Bünyamin Yılmaz yönetimindeki Kitap Çarsı'nın ilk sayısında Sahaflar konuştu, Roger Garaudy kimdir sorusuna yanıt arandı, Ömer Lekesiz ve Selim İleri'nin edebiyat dünyası değerlendirmelerine yer verildi ve Cemallettin Latiç'in Srebrenista Cehennemi izlenilerine yer verildi.
Kitap Çarşısı ekinin nasıl hayata geçirildiğini Genel yayın yönetmeni Bünyamin Yılmaz, gazete okurlarına şu ifadelerle anlattı.
Kitap Çarşısı nasıl çıktı? |
|
Bünyamin Yılmaz
bunyilmaz@milligazete.com.tr |
|
|
|
|
Çocukluğunuzun en güzel anlarını hatırlar mısınız? Ben hatırlıyorum. En unutamadığım an ise, Millî Gazete’nin okura verdiği hediye kitaplardı. Yoğun kar yağışı nedeniyle gazete bayiine kitapların üç gün geç gelmesini de dün gibi hatırlıyorum. Bir de 13 yaş civarları Ankara’da olduğum sırada “Hediyeli Bulmaca” anonsu. Elbette ki bayi bayi dolaştığım halde gazete bulamamıştım. Her seferinde aynı cevabı alıyordum: Millî Gazete kalmadı. Akşam karanlığında gazeteye ulaştığımda dünyalar benim olmuştu, hediye kimin umurunda! Gazetenin yılbaşlarında verdiği tek sayfalık kartondan takvimler bile çocuk zihnimde bir heyecan dalgası olarak kalmış.
Sinemayı geç keşfetmeme rağmen en çok sevdiğim yanı belki de burası. O çocuksuluk içinde öyle bir ‘sevinç dalgası’na kapılıyorsunuz ki, isteseniz de daha sonra bunları yaşayamıyorsunuz. Bunları birer sinema şeridi gibi zihninizden geçiriyorsunuz, o kadar. Sinema perdesi bu yaşadıklarımıza en yakın tanıklık yapabilecek sanat faaliyeti gibi geliyor bana. Hayallerin ve gerçekleşenlerin görsellikle buluştuğu o an artık unutamadığınız andır. Kült bir filmin artık kayıtlara geçmiş önemli sahnesi gibi. Bu heyecanı kim bilir daha nerelerde yaşamıştım. En büyük hayalim de bana yapılan bu sürprizi gün geldiğinde ben de başkalarına yapabilmeliydim. Anadolu’nun ücra bir köşesinde şu an Millî Gazete’sini bekleyen bir aileye konuk oluyorum. Evin okumaya meraklı Bünyamin’i gazeteyi eline aldığında gizleyemediği bir heyecan duyuyor. Ev ahalisi bu mutluluğa ve beklentiye bir anlam veremiyor. Belki de biraz bakılıp kenara atılacak Kitap Çarşısı’nı kaptığı gibi kırlara doğru çekilecek. Önce kendisi varacak keyfine. Gazetesinin bu hediyesi karşısında mutluluğunu kendi içinde yaşayacak. Sonra en güvendiği arkadaşlarıyla bir araya gelecek. Saatler bu anın heyecanı içinde fark dahi edilmeyecek. Zaman durmuş gibi olacak.
Belki de böyle olmayacak, bilemiyorum. Ben kendi çocukluğuma dönüp böyle şeyler düşünüyorum. Siz elinize aldığınız kitap ekine bakıp, bir kenara koyacaksınız. Ya da siz bana Kitap Çarşısı’yla ilgili duygu ve düşüncelerinizi anlatacaksınız, ben de nelerin değiştiğini, nelerin geliştiğini, nelerden uzaklaştığımızı fark edebileceğim.
Kitap Çarşısı, uzun bir hazırlık sonucu ortaya çıktı. Önünde büyük engeller vardı. Çoğu gazete kitap eki çıkarıyordu. Bunlara bir yenisinin eklenmesinin ne anlamı olabilirdi. Kaldı ki kitap piyasası artık kitap eklerine doymuş gibi duruyordu. Bir de bunlara Millî Gazete’nin ilk kez böyle bir çaba içine girdiği düşünüldüğünde ortada umutsuzluğu çoğaltacak her şey var görünüyordu. Bu arada benim de unuttuğum şeyler vardı tabii. Millî Gazete bütün eleştirilere, küçümsemelere rağmen büyük yeniliklere imza atıyordu. Geçtiğimiz 20 gün boyunca Anadolu’yu karış karış dolaşan yöneticilerimizin bu çabasını ‘ne önemi var’ diye geçiştirmek mümkün değil. Mesele, sadece yemek kitabının promosyonu değildi. Millî Gazete vefakar okuyucusuyla dertleşme içindeydi. Onların beklentilerini, özlemlerini anlamaya çalışıyordu. Dört koldan başlayan çalışmalar öyle bir noktaya geldi ki, bugün geriye baktığımızda Millî Gazete’nin büyük bir atak başlattığını fark ediyoruz. Bu çalışmalar elbette tesadüfi değil. Burada büyük bir heyecanla çalışanlar aynı zamanda bu gazetenin en iyi okuyucuları. Hepsinin kurduğu hayaller vardı gazeteleriyle ilgili. Bu hayaller büyüdükçe büyüyor. Psikolojik çembere alınan, kendi görüşünü savunamaz hale getirilen bu ülke insanına güç veriyor Millî Gazete. Gazeteciliğin hileli yollarına sapmıyor burada çalışanlar. Kardeşçe, kendilerini sorgulayarak, daha iyiye nasıl ulaşılabilirin zihni egzersizlerini yaparak çalışıyorlar. Kendilerini okur yerine koyarak, beğenmediklerini, eleştirdiklerini rahatlıkla söyleyerek, işlerine verdikleri emeğe acımadan çalışıyorlar.
Geçmişe dönüp baktığımda dokuz yıl boyunca Millî Gazete’de olduğumu görüyorum. Kısa bir süre değil bu. Bunca yıl içinde sizlere kültür sanat sayfasını ilk günün heyecanıyla sunmaya gayret ettim. Edebiyat ve kültür dünyasını yakından takip etmekle yetinmedim, çeşitli vesilelerle kültür sanat okurunun nabzını da tutmaya çalıştım. Kendi adıma çok iddialı olmayı sevmememe rağmen bu sayfanın iddialı bir duruşa sahip olmasını önemsedim. Çocukluğumdan beri büyük bir öneme sahip dindar entelektüellerin çıkardığı gazeteleri ve kültür sanat sayfalarını da takip etmeye çalıştım. Bugüne gelindiğinde, kültür sanat sayfalarının bir günde ‘yok edildiğini’ de gördüm, magazinin kültürün yerine ikame edilişini de. Bu bende bir boş vermişliğe yol açmadı, aksine daha çok çalışmak gerekliliğine götürdü beni. Önyargısız, komplekslerden uzak bir sayfa hazırlanması gerektiğine inandım ve hazırlamaya çalıştım. Kültür sanat sayfası yoluna devam edecek elbette. Ben olmasam da böyle bu. Ve Türkiye’nin en iyi kültür sanat sayfası her zaman Millî Gazete’de hazırlanacak.
Bilerek dağınık tutuğum bu yazının sonunda yeniden Kitap Çarşısı’na gelelim. Görsel Yönetmenimiz Sabri Gültekin’in sabrını çok zorladığımı biliyorum. O da bundan çok alınmadı ve sizlere görselliğiyle de konuşan bir ek hazırladı. İçeriği belirlerken hedefleri yüksek tuttuk. Bir şeyi daha önemsedim ben. Sabri Gültekin’in Ümit Nesline Selam dergisinde hikâyelerini yayınlayan ve biz ‘çocuklara’ kış ortasında soğuk soba başında çok güzel bir dergi sunan değerli bir insanı da aramızda görmek istedim. Onun kim olduğunu sormayın bana. Büyükleriniz Kitap Dergisi’nde yayınlanan Ali Bab yazılarını hatırlarlar, onlara sorun. 80’li yılların sonlarında yayın hayatını sürdüren dergide mizahi yazılar kaleme alan Ali Bab, suskunluğunu 20 yıla yakın bir süre sonunda bozdu ve Kitap Çarşısı’nda yazmaya başladı. Benim Millî Gazete’de ilk yazılarımı yayınlayan ve tanımadığı halde –benim gibi nicelerine de- destek veren İsmail Fatih Ceylan da bu ekte bizimle. Kitap Çarşısı’nda kaliteden ödün vermemeye çalıştık. Millî Gazete verirse böyle verir diye düşündük, onu da yansıttık. İlk sayıda bize destek veren ve sayfalarımıza konuk olan yazarlara teşekkürlerimizi iletiyoruz. İlk sayıda göremediğiniz pek çok isim de inşallah ilerleyen sayılarda bizimle olacaklar.
Kitap Çarşısı’nda söylediğim gibi, “Kitap Çarşısı’nı hazırlarken kendimizi sizin yerinize koyduk. Siz de kendinizi bizim yerimize koyun, bakalım ortaya ne çıkacak?
Söz sizde. |
|
|
|