28 Şubat bitmedi sivil bedende!

Gazeteci Alper Görmüş, 1000 yıl sürecek denilen 28 Şubat sürecinin bittiğini savunanların yanıldığını, darbecilerin reenkarne olarak sivil bir bedene büründüklerini söyledi.

ABONE OL
GİRİŞ 11.05.2011 16:38 GÜNCELLEME 11.05.2011 16:38 KİTAP
28 Şubat bitmedi sivil bedende!

Gazeteci yazarı Alper Görmüş, Etkileşim Yayınları'ndan çıkan “Büyük Medyada Ergenekon Haberciliği” adlı iki ciltlik kitabının tanıtım toplantısında, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’e ait darbe günlüklerinin Nokta Dergisi’nde yayınlanma serüvenini anlattı.

Bazı gazetecilerin en başından beri Ergenekon davasını sulandırmaya çalıştığını söyleyen meslektaşlarına sitem eden Görmüş, "Bu gazeteciler Ergenekon davasıyla ilgili bir iddia karşısında “amalı” cümlelerle savunma yapıyor, sonra da dalga geçiyor." dedi.

Görmüş, eski mesai arkadaşı olan Ergenekon tutuklusu Ahmet Şık’ın büyük tartışmalar çıkaran ve yayınlanmadan toplatılan “İmamın Ordusu” isimli kitap için ise, “Kitap kötü bir kitap. Ahmet'e de yakışmadı. Bu kitapta kim bilir neler var ki yasaklamayı göz önüne aldılar.” yorumunu yaptı.

Alper Görmüş, gazetecilerin sorularını da cevapladığı tanıtım toplantısında şunları kaydetti:

HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADIM

"28 Mart 2007 benim için çok önemliydi, çünkü o gün Nokta Dergisi'nin yeni sayısı yayınlanacaktı. O sayıda Türkiye'nin darbeci tarihine ayna tutan bir haber yer alacaktı. 2003-2005 arasında zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'e ait günlüklerinde bulunan darbe girişimi ile ilgili bir metindi. Haberde “Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlükler”, diyebilirdik. Fakat böyle bir kaçamağa gerek duymadık, günlüklerin onun olduğunu biliyorduk. Darbe günlükleri ile ilgili haberlerin tüm basın tarafından yayınlanmasının çok anlamlı olacağını düşünüyordum. Çünkü darbeciler ilk defa iş üstünde yakalanmıştı. O gün fiilen tüm medya gruplarını aramaya koyuldum. 29 Mart günü (yarın) piyasaya çıkacak Nokta Dergisi'nin haberini anlattım. Bunun önemine dair dil döktüm, gazeteci arkadaşlarımı ikna etme gayretine girdim. Metni word formatında kendilerine iletebileceğimi belirttim. Görüştüğüm tüm arkadaşlarım çok heyecanlandı. Hemen tüm gazetelerde manşet olur diye düşündüm. Fakat ertesi gün gazeteleri elime alıp, tek tek açınca hayal kırıklığına uğradım. Haber yok gibiydi. Hayal kırıklığına uğradım. Bu haberin yayınlanmaması yetmiyor gibi 30 Mart günü Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni bu günlüklerin özel imalat ve sahte olduğunu yazdı. Biri Nokta Dergisi'ni kandırmış olabilirdi, ama haberin özel imalat ve sahte olduğunu kim iddia edebilirdi? Tabii daha sonra belgelerin sahih olduğu kamuoyu tarafından kabul edildiğinde Özkök bir şey yazmadı. Hürriyet yazarı Mehmet Yılmaz da günlüklerde geçen adının yanlış yazıldığını dolayısıyla belgelerin sahte olduğunu savundu. Aynı medya grubundan İsmet Berkan da bu tür haberlerin neden bugünlerde haber yapıldığını diye sorgulamaya çalıştı. Hakikaten hayal kırıklığına uğradım. Ondan sonra kalemim biraz daha hırçınlaştı"

Büyük Medyada Ergenekon Haberciliği 1 ve 2 kitapları, Ergenekon'un ilk dalgası ile yani Veli Küçük'ün gözaltına alınması ile başlıyor. Davanın medya bağlamında bugünlere gelişini irdeliyor. Bakın ben Ergenekon'u teşkilat ve zihniyet olarak ele alıyorum. Zihniyet konusunu teşkilattan ayrı tutmak gerekiyor. Teşkilatın zayıflaması zihniyetin zayıflaması anlamına gelmiyor. Teşkilat zayıflarken Ergenekoncu zihniyet toplumda güçlenebiliyor.

"28 ŞUBAT BİTMEDİ, SİVİL BİR BEDENE BÜRÜNDÜ"

Kimi medya organları Ergenekon'un hala sahte olduğunu beyan ediyorlar. Geriye gidip bir incelemede bulunacağım. Ergenekon gazeteciliğini anlamak için büyük medyanın devlet ile bağlarını ele almak gerekiyor. Hep basının dördüncü kuvvet konumundan dem vuruyoruz. Dördüncü kuvvet, iki anlam ihtiva ediyor. Bunlardan biri medyanın yürütme, yargı ve yasama organlarını denetlemesidir, diğeri de toplumsal talepleri devlete, yukarıya iletmektir. İktidarlar, idare ettikleri yığınların taleplerini ancak böyle öğrenir, buna göre konum alır. Esasında devletler toplumun taleplerinden çok kendi toplum modelleri ile ilgilenmektedir. Maalesef ülkemizde toplumsal talepleri yukarı ileten medya yok, aksine devletin topluma dair görüşlerini korkularla soslayarak aşağı ileten bir basın var.  Türkiye'de bir kısım medya demokratik ülkelere uymayan bir görev icra ediyor.  Bunun en somut örneği darbe günlüklerine karşı verilen tepkidir.

3 Kasım 2002'de iktidara devletin düşman olarak kodladığı AK Parti geldi. Tabii partinin düşman bir anlayış, imha edilmesi gereken bir virüs olduğunu ortaya koyan bir bakışa ihtiyaç vardı. Medya organları bu anlamda kullanıldı. Benim için Ergenekon zihniyeti,  meşru bir iktidarın meşruiyetini kabul etmeyen birtakım güçlerin giriştiği yok etme faaliyeti. Bu yok etme faaliyetinde güçlerin toplumu korkutmayı ve etkilemeyi de temel aldıkları muhakkak. Kitaplarım, Ergenekon teşkilatından çok Ergenekoncu zihniyete odaklandı. Bu zihniyetin tabanda etkileri ve bunların yaratacağı sonuçlara yoğunlaştım. Temel uyarım şudur;  28 Şubat bitmemiştir, diğer darbelerin aksine devlet kadrosu yeni bir müdahale biçimi geliştirmiş ve toplumun bir kesimini içine almıştır. Toplumda sayıları 100 binleri, milyonları bulan orta sınıflar AK Parti'nin düşman olduğuna ikna edilmiştir. Öyle ki ülkemizde 'Düşman nasıl imha edilirse edilsin ben onu sorgulamam.' diyen, darbeleri evetleyen geniş bir kesim var. Yani 28 Şubat reenkarne olarak sivil bir bedene bürünmüştür. Bu zihniyet CHP içinde önemli bir yol kat etmiş durumda."

Tanıtım toplantısında gazetecilerin "Ergenekon haberciliğinde 4 senede neler değişti?" sorusuna Alper Görmüş, şu karşılığı verdi:  "Ergenekon o kadar ağır bir şekilde medyanın üzerine çöktü ki, gereken tepki verilemedi. Gazeteci arkadaşlarım, “amalı” cümleler kurmaya başladı. Bu arkadaşlarım eğer samimi ise “amasız” bir cümle yazmaları gerekiyordu.  Yazık ki “amalı” Ergenekon savunuculuğu yapılıyor, sonra da dalga geçiliyor. Muhaliftiler, rahatsızdılar; net cümlelerle karşı çıkamadıkları için amalara sığındılar."

"İMAMIN ORDUSU KÖTÜ BİR KİTAP"

Ahmet Şık'ın yayını yasaklanan İmamın Ordusu adlı kitabı ile ilgili görüşleri de sorulan Görmüş, "Kitap kötü bir kitap. Ahmet'e de yakışmadı. Bu kitapta kim bilir neler var ki yasaklamayı göz önüne aldılar. Gel gör ki geniş bir kamuoyu kitapta önemli bilgiler olduğuna inanıyor. Tabii savcılığın uygulaması büyük bir hataydı, onun için Zekeriya Öz'e mektup yazdım." ifadelerini kullandı.

KAYNAK : Haber 7