Gurbet bana yabancıydı, şimdi içindeyim

Gurbette yaşayan ve "uzaklık yazarken insanı özgür ve yalnız kılar" diyen şair, Saatimi Geri Aldım adlı eserinde, uzaklardan gelen sesiyle yakın duyguların tarifini yapıyor

ABONE OL
GİRİŞ 29.05.2012 10:56 GÜNCELLEME 29.05.2012 10:56 KİTAP
Gurbet bana yabancıydı, şimdi içindeyim

Emine Elif Kotan'ın röportajı

"Bir insanın, sanatın inceliğiyle beraber kaim olabilmesi zor. Yazmanın hakkını vermek, kalemi neden elime aldım demek, dertleri yüklenmek; zor. Nedense zoru seven bir yanım var" diyen şair Ümit Zeynep Kayabaş Saati Geri Aldım'da hüzün ve umudun şiirlerini anlatırken, ikinci kitabında ne tekrar ne de klişe endişesi yaşamadığını söylüyor ve şiirin ruhuna sunduğu hazzın kendisini gerginliğe meyil edecek, şiir şu veya böyle olmalı diyecek tüm kaygılardan uzak tuttuğunu ekliyor.

Ümit Zeynep Kayabaş kimdir ve şiirle olan macerası nasıl başladı?

Hayatın şiir adlı durağında var olan, insanlığın temel taşı her hâlükarda nezaket olmalı diyen ve bu taşı kalbin nuruyla eritilmesini arzu eden, adaletsizliğe tahammül edemeyen bir kişi. Sanırım biraz da sabırsız, kırılgan ve gülleri çok seven...

İlk okul birinci sınıftayken elimde bir şiir kâğıdı, ilk bayram merasimi, kürsüye boyu yetişmeyen minicik bir kız çocuğu... Her bayram, her merasimde şiir okur buldum kendimi. Ve şiirin altındaki isimler! Şairlerin anlatamayacağım, hiç bir zamanda anlayamayacağım büyüsü içinde var oluşum... Bu mu sürüklemişti beni şiire? Sanmam. Sekiz- dokuz yaşındayken ders kitaplarının harici öykü, sözlük okurdum. On iki yaşımda tanıştığım Peyami Safa' da bulduğum haz hepsinin ötesinde olmuştu. Bir yandan günlükler tutarken sürekli roman okuyordum. Evet, bir gün ben de roman yazarı olabilirim belki dedim ama günlük defterlerim, şiir defterine dönüşüyordu kendiliğinden. Bu bir akıştı, farkında olmadan şiire doğru süzülüştü... Ruhun tekâmül noktası şiir olmuştu. İyi ki şiirdeyim...

Kadın şairleri kabullenmekte güçlük çeken erkek egemen bir camiada, Ümit Zeynep Kayabaş, kadın bir şair olarak ikinci kitabını çıkardı. Bu kabul noktasının zorluğunu yaşıyor musunuz?

Bir insanın, sanatın inceliğiyle beraber kaim olabilmesi zor. Yazmanın hakkını vermek, kalemi neden elime aldım demek, dertleri yüklenmek; zor olduğu kadar evet, kadın şair olmak da zor. Nedense zoru seven bir yanım var... Her şiir, kalbi ayrı yakar. Bu ateşten haberdar olamayanların, bakış açısı çok uzağımda. Ben, kendi sesimle şiirimi yazıyorum. Erkek egemen camianın şiir sesini yansıtmadığım, eril dilden uzak olduğum müddetçe (bu üslup) kadın şairlerin var olduğunun çok güçlü bir kanıtıdır...

Fransa'da yaşıyorsunuz. Gurbet tarih boyunca şiirlere konu olmuş hatta şaire "ben gurbette değilim, gurbet benim içimde" dedirtmiş bir olgu. Gurbette yaşıyor olmanın sizin şiirinize olumlu ya da olumsuz bir katkısı var mı?

Gurbet ne kadar yabancı bir kelimeydi bana bir zamanlar. Şimdi içindeyim- içimde... Bu kelime bana önce özlemi öğretti... Özlem sarhoş edince ruhumu ben de tanımadığım 'bir başka ben' barındığını hissetim.

Evet, uzaklık özgür kılar insanı yazarken. Bir o kadar da yalnız... Ve en büyük avantajınız da cesurca yazabilmeniz olur. Kalabalık kentin, şiir adlı durağında sadece şiirle var olmanın tadı anlatılmaz ancak yaşanır sanırım.

Bu kent bana kesintisiz şiir sunuyor...

Ikinci kitabınız Saati Geri Aldım okuyucuya karışık hisler yaşatıyor; biraz hüzün, biraz özlem, ama en çok yalnızlık ve aşk. Aşk ve yalnızlığın tarifi nedir Ümit Zeynep Kayabaş için?

(Kitabın son şiiri ' Dağılış- yitik kalpler' olacaktı. Şiirler burada bitecekti. Yanılgılar adını verdiğim bölüm( son bir iki sayfa) iç kırgınlığın sesiydi... Zaten şiir sesime pek yakın değil bu sunum. Sanırım mizanpaj hatası oldu. ' Yanılgılar' son bölüm olarak verilecekken şiir başlığı gibi olmuş... Bir de 'Yeryüzü Yorgunluğu' adlı şiirde - dünya yeniden yaratılmalı yorulduğumuzda' olacaktı. Diğer söylem itikat noktasında bozukluktur. )

Evet, parantez içinden sonra; Aşk ve yalnızlık sorunuza gelelim. İkisi de

Ne kadar tafsilatlı konu değil mi. Aşk; ilk boyutta, ilahî bir beste ifadesinden aciz kaldığım. İkinci boyutta ise kalbin, haz bulduğu kalple buluşması... Bazen sessizlik dalgası olarak ruhta yankılansa da aşk; kalbin teslimiyetini süzerken muazzam bir haz çığlığı sunar muhatabının iç dünyasına... Üçüncüsü sıklet verense bu, kör bir alışkanlık dahası arsızlıktır...

Yalnız olabilmek ve yalnızlığın yüklediklerinden haberdar olabilmek kişiye ya şiirle ya da diğer edebi dallarla dönüş yapar. Bu duygu insana kendini tanıma hakkını verir.

Ne dersiniz - Aynı ağızdan öpebilir miyiz yalnızlığı? Ve iyidir karışık hisler. Zaten ne kadar duru ki insan yaşama?

Kitaba ismini veren şiir "Saati Geri Aldım" hüzün ve umudun birbirine geçtiği yoğun ve etkileyici bir şiir. Şairi için Saati Geri Aldım'ın bir ayrıcalığı var mı?

Güzel özetlemişsiniz şiiri... Evet, hüzün ve umudun birbirini kucaklaması bir yanılgı payı, ruhun ruha ikazı, saatin avutamadığı kalbin titreyişi ve yeryüzü aynasında eriyişi ya da tüm bunların ötesine sarılıştı 'saati geri aldım şiiri.' Kitaba ismini veren şiirden ara başlıklarım olsa da ayrılamadım. Veya ayrılmak istemedim. Gün boyu yağan yağmurda ıslanırken ben, değişiyordu mevsim... Gece ve gündüz kovarken birbirini, hala aynı saatte olmak istedim. Bu kitapta; ne tekrar ne de klişe endişesi yaşamadım. Şiirin ruhuma sunduğu haz; gerginliğe meyil edecek, şiir şu veya böyle olmalı diyecek tüm kaygılardan uzak tuttu beni... Bu denli muazzam bir hazda var olurken' saati geri aldım' dediğim an; yağmur son buldu...

"Uzun cümle kurmak için, uzun uzun öpmeyi bilmeli insan hayatı" diyorsunuz; nasıl öper bir şair hayatı?

'Saati geri aldım' adlı şiir kitabı, öpmüş işte hayatı...

Geleceğe dair planlarınız neler, şiir dışında roman ya da öykü okumak mümkün olacak mı Ümit Zeynep Kayabaş'ın kaleminden?

Belki denemeye yelken açarız dedik yine şiir düştü gönül dilimize. Sanırım hep öykü okuyucusu olarak kalırım. Zihnimde Peyami Safa'nın açtığı pencere duruyor hala. Ara sıra konuşuyorum yazarla, sessizce. Ne güzel ilk tanıdığım an gibi ben de kalması, değişmemesi, benim de onda susuzluğumu gidermem... Bilmem ki roman bu sabırsız kalemde var olur mu?

Kentin Tanıklığı

Kokunun ağırlığı küstürüyor vazoyu

Emiyor kent çiçekleri bulanık suyu

Çocuğun asık yüzünde kuruyor

Temmuz huysuzluğu

Evlerin bacasından utanır olmuştu dumanlar

Taşlara aşsız kalmayı öğrenmelisiniz demiştim

-Ah sevgilim! Nasılsa değişiyor duvardaki resim

Unutsana

Parmağının alıştığı fırçayı

En son seviştiğin tuvali

Ve uçmayı öğrettiğin güvercini

-Belki de unutmak- insanın en zayıf hali

Kalbettim sessizliğine sessizliğimi

Geçelim

Çalıyı çırpıyı

Ateş

Yakacağı yeri biliyor

Anne kucağını ve on parmağını

-işaret bilmesen de

(Yeni Şafak Kitap)