Bediüzzaman Said Nursi, İstanbul'da anılacak
Ülkemizin yetiştirdiği İslâm alimlerinden Bediüzzaman Said Nursi vefatının 59. sene-i devriyesi münasebetiyle tertiplenen “İttihad-ı İslam ve Şura” konulu programda anılacak.
ABONE OLİstanbul İlim ve Kültür Vakfı ile Şekercihan Derneği’nin organize ettiği program 14 Nisan 2019 saat 14.00’te Harbiye’deki İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek.
Programın ana konuşmacısı Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. İshak Özgel‘dir.
Programda Kur’an-ı Kerim tilaveti, sinevizyon gösterimi, konuşmalar ve Dursun Ali Erzincanlı’nın seslendireceği şiirler yer alacaktır.
Özel konuklar
Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Adem Ergül
İsmailağa Camiası vakıflarından Erenler Vakfı Başkanı Mahmut Eren
Semerkand Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Yardımcısı Dr. Mustafa Bahadıroğlu
Gazeteci yazar Ahmet Taşgetiren
Bediüzzaman’ın talebelerinden Mehmed Fırıncı
Kanaat önderleri, Cemaatler ve Sivil toplum kuruluşları
Programa Bediüzzaman hazretlerinin talebeleri, çok sayıda kanaat önderi, sivil toplum kuruluşları, cemaatler, dernekler, vakıflar ile yurt dışından da katılımcıların iştirak etmesi bekleniyor.
Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatı
Bediüzzaman Said Nursî, 1878’te Bitlis vilayetine bağlı Hizan ilçesi Nurs köyünde dünyaya geldi. Çocukluğunda çevresindeki medreselerde eğitim gördü. Kendisinde görülen harikulade zekâ ve hafıza sebebiyle, önceleri “Molla Said-i Meşhur” diye tanındı. Daha sonra “Zamanın Harikası” anlamında “Bediüzzaman” unvanıyla şöhret buldu.
Bediüzzaman herkesi Kur’an’a ve sünnete davet etti
20. asrın başında, doğuda Medresetüzzehra adında, din ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu bir İslam üniversitesi kurmak fikriyle, yönetim ve hilafet merkezi olan İstanbul’a geldi ve hayatı boyunca bu fikrini gerçekleştirmek için gayret gösterdi. Bugün doğrudan istediği şekilde bir üniversite kuramamış olmakla birlikte, dünyanın her tarafına uzanan ilim evleri açılması ile Bediüzzaman’ın hayalini kurduğu ilim yuvaları farklı bir şekilde vücut buldu. Bediüzzaman herkesi Kur’an’a ve sünnete sevketti.
O bir vatan kahramanıydı
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Doğu cephesinde gönüllü alay komutanı olarak hizmet etti. Savaş esnasında yaralanıp iki buçuk yıl Rusya’da esir kaldı. 1917’deki Bolşevik İhtilali esnasındaki kargaşadan yararlanıp esaretten kurtuldu. Dönüşte, Genelkurmay’ın kontenjanından Osmanlı’nın en üst düzey dinî danışma merkezi olan “Darü’l-Hikmeti’l-İslamiye”de görev yaptı. Vatanın işgalden kurtulması için verdiği mücadeleye binaen kendisine harp madalyası verildi. İngilizlerin İstanbul'u işgali yıllarında onların aleyhinde Hutuvat-ı Sitte adıyla bir risale neşretti. Anadolu'da başlatılan İstiklal mücadelesine destek verdi.
Yazdığı eserlerle milleti iman nurundan mahrum kalmasını önledi
1925 yılında Van’da eğitim faaliyetlerinde bulunurken, o sırada meydana gelen Şeyh Said hareketi sebebiyle, bu harekete karşı çıktığı halde, tedbir olarak önce Burdur’a, ardından Isparta ve Barla’ya gönderildi. Burada sekiz yıl kaldı. “Risale-i Nur” isimli Kur’an tefsirinin çoğu bölümlerini burada yazdı. Eserleri ve fikirleri sebebiyle 1935 senesinde Eskişehir Mahkemesi’ne sevk edildi.
Sürgüne gönderildiği Kastamonu’da eserlerini yazmaya devam etti. 1943’te Denizli Mahkemesi’ne, 1948’de Afyon Mahkemesi’ne sevk edildi. Mahkemeler beraatla neticelendi.
1950’de çok partili hayata geçildiğinde dinî hak ve hürriyetler genişledi. Bediüzzaman, bu dönemde eserlerini matbaalarda bastırdı. Diyanet İşleri Başkanlığı 2014 yılında yazdığı Kur’an tefsirleri ile milyonlarca insanın imanın kurtulmasına vesile olan Bediüzzaman’ın İşaratü’l-İ’caz kitabını basarak Risale-i Nur eserlerini yayımlanmaya başladı. Diyanet bugüne kadar küçük risalelerle birlikte İşaratü’l-İ’caz, Sözler, Mektubat ve Mesnevi-i Nuriye’yi neşretti.
Vefatından sonra bile rahat bırakılmadı
Bediüzzaman Said Nursi, 23 Mart 1960'ta Urfa’da Hakk’ın rahmetine kavuştu. 27 Mayıs darbesinden yaklaşık iki ay sonra 12 Temmuz 1960 gecesi kabri kırılarak bilinmeyen bir yere nakledilmiştir.