Taksim'in ilk camisi...Osmanlı'dan miras kalmıştı

III. Selim tarafından inşa ettirilen Taksim Topçu Kışlası'nda sultanın annesinin yaptırttığı bir de cami vardı.

ABONE OL
GİRİŞ 02.06.2021 14:50 GÜNCELLEME 02.06.2021 15:03 KÜLTÜR
Taksim'in ilk camisi...Osmanlı'dan miras kalmıştı

III. Selim tarafından inşa ettirilen Taksim Topçu Kışlası'nda sultanın annesinin yaptırttığı bir de cami vardı

Osmanlı İmparatorluğu asırlarca dünyanın en büyük askeri güçlerinin başında geldi. Hıristiyan ordularının gelişme sağladığı zamanlarda ise kendisini hemen revize ederek üstünlüğü tekrar tekrar ele geçirdi. Ancak 18. yüzyılda Hıristiyan ordularının gelişimi karşısında istediği başarıları elde edemeyince Avrupa orduları örnek olarak alınmaya başlandı.

Avrupa tarzı talimli asker yetiştirme faaliyetlerinde halkın ve mevcut askeri zümrelerin tepkisini çekmemek için şehirden uzak yerler seçildi. Meselâ, Lale Devri'nde Üsküdar'da asker yetiştirilmeye başlanmıştı. 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı'nda uğranılan büyük mağlubiyetten sonra Avrupa tarzı asker yetiştirme faaliyetleri arttı.

Talimli asker yetiştirmek için büyük kışlalar yapılmaya başlandı. Bu kışlalar üzerine bazı araştırmalar varsa da Osmanlı arşivi fazla kullanılmamıştır. Osmanlı tarihçiliğinin genç ve çalışkan isimlerinden Yüksel Çelik, Rami Kışlası üzerine basılmak üzere olan bir kitap hazırlamış, Taksim Topçu Kışlası üzerinde de araştırmalarına devam etmektedir.

İstanbul'un ilk kışlaları

İstanbul'da devletin en önemli askeri gücü olan yeniçerilerin barındıkları odalar (kışlalar) mevcuttu. Avrupa tarzı askerler için yeni kışlalar inşa edilmeye başlandı. Birinci Abdülhamid döneminde Cezayirli Gazi Hasan Paşa, Levent ve Kalyoncu kışlalarını inşa etti. Bunlar İstanbul'da yapılan ilk kışla kompleksleriydi. Savaşlarda mağlubiyetler arttıkça Batı tipi ordu yetiştirmek için inşaat faaliyetleri arttı.

18. yüzyıl sonlarında inşasına başlanan kışla kompleksleri Türk mimarisinde yeni bir zihniyet ve plan tipi de getirdi. Bu kışlalar yeniçeri odalarından tamamen farklı planları, sayıca fazla oluşları ve imparatorluğun her tarafına yayılmış bulunmaları bakımından farklıydılar. Genellikle başlangıçta kâgir daha sonra da taş binalar olarak inşa edildiler.

Üçüncü Selim'le birlikte Avrupa artık örnek alınmaya başlanmıştı. Üçüncü Selim, 18. yüzyıl sonlarında ahşap olarak Levent Çiftliği ve Selimiye kışlalarını inşa ettirdi. İkinci Mahmud devrinde 1826'da Yeniçeri Ocağı'nın ilgasıyla yerine kurulan Asâkir-i Mansûre Ordusu için Rami Kışlası ve Davud Paşa Kışlası'nı yaptırttı. İstanbul'daki kışlaların yanı sıra hem Anadolu hem de Rumeli'de kışlalar inşa edildi.

Taksim Topçu Kışlası

Üçüncü Selim, Tophâne'deki kışlanın yetersiz kalması üzerine 1803'te o zaman yerleşimin bulunmadığı Taksim'de bir topçu kışlası yaptırtmaya başladı. İki katlı ve ortası boş olarak yapılan kışlanın inşaatı 1807'de bitti. Yüksel Çelik'in tespitlerine göre, Topçu Kışlası'nın planları ve inşaat sürecinin en önemli unsurları olan projelendirme, plan (tersim) ve keşif defterleri Mimarbaşı İbrahim Kâmi Efendi, bir önceki mimarbaşı Arif Efendi ve Foti Kalfa tarafından hazırlanmıştır.

Kışlanın etrafına ev yapılması istenmemiş, zamanla yapılan evler de yıktırılmıştır. Kışlanın karşısında da askerlerin talim yaptığı ve talimhane diye anılan bir meydan vardı. Otuz dönümlük bu arazi Sultan İkinci Bâyezid Vakfı'na aitti ve Patrikhane tarafından kirayla işletiliyordu. Patrikhane'ye başka arazi verilerek burası talimgâh yapılmıştı.

Taksim'in ilk camisi de buradaydı

Kışlanın içine Üçüncü Selim'in annesi Mihrişah Sultan tarafından bir de cami yaptırılmıştı. Kışlayla birlikte cami de zaman içerisinde birçok defa tamir gördü. Cumhuriyet döneminde kışlayla birlikte ortadan kalktı.

Zaman içerisinde uğradığı tahribatlardan dolayı kışla büyük çaplı tamiratlar geçirdi ve yapısı değişti. İlk olarak İkinci Mahmud devrinde, 1812-1815 ve 1827- 831 yılları arasında, daha sonra ise Sultan Abdülaziz döneminde 1861-1862 ve 1869'da kışlada geniş çaplı tamirat yapıldı. Bu inşaat faaliyetleri kışlanın yapısı fazla olmasa da görünümü başta girişi olmak üzere dönemin sanat anlayışına göre değişti.


Kışladan stadyuma

Taksim Kışlası, birçok tamirat görerek imparatorluğun sonuna kadar kullanıldı. Beyoğlu Belediyesi, 1870'te kışlanın kuzey tarafındaki bahçesini park olarak düzenlendi. İkinci Meşrutiyet döneminde Maliye Nazırı Cavid Bey, talimhane ve kışlayı bir yabancı şirkete satmak istedi. Şirket buraya yeni binalar yapacaktı. İtirazlar üzerine vazgeçildiyse de bir süre sonra satıldı. Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna doğru kışlaya ihtiyaç olunca geri satın alındı.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul'un işgal yıllarında Said Çelebi kışlanın iç avlusunu kiralayarak burada tribünler yaptırdı. Böylece Taksim Stadyumu ortaya çıktı. Taksim Stadyumu'nda futbol maçları, güreş müsabakaları, atletizm yarışları, binicilik müsabakaları ve bisiklet yarışları yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra ilk milli maçımız 26 Ekim 1929'da Romanya'yla bu stadyumda yapıldı. Türkiye-Romanya maçı 2-2 berabere bitmişti.

1928'de Cumhuriyet anıtı yapılırken kışlanın ahır kısmı yıkıldı. Kışlanın yeri İstanbul'un yeniden planlanması sırasında yeşil olarak düşünüldü ve 1940'ta tamamen yıkılarak gezi parkı oldu.

Mihrişah Sultan

Nizâm-ı Cedid padişahı Üçüncü Selim'in annesidir. Üçüncü Mustafa'nın başkadınıdır. 1761'de Şah Sultan'ı, 1762'de Üçüncü Selim'i doğurdu. 1774'te Üçüncü Mustafa'nın ölümü üzerine Eski Saray'a gönderildi. 1789'da oğlunun tahta çıkması üzerine Valide Sultan oldu. Son yıllarını hastalıklarla geçirdi. 1805'te vefat etti ve Eyüp'teki türbesine defnedildi.

Son derece hayırsever olan Mihrişah Sultan, birçok eseri tamir ettirmiş, birçok da hayır eseri yaptırmıştır. Humbaracılar Kışlası ortasına Humbaracılar Kışlası Mescidi'ni (Mihrişah Sultan Camii), Taksim Topçu Kışlası'nda Mihrişah Valide Sultan Camii'ni, Eyüp'te türbesinin yanında, çeşme mektep ve sebili, Eminönü ve Beşiktaş'ta Mihrişah Valide Sultan çeşmelerini yaptırtmıştı.

Meştâdan kışlaya

Osmanlılar'da özellikle seferler esnasında muvakkaten ordunun kışı geçirmesi için inşa edilen kışlaklar "meştâ" olarak adlandırılırdı. Kışla ise yazın çadırlarda kalan askerlerin kışın topluca barınmaları için yapılan büyük binalara verilen ve "kışlak" kelimesinden galat olan genel bir isimdir.

Kışlalar

Kışla mimarisi incelendiğinde buralarda askerlerin sadece barınmadığı, eğitimlerin icrası için talimgâhların, dini vecibelerin ifası için mescitlerin inşa edildiği, hamam, fırın, mutfaklar, hastaneler, askerlerin hayvanları için büyük ahırlar ve malzemelerin muhafazası için depoların da bu yapılar içinde yer aldıkları görülmektedir.