Kitap piyasasında Cemaat tartışması!

Hanefi Avcı'nın olay kitabı "yok" satıyor! Eğer talep eden okurlar kitapçılarda bulsa deyim cuk oturacak ama olay faklı. Kitapçı isteyen okura, yayıncı kitapçılara "yok" diyor. İşin ilginç yanı bu olay da cemaatten biliniyor!

ABONE OL
GİRİŞ 28.08.2010 07:39 GÜNCELLEME 28.08.2010 07:39 KİTAP
Kitap piyasasında Cemaat tartışması!

Harefi Avcı'nın Haliç'te yaşayan Simonlar kitabının çıktığı ilk gün medyada yer aldığı günden itibaren insanlar kitabı bulmak için kitapçılara akın etti. İlk etapta koşanlar kitabı buldu bulmasına ama daha sonra kitap birden bire ortadan yok oldu.

Komplocu zihniyetler ülkesi Türkiye'de "Aslında kitap hiç basılmadı, yayınevi paravan, ortalığı karıştırmak için kitabı gündeme getirmek bahanesiyle kuruldu" kabilinden uçuk tezler üretenler dahi oldu.

Ama daha da beteri vardı. Kimileri de cemaati hedef alan kitabın bulunamasının suçlusu olarak cemaati gösterdi. Onlara göre cemaat baskı yapıyor, kitapevleri kitabı korkudan satamıyordu!

İşin garip ve trajik tarafı komplosal tartışmalardan birinin ünlü bir yazar tarafından gerçekmiş gibi köşesinden sunulmasıydı. Söz konusu köşe yazarına gelmeden önce tartışmanın başka bir boyutuna bakalım isterseniz...  

KİTAP SATIYOR AMA BULUNAMIYOR!

Bu hengame ortasında yıllardır tartışmaya kapalı şekilde Türkiye'nin en objektif, her türlü spekülasyon ve reklam kaygısından uzak, dağıtım şirketlerinden alınan rakamlar ve kitap satış mağazaları zinciri bulunan kurumların listesini harmanlayarak hazırlanan En çok satılan kitaplar listesi yayınlandı.

Söz konusu kitap listede üçüncü sırada görünüyordu. Yani kitap vardı ve hatırı sayılır miktarda satılmıştı ama haftalar önce yayınlanmış iki romanı sollama şansı bulamamıştı. Oysa piyasada dolaşan rakamlara göre açık ara birinci sırada yer alması gerekiyordu!

Türkiye Geneli Çok Satanlar

1- İstanbul Hatırası - Ahmet Ümit - Everest Yayınları
2- Ölü Ruhlar Ormanı - Jean-Christophe Grange - Doğan Kitap
3- Haliç'te Yaşayan Simonlar - Hanefi Avcı - Angora Yayıncılık
4- Kur'an'ın Altın İkliminde - M. Fethullah GÜLEN - Nil Yayınevi

Tabi bu konuda da tepkiler oldu. Her zaman olduğu gibi dürüstlüğünden ve doğrulundan kaygı duymadığı Haber 7'yi takip eden ama "Haber 7 yine taraflılığınızı belli ediyorsunuz" diye Haber 7'yi karalamayı ihmal etmeyen eyyamcılar kitabın listede kasıtlı olarak birinci sıraya konulmadığını öne sürdü. Öte yandan "Haber 7 göstermişsiniz yine sazanlığınızı olmayan kitabın üçüncü sırada yeri ne?" diyenler de oldu.

"YAYINCI "MAHMUTPAŞA ESNAFI" GİBİ DAVRANIYOR"

Aslında olayın özü şuydu: Yayıncı kitabın ilk partisini dağıtıma vermiş. Okur ilk etapta dağıtıma verilen rakamları kitapevlerinden o hızla tüketmiş ancak yayınevi talep patlamasına hazırlıksız yakalandığı için piyasaya "mal" yetişterememişti.

Konuyla ilgili olarak yaptığımız araştırma sonucunda anlaşılan şu ki; "Ondan sonraki baskılarda ise piyasa deyimi ile söylemek gerekirse "Mahmutpaşa esnafı" gibi davranmış. Baskıdan ilk çıkanları öncelikle "Kitabı önce bana vermesen tek bir mağazamızda göremezsin" diyen kurumlara vermiş.

Daha sonra basılanları ise "para peşin kırmızı meşin" mantığı ile nakite çevirerek, parayı verenlere düdüğü çaldırarak normal piyasa koşullarında "mal" bekleyen dağıtımcı ve kitapçıların elini boş bırakmıştı...."

Yani kitaba en son ulaşacak olanlar yıllardır bu işe emek vermiş ve bu işten namusuyla ekmek yemiş esnaf olacak...

EN BÜYÜK MAĞDUR İNTERNET KİTAP SATIŞ SİTELERİ

Kitapçı esnaf yayınevinin önce iş bilmezliğinden sonra da "iş bilirliliğinden" kaynaklanan tavrından dolayı mağdur. Ama sonuçta onlar sadece yok diyerek mağdur olup, kardan ediyorlar.

Olaydan asıl zararlı çıkanlar internet kitap satış siteleri. Çünkü söz konusu siteyer müşteriden çoğunlukla peşin para ile kredi kartından çekim yaparak talepte bulunuyor. Piyasada kitap bulunmayınca da parayı alıp söz verdiği sürede ulaştıramadığı için "sahtekar", "üç kağıtçı" konrumuna düşüyor...

Olayın piyasa boyutu böyle. Gelelim medyatik boyutuna.

CEMAATİ SUÇLAYAN KİTAP BULUNMADI SUÇLU YİNE CEMAAT OLDU

Hürriyet'in laf cambazı yazarlarından Yılmaz Özdil dün "avam" arasında dolaşan söylentileri "havas kamarasına" taşıyan bir yazıya imza attı ve "entellektüel düzeyde" kitabın bulunmamasından cemaati suçladı.

Yılmaz Özdil "Simon" başlıklı yazısının girişinde şunları yazdı:  

"Haliç’te Yaşayan Simonlar... Türkiye’nin en çok konuşulan ama, bir türlü bulunamayan kitabı! İlk baskısı çıktı, adeta görünmez el tarafından toplatıldı, anında buhar oldu, ahali kuyrukta beklediği halde, yeni baskıları çıkmıyor. (Muhtemelen bandrol verilmiyordur yayıncıya.)"...

Özdil'in yazısın şu imalarla bitiyor: "Özetle, her şey kabak gibi ortadayken, gözümüzün önündekini, burnumuzun dibindekini, soluduğumuz atmosferi, bile bile görmezden, duymazdan geldiğimizi, sustuğumuzu anlatmış.
*
Yani...
*
Kitabı okuma fırsatı bulamayan insanlara, ha bire “okumanıza hiç gerek yok, çünkü kitapta somut veriler yok” diyenler, aslında “somut veri”nin bizatihi kendisi...
*
“Uyandırma kerizi” demek istiyor, gazeteci kılığındaki Simonlar!"

Yılmaz Özdil yazar da Star Laf cambazlığında eline su döktürmeyen, laf cambazlarının belalı yazarı Ahmet Kekeç, "çakma" fırsatını kaçırır mı? 

Nitekim kaçırmadı. 

Ahmet Kekeç bugün yayınlanan "Öpsün sizi cemaat" başlıklı yazısında Özdil üzerinden söz konusu söylentileri ciddiye alanlara şöyle çattı:

"

“Okumayacağım” filan diyorum ya, kulak asmayın. Elime geçirsem tozunu bile atarım.

Bu arada, önceki gün kitabı sordum, “kalmadı” dediler. Kim sorsa aynı cevabı alıyormuş. Baskısı tükenmiş... Müşterisi çok olduğu için, kitapçılar siparişleri karşılamakta güçlük çekiyormuş... Yayınevi “yeni bol satışlı baskılara” hazırlanıyormuş, filan... Kendi kendime, “bu işi de cemaate yazarlar” diye düşündüm.

Nitekim yazdılar.

Medya Towers’ta mukim Simon’un teki, dün, “Ahali kuyrukta ama kitap yok... Görünmez bir el kitabı uçurdu” gibilerden bir şeyler karalamış... Kitabı cemaatin toplattığını ima ediyor...

Ben okumadım... Bildirdiler. Bende istikrah ve “tiksinti” uyandıran yazarları okumuyorum artık. Bildiriyorlar da öyle haberdar oluyorum. Demek ki, kitap piyasası da cemaatin eline geçmiş.

Her yerde örgütlenen; orduyu, polisi, yargıyı ve medyayı ele geçiren cemaatin bu kadar salak olduğunu bilmiyordum... Sürekli piyasadan kitap toplatacak, sürekli “talep” yaratacak, bu arada “arz”ı şişirecek ve hem yazarına, hem de yayıncısına para kazandıracak.

Böyle bir cemaatin neresinden korkarlar, bilmiyorum. Keşke bizim başımıza da böyle üç beş cemaat musallat etseler.

Fakat ben size daha “korkutucu” bir manipülasyonu haber vereyim.

Hanefi Bey’in kitabı vesilesiyle, Türkiye’deki “değişim” taleplerini “asker polis tersleşmesine” bağlayan (daha doğrusu indirgeyen) yorumlar sökün etmeye başladı... Sanki halk “demokratikleşmeyi” ve “sistemin pisliklerinden arınmayı” düşünemiyor da, cemaatçi polisin hedef ve istikamet tayin etmesiyle bu yola giriyor. Bu cümleden olarak, HSYK ve Anayasa Mahkemesi’ni “hukuk” çizgisine çekip demokratikleştirecek, darbelerden hesap soracak, YAŞ kararlarını yargı denetimine açacak, memura toplu sözleşme hakkı getirecek anayasa değişikliği de asker polis tersleşmesinin bir ürünü...

Öyle mi?

Küfretmek için alesta bekleyen serseri takımına duyurulur:

Hayır kardeşim, hiçbir cemaatin, derneğin, örgütün, tarikatın mensubu ya da müntesibi değilim.

Her taşın altında cemaat arama “cevvaliyetinizi” bari biraz da demokratikleşme yönünde kullanın..." 

Polemikten yansıtacaklarımız şimdilik bu kadar... Nasıl bir düzlemde, ne kadar sürecek birlikte göreceğiz...

(Haber 7)