Küçük bir e harfi elde etmenin incelikleri

Enis Batur kimi zaman bir 'küçük e'nin nasıl elde edileceğine kafa yormuş, kimi zaman dilde tekrarlayıp durduğu­muz tik'lere... Arada çıkıp Sami Hazinses'le röportaj yapmış

ABONE OL
GİRİŞ 03.08.2011 13:27 GÜNCELLEME 03.08.2011 13:27 KİTAP
Küçük bir e harfi elde etmenin incelikleri

Cem Duran'ın haberi

Edebiyatımızın çalışkan kalemlerin­den Enis Batur son kitabı 60 mm Dizüstü Meşkler ve İçcep Meşkleri adlı kitabıyla bir kez daha okurla buluştu.

Lirik ile dramatiğin komik ile trajiğin arasında dolaşan denemelerden oluşan kitap, kısarım aslında upuzun, minya­türün pekala üçboyutlu, romanın iste­nirse birkaç satır olabildiğine kanıt ol­ma iddiasmda.

Enis Batur kimi zaman bir 'küçük e'nin nasıl elde edileceğine kafa yormuş, kimi zaman dilde tekrarlayıp durduğu­muz tik'lere... Arada çıkıp Sami Hazinses'le röportaj yapmış, Truman Capote'un kendi kendine yaptığı röportajları andıran.

Kitapta ayrıca dünya hikaye­lerine göndermeler de var.

Canikom ne zaman pelesenk oldu?

Dilin tiklerine dair kitapta ilk karşı­mıza çıkan kavram Canikom.

Yazar sö­ze şekerim ve tatlım deyişleriyle başlı­yor. Acaba onlar ne zaman pelesenk ol­du dilimize? Sahi ne zaman? Sweet ya da honey'nin bu kullanımları tetiklediğini düşünüyor Batur. Ama ne zaman­dan beri? Yeterince köken araştırılması yapılmadığından yakınarak sözü Canikom'a getiriyor. Çan'dan yola çıkıldığı konusunda bir fikri var. Ama kim nasıl türetti de geldi dilimize Canikom orası meçhul işte.

Bir başka denemenin konusu ise Ayol.

Sözlüğe giren, tanımlamaya geldi mi dil bilgininin işini zora sokan bu dil tiklerinden Ayol'un dişi kimliğine vurgu yapıyor sonra. Bizde kelimeler dişil ya da eril değil malum. Ama iş tiklere ge­lince değişiyor. Ayol'u kullanan bir er­kek bulmanın ne denli güç olabilece­ğinden bahsediyor. İşin bir de yazma tikleri var.

Batur, Adeta'sız atılamayan başlıklardan, belki de bir tik sözlüğüne ihtiyaç olduğundan bahsediyor.

Fotoğrafsız fotoroman

Kitaptaki kimi başlıklarda ise nesneler mevcut. Hangi nesne yazara ne hissettiriyorsa, ne hatırlatıyorsa yazının konusu o. Tabi hatırlattığı her şey değil. Bunlar Batur'un şimdi yazmak istedikleri.

Aynı nesneler hakkında yazılacak daha çok öyküsü vardır elbette. Su Şişesi'ne bakıp plastik şişelere duyduğu nefreti paylaşı­yor okuruyla. Çocukluğuna dönüyor. Cam şişeleri hani şu hasır kafesli olanlan yadediyor. Aslında dert sadece su şişe­sinde değil. Dert plastikle. Modern dün­yanın uygarlık kavramını örseleyen sim­gelerin başına koyuyor plastiği.

Mandalda öne çıkansa kadın vücu­duna benzerliği. Mandal adlı deneme de kadın gövdesine benzettiği bir man­dalı örnek göstererek marangoza kendi boyutlarına yakın bir mandal yaptıran ve o mandala aşık olan bir adamın hi­kayesi.

60 mm Dizüstü Meşkler ve İçcep Meşkleri!nde bir de fotoroman var. Fo­toğrafsız. 6 dikdörtgenden oluşuyor. Bir sahaf dükkanında aynı kitaba uzanan Tarık İle Çiğdem'in öyküsü bu. İkinci dikdörtgende karakterleri daha yakın­dan tanıyoruz. Üçüncüsünde evlenmiş tatile çıkmışlar. Beşinci dikdörtgende ise bu hoş gidiş ayrılık hüznüyle kesin­tiye uğruyor.

Batur'un kaleminden o dikdörtgen:

0 başkası benim

Evdeler. Pazar geceleri çalışmıyor Ta­rık. Televizyonun karşısındalar, TRT H'den, Rosselini'nin güzelim Paisa'sını izliyorlar, çıt çıkmıyor salonda. Uzanıp kumandayı alıyor Çiğdem eline, ekran görüntüyü yutup kararıyor.

"Ben, ayrıl­mak istiyorum". Bu cümlenin anlamıyla filmde son duyduğu konuşmalar ara­sında bağlantı kurmaya çalıştığını algı­lıyor Tarık. "Başkası mı var?" Kelimeler ağzından çıkmadan, bu basmakalıp so­ruyu sorduğu için utanmaya başlıyor aslında. Bir süre yanıt vermiyor Çiğ­dem, neredeyse haklı kılmak istiyor o soruyu. Sonra konuşuyor: "Başkası var ama işin kötüsü, o başkası benim"

Sami Hazinses ile söyleşiden...

Enis Batur: Tabii bu yüz bu gözler! Şimdi bu sırada kimler olu¬yor kahvede Sami Bey, tanıdık isim olarak oyunculardan.

Sami Hazinses: Çok arkadaşımız yaşlandı, hastalandı. Hulusi Kentmen, hastalandı, yaşlandı yalnız şimdi, Nubar Terziyan çok yaşlı, 80 küsur yaşında falan, artık oynayamazlar. Ben de bu "Mahallenin Muhtarları dizisinde yoruldum, hastalandım, bıktım bu hayatımdan. Hani siz bana bir soru sordunuz, size bakanlar tanıyanlar olunca nasıl oluyor dediniz, çok güzel çok mutlu oluyorum. Şimdi gerçekten çok yoruldum, ama dışanda olursa İzmir falan, orada otelde olurum diğer arkadaşlar gibi kalkabilirim, ama şimdi evde kalkabilmek gelmek çok zor, o yüzden bir iş gelse bile almadım.

Enis Batur: Sami Bey benim bir projem var, onun için imkan arıyorum, sizin üzerine film yapmak, sizin de oynayacağınız ama Sami Hazinses'i oynayacağınız bir film kısa metrajlı bir film. Bu gözleri başka kim oynayabilir?cTelevizyonda eski filmlerinizi görüyor musunuz?

Sami Hazinses: Görüyorum, gençliğimi seyrediyorum ben neymişim diyorum, beni boşuna mı anyorlar.

Enis Batur: Kaç film olduğunu bilmezsiniz herhalde.

Sami Hazinses: Bilmem, bilsem bu kadar kalacağımı, yazardım filmlerimin ismini.
 
Enis Batur: Ben bulurum, Agâh Özgüç'ten bulurum. Sami Bey soğolunuz, sizi yordum.

(Yeni Şafak Kitap)

Kitapla ilgili teknik bilgileri ve internet üzerinden satış şartlarını bu linki kullanarak öğrenebilirsiniz