Türk konukseverliğinin simgesi: Kervansaraylar
MELİKE KINACI - Gazneliler, Karahanlılar ve Selçuklular gibi tarihte önemli yer etmiş Türk devletlerince önce Orta Asya'da sonra Anadolu'da inşa edilen kervansaraylar, hem konukseverliğin hem de ince mimari anlayış ve ticari hassasiyetin izlerini taşıyor.
ABONE OLAnadolu'da geçmişte doğudan batıya güneyden kuzeye birçok güzergahta yaptırılan yüzlerce kervansaray da Türklerin ticarete verdiği önemi, konukseverliğini ve sosyal devlet anlayışını yansıtan en önemli eserler arasında bulunuyor.
Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Zekeriya Şimşir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk-İslam tarihinde kervansarayların ilk örneklerine Orta Asya'da "ribat" adıyla rastlandığını söyledi.
Önce sınır boylarında askeri amaçla yapılan bu yapıların daha sonra tekke, zaviye ve hanlara dönüştüğünü belirten Şimşir, "İlk kervansaray olarak Gazneli Mahmut döneminde yapılan 'Ribat-ı Mahi' dediğimiz bir yapı var. Daha sonra Karahanlılar ve Büyük Selçuklu döneminde Orta Asya'da, Horasan bölgesinde çeşitli kervansarayların yapıldığını biliyoruz." dedi.
- Yol emniyetine önem verilmiş
Anadolu Selçuklu döneminde 12. yüzyıldan itibaren yoğun bir kervansaray faaliyetine rastlandığına işaret eden Şimşir, şöyle konuştu:
"Selçuklu sultanları ticaretin gelişmesi için yol emniyetine önem vermiş, yaklaşık 30-40 kilometre aralıklarla kervansaraylar yaptırmıştır. Yol güzergahında kervanların konakladığı mekanlar halinde Anadolu kuzeyden güneye, doğudan batıya kervansaraylarla donatılmıştır. Kervansaraylar hem ticari hem de meskun mahal dışında olduğu için askeri nitelikte yapılardır. Çünkü her an düşman veya eşkiya taarruzuna maruz kalabilir. Onun için daha çok içe dönük karakterde yapılardır. Dıştan masif, yüksek duvarlarla çevrilidir ve tek girişi vardır. Pencereler genellikle mazgal şeklindedir. Çok güvenli yerlerdir. Kervandaki kişiler buraya geliyor, 3 güne kadar ücretsiz kalabiliyor. Yeme, içme ücretsiz sunuluyor. Bazı kervansaraylarda doktorların dahi bulunduğunu biliyoruz. Bazılarında veterinerler kervanda bulunan hayvanların bakımıyla ilgileniyor."
Şimşir, bu yapıların devrin sultanları, emirleri ve önemli devlet adamları tarafından yapıldığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Bu, Türklerin sosyal devlet anlayışını gösteriyor. İnsanlar kervansaraylarda 3 güne kadar ücretsiz kalıyorlar ve herhangi bir minnet göstermeleri beklenmiyor. Aksaray'daki Sultanhanı'nın taç kapısı üzerinde, 'El-minnetü lillah' yazar. Minnet, sadece Allah'adır. Orayı yaptıran kişilere, sultanlara minnet duyulmasına gerek yok, minnet edilecek olan sadece Allah'tır. Dolayısıyla bunlar sosyal devlet anlayışının birer yansıması olarak görülebilir."
- "Her türlü ihtiyacını kervansaraylarda giderebiliyor"
Açık ve kapalı avludan oluşan mimarinin, kervansaraylarda en yaygın görülen plan olduğuna dikkati çeken Şimşir, şöyle devam etti:
"Örnekleri Anadolu'da çoktur. Konya civarında Kızılören ve Kuruçeşme, Aksaray'daki Sultanhanı, Ağzıkara ve Alay Han, Kayseri'deki Karatay Hanı bu yaygın modele göre yapılmıştır. Sadece kapalı kısımdan oluşan kervansaraylar da vardır ve örnekleri son derece sınırlıdır. Alanya yakınlarındaki Şarapsa Hanı buna örnektir. Bir de karma tip dediğimiz hanlar var. Bunlar da iç içe mekanlardan oluşur. Avluda kervan geldiğinde yüklerini boşaltabilir. Yazın insanlar orada barınır, ambar olarak kullanılır. Kapalı kısımda yine barınma yerleri var. Sahanlara göre düzenleme yapılmış. Hamamlar ve çeşmeler bulunuyor. Suyun az olduğu yerlerde sarnıçlar yapılmış. İnsanlar her türlü ihtiyacını kervansaraylarda giderebiliyor."
Şimşir, daha çok taştan yapılan kervansarayların en dikkati çeken bölümlerinin taç kapıları olduğuna değinerek, şu bilgileri aktardı:
"Kervansaraylar geleneksel mimarimizi yansıtan eserlerdir. Özellikle taç kapılar ana cephede yapının ihtişamını ve yaptıran kişinin prestijini yansıtmak üzere en özenli malzemelerin seçildiği, en güzel süslemenin bulunduğu mekanlardır. Diğer yapılarda olduğu gibi kervansaraylarda da geometrik süslemenin yoğun kullanıldığını görüyoruz. Bunun yanında Rumi motifler, yapıların kitabelerinde ayet ve hadislerin yer aldığını görüyoruz. Açık ve kapalı avlulu kervansaraylarda iki taç kapının varlığını görüyoruz. Sultanhanı bunun uygulandığı en güzel örneklerden biridir."
- En önemli örneği Sultanhanı
Alaaddin Keykubat döneminde 1223 yılında yaptırılan Sultanhanı'nın en güzide eserlerden biri olduğunu vurgulayan Şimşir, şunları kaydetti:
"Taç kapısı mermerden yapılmış, süsleme açısından son derece yoğun ve güzel bezemelere sahiptir. Konya'daki Alaaddin Camisi'ni yapan Şamlı usta Muhammet Bin Havlan tarafından yapılmıştır. Kızılören Hanı, Konya'ya yaklaşık 30-40 kilometre mesafededir. 1206 yılında 1. Gıyasettin Keyhüsrev’in ikinci saltanat döneminde yapılmıştır. Sultanların yaptırdığı hanlara sultan hanları diyoruz. Bunun dışında Obruk Han, Ağzıkarahan, Alay Han, Isparta'daki Eğirdir Hanı, Denizli'deki Akhan, Afyon yakınlarındaki İshaklı Kervansarayı önemli örneklerdendir."
Anadolu'da doğudan batıya, güneyden kuzeye, birçok güzergahta ayakta kalmış yapılar bulunduğunu bildiren Şimşir, şu görüşleri dile getirdi:
"Sadece izini bildiğimiz, hiç izi kalmamış ama tarihi kaynaklardan bildiğimiz yüzlerce, belki binlerce kervansaray var. Kültür ve Turizm Bakanlığının çalışmaları sonucu bu kervansaraylar UNESCO Geçici Miras Listesi'ne alınmıştır. Türk konukseverliğini ve ticarete verilen önemi gösteren kervansaraylar, mimarlık tarihi ve geleneksel süsleme sanatları açısından son derece önemli yapılardır. Bunların iyi şekilde korunup, doğru fonksiyonlar verilerek, bizden sonra gelecek nesillere aktarılması için gerekli gayret gösterilmelidir."