Gülseli İnal Kap Kario'sunu anlattı

Romantik dönemi geride bıraktığını belirten şair Günseli İnal "2012'de Ataerkil dönem sona erdi. Dişil dönem başlıyor" diyor son kitabıyla ilgili soruları yanıtlarken:

ABONE OL
GİRİŞ 27.01.2012 11:20 GÜNCELLEME 27.01.2012 11:20 KİTAP
Gülseli İnal Kap Kario'sunu anlattı

Gamze Akdemir'in röportajı

Gülseli İnal, yaşamının belki de en içsel denebilecek anlarını, bir toplamı, hesaplaşmayı ve buluşmayı paylaşıyor okurlarla yeni yayımlanan yapıtı Kap Kario'da. Yakın geçmişindeki parçalanmalar, bölünmeler, köklü bir ailenin dağılması, yürürlükte olan siyasetin bir aileyi maddi manevi yok etmesi, belleksizliğe, umarsızlığa, burjuva ikiyüzlülüğüne duyduğu öfke, sisteme yeni bir bakış, kanlı siyasi oyunlara dayanamaması yapıtının ana temaları. Daha bir muhalif, daha bir kontra gelişen, bir ruhun isyanı ve mutlakla hesaplaşması niteliğinde de Kap Kario. Ayrıca mitolojilerden, efsanelerden, kadim uygarlıklardan miras, o çoğu kez ıskalanan, şimdiki zamana ustaca ışınladığı ve sonundaki bir sözlük bölümünde açımladığı sözcüklerle bezeli. Kap Kario, şairin yeni bir döneminin de habercisi. Artık romantik dönemi geride bıraktığını imleyen İnal, yapıtında doğayla daha iç içe, duyguları daha iletken yorumluyor.

İnal'la Kap Kario'yu konuştuk:

 

'(...) İri yengeç yüzlü yargıç

olup biteni fısıldadı da

şanlı bitkiler üzerinden ak

semaya birikti

kara ses

Mavi gözlü yargıç

olup biteni yönetti

şanlı sözlerle harap etti

sedefleri

su filizlerinin aralarındaki

gizli uğultu

tehdit eden güç

güneşin aykırı kolu

kuytulara çağırıyor seni (...)'

'Sessizlikte Yakılanlar' adlı şiirden

-Kap Kario ve Par olmak üzere hazırladığınız iki şiir kitabınızı yayıma hazırladığınızı ayrıca bin sayfalık otobiyografik bir lirik de yazdığınızı söylemiştiniz sizinle ilk konuştuğumuzda. İlk olarak yayımlanan Kap Kario'nun kapsamı olmak üzere bu kitapları sorarak sondan başlayalım söyleşimize.

- Evet, otobiyografik bir anlatı/ inisiyatik yazı ya da canlandırma olarak adlandırdığım bir yazı uğraşı içindeyim. Uzun süreceğe benziyor. Yanı sıra yakın geçmişe ait bir novella üzerinde çalışıyorum, bitmek üzere. Kap Kario ise doğaçlama zihnime akan, esinle yazdığım metinlerden oluşuyor. Par bir sonraki şiir kitabımın adı. Bütün bunları anımsamanız çok hoşuma gitti. Teşekkür ederim.

- Şiirde usta ve yaratıcı dil denilince akla ilk gelen isimlerdensiniz. Bu yapıtınızda da sonda bir sözlük yer alıyor, tarihsel bir sözlük'. Örneklerseniz Kap Kario toplamında (böyle diyebiliriz sanırım) hangi 'eski-yeni' kelimeler, ritüeller öne çıkarak okurla buluştu, şiirinizde vücut buldu? Tarihin hangi dönemi en çok neden ağır basıyor yapıtın esininde?

- Benim yakın geçmişim parçalanmalar, bölünmeler, köklü bir ailenin dağılması, yürürlükte olan siyasetin bir aileyi maddi manevi yok etmesi, belleksizliğe, umarsızlığa, burjuva ikiyüzlülüğüne duyduğum öfke, geçmişimle ilgili keşfettiğim önemli kırılma noktaları, babamı annemi yeniden keşfetmem, kardeşlerimi yeniden tanımam, sisteme yeni bir bakış, süregelen acımasız kanlı siyasi oyunlara dayanamamam; Kap Kario'nun temaları oldu. Ancak ben yukarıda saydıklarımı planlayıp şiir haline getirmedim. Şiirler ortaya çıktıktan sonra bunları kuşattığını gördüm. Sonrasında ise Kap Kario'da yer alan şiirlerim için editörüm benden bir sözlük hazırlamamı istedi. Güzel bir öneriydi. Mitolojilerden, efsanelerden, kadim uygarlıklardan geride kalan sözcükler bize bırakılmış büyük bir hazine. Ölü dillerin sözcüklerini seviyorum ve şiirimde hep kullanıyorum. Geçmiş uygarlıklar, tarih, coğrafya, kadim uygarlıkların dilleri ilgimi çekiyor. Onları şimdiki zamana taşımak bana güç veriyor. Yekpare zamana bir katkıda bulunuyorum. Eğer geçmişi şimdiki ana taşırsam geçmişi yeniden yaşayabileceğimi biliyorum. Zihnim kadim uygarlıklarda dolaşıyor, oralardan sözcükler damıtıp kendiliğinden şimdiki zamana dek düşen bir olayla yan yana geliyor. Geçmişe bu denli bağlı mıyım; hem evet hem hayır. Bu kitapta benim, ki ben derken bu toplumun bir üyesi olduğuma göre, siyasetin, tarihin toplumun, ailemin kısaca içinde yaşadığım sosyal statünün izleriyle, bunun yansımalarına, biçimlendirmelerine karşı çıktığım ama kaçamadığım yakın geçmişim tarih olarak verilebilir ki bu son on yılı kuşatıyor.

- Doğayla iç içe metaforlar denizinde, esip geçen rüzgârın, esip gürleyen erkin, miğferli, mızraklı, kalkanlı değişmez yeni-eski dünya düzenli adı fetih aslı işgalin yağma örselerinin, tehditkâr gizil güçlerin, bir yerlerde tomurcuklanan ve bir yerlerde böceklenen çiçeklerin ve eğrilerce doğrunun seyyah güncesi diyebilir miyiz Kap Kario için?

- Bir ruhun kâh başıboş kâh yüklü dolaşımları, tökezlemeleri, çaresiz kalması, isyanı ve mutlakla hesaplaşması diyebiliriz buna. Yazgının tahtını sarsacak ruhsal bir yolculuk olduğu kesin. Ne ki yaşamın şifrelerini çözmek zaman alıyor, aslında tüm yaşamın bir sınav olduğuna inanıyorum. Ben doğaya ait, doğanın içinde, sık sık bedenimde yıldızların mayasından izlere rastlayan biriyim. O nedenle, kasırgalar, çöller, ilkyaz güneşi, günbatımı, şafak, çöl, umman, dağ dorukları hepsine birden karışıp gitmiş gibi duyumsuyorum.

- 'Ak'ab Ts'ıb'... Hayatınızın bir parçasıyla benzerlikler taşıdığından bahsediyorsunuz sözlük bölümündeki açıklamanızda. Hem bunu hem de yapıtta varsa böyle başka benzerlikleri anlatır mısınız?

- Ak' ab Ts'ıb, Ortadoğu'da kadim zamanlarda Mevsimsel Mitlerin içinde 'Ejderhanın Tuzağa Düşürülüş Hitit Miti'den ve 'Kapsamlı Tip' anlatısından bir deyim. Üstelik dil açısından da çok çarpıcı. Bir de benim yaşantımda bazı olgulara denk düştüğü için kendiliğinden birleştiler. Batı ve Doğu mitolojik anlatıları ve tanrıçaların tanrıların sadece hayalgücünün bir ürünü olduğunu sanmıyorum ki hayalgücü bana göre gerçektir. Birçok mitolojik anlatıda gerçek yaşamın olgularını, çelişkileri, insanın değişmeyen yazgısını gördüm. Evrensel olgulara değinen mitolojik anlatılar beni hep etkiledi. Çünkü değişmeyene, mutlak olana, en iyi örnek mitolojilerdir. Şöyle bir merakım var; eski insanlar nasıl düşünüyorlardı, nasıl akıl yürütüyorlardı, düşünsel kavramları neydi. Bu merak; en iyi biçimde bende mitolojiler, efsaneler ve masallarla giderildi. Zihnim efsaneler zihnidir.

'ROMANTİK DÖNEMİ GERİDE BIRAKTIM'

- Tarihin kollarında, evrenin yankısında gürültülü ve giderek daha sorumsuz mızıkçı bir parçacık etkisi yarataduran insanoğlunun zaaflarıyla kuşatılı gezegenin hem gizilinde hem barizinde konuşlu bir yapıt Kap Kario ve bu kez daha bir muhalif Gülseli İnal şiiri... Yanıldım mı?

- Romantik dönemi geride bıraktım. Artık şiirimde doğayı başka türlü kullanıyorum ki insan ve zihni de benin algıladığım doğanın içinde. Sözgelimi, bir deniz mağarası anne rahmini temsil ederken yüksek bir dağ insanın soğuk kibrini temsil edebilir. Yine yeşil bir vadi, serinkanlı yumuşak başlı bir insan karakterini ele verirken bir volkanın ağzı aşk içinde yanan birini andırabilir. Şimdi artık doğadaki çeşitliliğin, insanın sahip olduğu çeşitli özelliklere denk düştüğünü, eşleştiğini biliyorum. Bu nedenle artık doğa benim için insanla benzeş öğeler içinde varoluyor ve bu da benim şiir tarzımı değiştiriyor. Öte yandan ben hep muhalif biri oldum ama son kitabımda daha belirgin bir ifade içindeyim daha asiyim evet. Kendiliğinden duyduğum namelerin eşliğinde başkaldırıyorum, sorguluyorum, cesaretime cesaret katılıyor.

'NESEP BAĞI İLE ÇELİŞKİLERİN ÜSTESİNDEN GELEBİLDİM'

- Ve elbette Levinas'tan bir terim olduğunu öğrendiğimiz Nesep Bağı... Onu sormadan olur mu?

- 2012'de Ataerkil dönem sona erdi. Dişil dönem başlıyor. Ben birçok kadın gibi Ataerkil dönemden çok yara aldım. Bedenim ve ruhum yara bere içinde. Erkek egemen büyük bir ailede büyüdüm. İlk gençlik yıllarımda (on üç-onbeş yaş) erkek egemenlerin ve erkek egemenler gibi düşünen kadınların hücumuna uğradım. Savaşmaya başladım. Başlarda romantik, düşsel bir varlıkken kimliğimi korumak için savaşçı bir asiye dönüştüm. Babam Atatürk'ün 'İdealler Kuşağı'ndan otuz kişiden biridir. Ziraat alanında Rize'de 45 çay fabrikası kurdu. Yıllarca Hindistan'da İngiltere'de yaşadı. Arkadaşları soylu İngilizler, uzman Hintlilerdi. Böyle olduğu halde ataerkil dönemin bir erkeği olarak ailede öncelik hep erkek kardeşime verilmiştir; maddi manevi. Böyle medeni bir insanın erkek çocuğa bu denli önem vermesi ya da tüm yatırımı ona yapması çok ilginçtir. Babam bana göre Kaptan Cousteau'nun Toprak Versiyonu ve Budha'nın beş arkadaşından biridir. Tam bir idealistti ve ondan çok şey öğrendim ama erkek çocuk kız çocuk takıntısını ona hiç yakıştıramıyorum. En tapılası insanların bile hata yapabilir olması çok ürkütücü. Babamın erkek çocuk saplantısı sonuç olarak dramla bitti. Babam ülkeye geniş çaplı hizmet verdiği, çay tarımını ülkeye kazandırdığı için kendisine TÜBİTAK Ödülü verildi. Ödülü Kenan Evren'in elinden alacağı için ben ödül törenine katılmamıştım. O bir idealisti, büyük toprak parçalarıyla boğuştu, ehlileştirdi, verimli alanlar yarattı, hepsini ülkesi için yaptı ama bana yani kızına; erkek çocuğuna gösterdiği güveni gösteremedi. Annem ise Beyaz Rus... Çar II. Nikola'ya direnen Gogonova soyundan... İşte o nedenle 'Nesep Bağı', baba-oğul arasındaki çözülemez çelişkiler, varoluşsal bağ ve bu ilişkinin bizlere katman katman yansımalarını özetliyor. Bir yaşamsal olgu yaşandıktan sonra üzerinde oturup uzun uzun düşünen biriyim. Neden böyle oldu, sebep nedir sorularını soran bir yapım var. Çok sonra olup bitenin sadece ve sadece baba-oğul arasında yaşananın bir yansıması olduğunu anladım. Kolay kolay gün ışığına çıkmayan gizli varoluşsal süreçlerin bazı şeylerin temelini oluşturduğunu keşfettim ve bu keşif kendiliğinden şiirlerime yansıdı. O sırada Levinas okuyordum ve onun da bu konuda kafa yorduğunu ve bu açmazı temellendirdiğini gördüm. Nesep Bağı bir Levinas terimidir ve benim son kitabıma denk düştü. Açıkça söylemem gerekiyor ki zihnimle yaptığım bu keşif yolculuğundan çok memnunum, birçok şeyi çözdüm ve ruhum rahatladı. Çelişkilerin üstesinden gelebildim. Ayrıca baba-oğul çelişkisinin evrensel bir sorun olduğunu düşünüyorum. Toplumda babasının ziyan ettiği çok erkek çocuk/adam var. Ancak bu kitapta yer alan şiirlerimi yazarken herhangi bir hedefim yoktu. Kitabı baskıya hazırlarken şiirlerin böyle bir olguyu barındırdığını gördüm ve Levinas yardımıma koştu.

(Cumhuriyet Kitap)