitap'ta Pamuk'un yaptığı gibi özgün olmak, İstanbul'un yeraltı hikayelerini anlatmak ve şehre bireyin yalnızlığından değil de tarihten, siyasetten de bakmak 30 yıldır hiç yapılmadı. O nedenle okur, 'İşte Kara Kitap'a benziyor' diyor. Babamın Cinayet Defteri'nde Gölgesiz Baretta Kemal Metin, Türk edebiyatının çınarı Yaşar Kemal hayranı. Ona benzeyerek yazmaya çalışıyor. Oğlu Altan Metin, Orhan Pamuk hayranı ve romanın geçtiği 1992'nin en çok konuşulan metni Kara Kitap. Romanımda sadece bu gönderme var.

BANA DELİ DEDİLER

Roman, gazeteci bir babanın geride bıraktığı cinayet haberlerinin detaylarını içeren notlardan hareket ediyor. Nasıl bir okuma yaptınız geriye dönük olarak?

Ankara'da 2002-2005 yılları arasında romanı yazmaya başlayana kadar kütüphanelerde yayınlanmış gazeteleri okudum. Bana 'Deli misin?' diyorlardı. 'Burada yüzlerce roman var ama siz görmüyorsunuz' cevabını veriyordum. İstanbul Boğazı'nın Tuna Nehrinden gelen buz kütleleriyle kapanıp insanların yürüyerek kıta değiştirmesinden, Kıbrıs çıkarması nedeniyle karaborsadan zengin olan yeraltı dünyasına, romanın geçtiği 1992'de bizim de şahit olduğumuz üzere Almanya'daki Türklerin evlerinin Neonaziler tarafından yakılmasından Bosna'da Sırpların çoluk çocuk demeden yaptığı katliamlara kadar her konu arşivlerde var. Hayat gerçekliğini böylece elde edip roman gerçekliğine dönüştürmek yapılabilecek en güzel işti, ben de bunu yapmaya uğraştım.

KAYNAK : Akşam / BEDİR ACAR