Herkes Yavuz'u anlattı o Şah İsmail'i

Kısacık bir ömre sığdırılan büyük bir tarih. Şeyhlikten şahlığa doğru uzanan çetin mücadele… Baş döndürücü zaferlerin ardından gelen Çaldıran yenilgisi ile son Kızılbaş Şah'ın portresi..

ABONE OL
GİRİŞ 31.10.2010 07:50 GÜNCELLEME 31.10.2010 07:50 KİTAP
Herkes Yavuz'u anlattı o Şah İsmail'i

"O, orta boylu, güzel görünümlü, sağlam vücutlu ve kuvvetli biriydi. Diğer Kızılbaşlar gibi sakalını tıraş edip sadece bıyık bıra­kırdı. Avcılığa meraklı ve iyi okçuydu. Hazinesi her zaman boştu. Ülkenin dört bir yanından gönderilen her türlü hediyeleri etrafındakilere dağıtırdı.

Mührü "Z" şeklinde ve yarım ceviz büyüklüğünde olup, orta­sında Şah İsmail'in, etrafına da Oniki İmam'ın adları kazınmıştı.

Gilanda iken Şiî ortamda büyümüş, hükümdar olunca da Şiîliği resmî mezhep yapmış olmasına rağmen etrafı tamamen Kızılbaşlardan oluşmaktaydı. Hataî mahlasıyla Türkçe söylediği şürlerinde Kızılbaşlığın derin tesirleri görülür. Ne var ki, onun ruh dünyasını inşa eden Kızılbaşlık, dini siyasete bütünüyle hakim olamamış, Şiilik ona galip gelmiştir.

Şah İsmail öldüğünde oğulları henüz çocuk yaştaydılar. Taçlı Begüm henüz on bir yaşında olan büyük oğul Tahmasb'ın bizzat elinden tutarak getirip tahta oturttu. Askeri ve Sivil bürokratlar ile eyaletlerdeki Kızılbaş reisler Tahmasb'a biat ettiler. Ancak fırtınalı günler de başladı. Çünkü Şah İsmail'e kayıtsız şartsız itaat eden Kızılbaşlar, Tahmasb'a karşı aynı bağlılığı göstermediler..."

Arka Kapak Yazısı

Bir yaşında yetim, altı yaşında şeyh, on dört yaşında hükümdar, Kızılbaşların Şahı, Safevî Devleti'nin kurucusu, Ebu'l-Muzaffer, Mürşid-i Kâmil, Allah'ın Yeryüzündeki Gölgesi, Hataî...

Kısacık bir ömre sığdırılan büyük bir tarih. Şeyhlikten şahlığa doğru uzanan çetin mücadele… Baş döndürücü zaferlerin ardından gelen Çaldıran yenilgisi.

Kızılbaş Türkmenlerin şeyhlerini şah yapmak için giriştikleri mücadeleler… Bir inanç hareketinin devletleşmesi, biçim değiştirmesi, farklılaşması… Dinin siyasallaşması; devletin dinin hizmetine alınması, dinin devletin dayanağı haline gelmesi. Tarihten güncele doğru inanılmaz benzerlikler…

XVI. yüzyılın başlarında İran'da kurulan yeni devlet, tarihin akışını değiştirdi. Devletin kurucuları olan Kızılbaş Türkmenler aynı zamanda onun kurbanıydılar da. Şah'ın emirlerine kayıtsız-şartsız itaat ettiler. Bir yanda Şah'ın otoritesini kurmak, diğer yanda ülkenin sınırlarını korumak ve devleti ayakta tutmak için canlarını verdiler. Bazen onlar Şah'a hakim oldular, bazen de şah onlara.

Bu kitapta Şah İsmail ve Kızılbaş hareketi orijinal kaynakların ışığında inceleniyor. Bilinenin aksine bambaşka bir Şah İsmail portresi çıkıyor.

Böyle tarif ediyor Tufan Gündüz, Son Kızılbaş Şah İsmail adlı eserinde ünlü Safevi Sultanını.

Son günlerde başta Feridun M. Emecan'ın Yitik Hazine Yayınlarından neşredilen Yavuz Sultan Selim'i, Erhan Afyonu'nun Yeditepe Yayınlarıca neşredilen Yavuz'un Küpesi adlı eserinin bazı bölümleri, Mehmet Kırkıncı'nın Zafer Yayınlarınca neşredilen İslam Birliği ve Yavuz Sultan Selim'i Okay Tiryakioğlu'nun Yavuz adlı tarihi romanı başta olmak üzere pek çok eser yayaınlandı. Keza İskender Pala'nın şu günlerde çok satanlar listesinde yer alan

        Şah ve Sultan adlı çalışması da kısmen Yavuz Sultan Selim'le ilgili ama eser Şah İsmail boyutuna da hayli genişçe değiniyor.

Fakat itiraf etmek gerekiyor ki yazılan tüm eserler her ne kadar empatik olmaya gayret etse de Reha Çamuroğlu'nun yıllar önce kaleme aldığı İsmail  adlı çalışmasını aşamıyor.

Ancak Tufan Gündüz'ün eserinin farkı tamanen çekişmede Şah İsmail boyutuna yoğunlaşmış olması ve bu tarihi portre çalışmasını bilimsel yöntemle gerçekleştirmesi.

Kitaptan bir bölüm

İçe Kapanan Kızılbaşlık

Osmanlıların Çaldıran savaşından sonra doğu sınırlarını de­netim altına almalarının en önemli etkisi, Osmanlı hâkimiyetinde kalan Kızılbaş Türkmenler üzerinde oldu. Osmanlı idarecileri­nin sınır ve yol güvenliği hususunda teyakkuz halinde olmaları Anadolu'daki Kızılbaşlann İran ile irtibatını geniş ölçüde engelledi. Bunun tabii neticesi olarak tarikatının dini işlevlerinde devamlı­lığı sağlayacak ve bilgi tazelenmesine imkân verecek olan Safevî halifelerinin ülkeye girişi hemen hemen sonlandırıldı. Yazılı kay­naklardan da beslenememeleri yüzünden Kızılbaş ocakları zaten var olan sözlü geleneğe daha çok yaslanmaya başladılar.

Diğer yandan, gerek ulaşım imkânlarının sınırlı oluşu, gerekse topluca yaptıkları hareketlerin takip edilmesi ve kovuşturulması yüzünden konar-göçer veya yerleşik Kızılbaşlan kendi araların­daki irtibat da büyük ölçüde koptu. Bu durum aralarında şekil ba­kımından bazı küçük farklılıkların da doğmasına yol açtı.

Ama asıl farklılık İran'a giden Kızılbaşlar ile Anadolu'dakiler arasında görüldü. Safevî Devleti'ni kuran Kızılbaşlar, Şah İsmail'in Şiileştirme politikası içinde evrilip hızla Şiîleşirken, Anadolu'daki Kızılbaş Türkmenler içe kapanıp inançlarını geleneksel usullerle devam ettirdiler.

Barış Girişimi

Şah İsmail çok fazla gecikmeden Yavuz Sultan Selim henüz Amasya'da iken bir mektup göndererek barış girişiminde bu­lundu. Ancak Yavuz Sultan Selim, gelen elçilere iltifat göstermeyip hapse attırdı. Şah İsmail, onun İstanbul'a dönmesinden sonra gösterişli hediyelerle birlikte yine elçiler gönderdi. Osmanlılar, Şah İsmail'in barış isteyen mektubunu defalarca okuyup, müza­kerelerde bulundular ve nihayet bu tür çabaların bir hile olabile­ceğine, Şah İsmail'in zaman kazanmaya çalıştığına yorumladılar. Elçiler Dimetoka ve Kilidbahir'de hapsedildi.

(Haber 7)

 

Kitapla ilgili teknik bilgileri ve internet üzerinden sipariş şartlarını görmek için bu linki kullanabilirsiniz