İmam Zeynelabidin'in dua kitabı Türkçe'de
Bu dua kitabının Türkçede neşri, Ehl-i Sünnet ile Şia arasında bir uçurum oluşturmak isteyenlerin tersine gönül köprüsü kurulması bakımından önemli.
ABONE OLMetin Karabaşoğlu'nun kitap kritiği
Zeynelabidin Ali b. Hüseyin es-Seccâd, İslâm tarihinin en önemli isimlerinden biri. Hz. Peygamber'in torunu Hz. Hüseyin'in oğlu. Yani, Hz. Ali ile Hz. Fâtıma'nın torunu.
Kerbela'da babası başta olmak üzere ailesinin bütün erkekleri şehit edilirken, küçük bir çocuk olarak hastalığına binaen çadırda kaldığı için bu katliamdan bir tek o kurtulmuş. Ve hayatı boyu, Ehl-i Beyt'in en güzide isimlerinden biri, Kerbela'da şehit edilen babası Hz. Hüseyin'in hem zürriyetinin, hem manevî mirasının taşıyıcısı olmuş. Emevîlerin her türlü tasallutu ve tarassutuna karşılık, Ehl-i Beyt’i ‘yok olmak veya teslim olmak' gibi iki uç seçenekten birine mahkum kalmaktan korumuş.
Onun, “Allah'a ibadet eden abidlerin süsü” anlamına gelen “Zeynelabidin” unvanı da, “Allah'a çokça secde eden” anlamındaki “es-Seccad” unvanı da ibadetle yoğrulmuş hayatı dolayısıyla ümmet tarafından yaşadığı zaman içerisinde ona verilmiş unvanlar. Dolayısıyla, Sahife-i Seccadiye'deki “Seccâdiye” ibaresi, Ehl-i Beyt'in en güzide isimlerinden birine, Hz. Peygamber'in torunu Hz. Hüseyin'in oğlu Ali b. Hüseyin'e atıfta bulunuyor. ‘Sahife' ise, bildiğimiz ‘sayfa'dan öte, onun sayfalar dolusu, müstakil bir cilt içerisinde bir araya toplanmış bir dua mecmuası olduğunu ifade ediyor.
İmam Zeynelabidin es-Seccad'ın bu eserinden ve hatırasından Türkiye topraklarında çok daha önceden haberdar olunması beklenirdi. Ve Sahife-i Seccadiye üzerine kelam ederken, ‘Seccad' kimdir, ‘sahife' nedir, bu kadar uzun bir girizgâh olmadan konuya girmemiz umulurdu. Gelin görün ki, İslâmî düşünce ve marifet mirasının en güzide örneklerinden biri olduğu halde, muhtemelen Şia'nın ziyadesiyle sahip çıkıyor olmasına karşı geliştirilen yanlış bir tepkiyle, böyle nice kıymetli eserden Ehl-i Sünnet asırlar boyu uzak kalmış.
Tıpkı, yine Zeynelabidin es-Seccad vesilesiyle nesilden nesile aktarılan ve Hz. Peygamber'e ait olduğu rivayet edilen Cevşenü'l-Kebîr münacatı için söz konusu olduğu gibi. Ne yazık ki, asırlar öncesinden bu topraklarda okunur halde olması gerekirken, bir ubudiyet ve tefekkür harikası olan bu münacatın, ancak Anadolu topraklarında doğup büyümüş bir Ehl-i Sünnet âlimi olarak Bediüzzaman Said Nursî'nin eliyle ve himmetiyle ‘nihayet' bu topraklarda da kök salıp benimsendiğini görüyoruz. Ve ancak 2009 yılında, İmam Zeynelabidin'in kendi dualarından oluşan Sahife-i Seccadiye Türkçeye kazandırılmış bulunuyor.
Nesil Yayınları tarafından yayımlananSahife-i Seccadiye ve Türkçe Açıklaması'nda, Zeynelabidin es-Seccad'ın duaları hem Arapça aslı, hem Türkçe tercümesiyle veriliyor. Bu duaları Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Abdülaziz Hatip Türkçeye çevirmiş. Hatip'in kitaba yazdığı kısa önsözde de belirttiği gibi, bu kitabın ancak şimdi Türkçeye kazandırılmış olması bir ‘talihsizlik.' Kitabın sayfaları arasında ilerlerken, bu ‘talihsizlik' kanaati giderek pekişiyor. Çünkü, İmam Zeynelabidin'in duaları, neslinden geldiği Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam'ın “Dua ibadetin özüdür” hadisini teyit eder şekilde, kulluk şuurunun zirveye ulaştığı bir çizgide seyrediyor. Kâinata, insana ve olaylara dair derin bir tefekkür de, bu duaların her bir satırında bir kez daha insanın karşısına çıkıyor.
Gönül köprüsü kurulsun
Sahife-i Seccadiye'yi okuyan herkesin, duaya bakışının değişeceğine ve dualarının kâinata ve olaylara dair dikkatli bir tefekkürün eşliğinde derinleşeceğini düşünüyorum. Öte yandan, bu kitabın Türkçede neşri, sanırız, Ehl-i Sünnet ile Şia arasında bir uçurum oluşturmak isteyenlerin rağmına, bir gönül köprüsü kurulması; ‘farklılıklar'a değil de ‘yakınlıklar'a ve ‘benzerlikler'e odaklanarak bir karşılıklı anlayış zemininin oluşturulması bakımından da çok önemli hizmetler görecektir
(Kitap Zamanı)
Kitapla ilgili teknik bilgileri görmek için bu linki kullanabilirsiniz