Süleymaniye'den dünyaya açılan bir gönül penceresi: KİM Vakfı

Süleymaniye Camii'nin yanı başında bulunan Kültürlerarası İletişim Merkezi Vakfı, 2010'dan bu yana ülkeye gelen turistlere hem camileri tanıtıyor, hem de İslam'ı anlatıyor. Haber7 olarak, kutlu mesajı dünyaya aktaran vakfın kapısını çaldık

ABONE OL
GİRİŞ 07.01.2022 11:40 GÜNCELLEME 07.01.2022 15:24 KÜLTÜR
Süleymaniye'den dünyaya açılan bir gönül penceresi: KİM Vakfı

Haber7 / Abdurrahman Koç - Mustafa Kalkan - Mutlu Şahin

Her ne kadar koronavirüs pandemisinde sayısı azalsa da İstanbul, birçok medeniyetin ev sahipliğini yaptığı tarihi camileriyle, yapılarıyla, mimari eserleriyle, dünyanın her yanından milyonlarca turisti ağırlayan kadim bir kent konumunda.

2019 verilerine göre Türkiye 52 milyon turist ağırladı. Bunun çok büyük bir kısmı da gayri-müslim misafirler. Bunların çoğu da camileri ziyaret ediyor.

Asya, Avrupa, Amerika ve birçok kıtadan milyonlarca turist, bu kadim şehrin derin tarihinden kalan eserlerine ilgi duymaya devam ediyor.

İşte bu eserlerden biri olan, Kanuni Sultan Süleyman'ın gücü ve Mimar Sinan'ın dehasının vücut bulduğu Süleymaniye Camii'nin yanı başında, kendilerini İstanbul'un camilerine ve İslam'a adamış bir tebliğ vakfı bulunuyor.

"Ülkemizi, camilerimiz, tarihi mekanlarımızı ziyaret eden yabancı turistler için neler yapabiliriz?" davasıyla yola çıkan ve Türkiye'nin çeşitli noktalarında, dini, tarihi ve kültürel alanları kullanarak ülkeye gelen turistlerin gönlüne hitap eden Kültürlerarası İletişim Merkezi (KİM) Vakfı, kapılarını Haber7'ye açtı.

"Eskiden sahabeler ülke ülke gidip İslamiyet'i temsil, tebliğ faaliyetlerinde bulunuyorlardı. Şimdi ise birçok insan birçok ülkeden gelip ülkemizi ziyaret ediyorlar. Hatta camilerimizi ziyaret ediyorlar. Dolayısıyla bu kolaylığın da farkında olmalıyız"

Temellerini 2010 yılında atan KİM Vakfı, yola işte bu şiarla çıktı. Bugün bünyesinde barındırdığı genç gönüllüleri, yöneticisi ve personelleriyle İslam dinini, camilerini ve tarihini turistlere aktarma gayreti içerisinde. 

Vakfın çalışma alanı sadece camiler değil. İsteyen turistlere vakıf binasında Türk kültürünün tanıtımı ile ilgili sunumlar da bulunuyor. Bununla da kalmayıp hem Türk kültürünü, Türk mutfağını ve misafirperverliğini de tanımış oluyorlar.

KİM Vakfı'nın başkanlığını yürüten Mustafa Karaca, vakfın hem gayri-müslimlere İslam dinini anlatmak hem de gönüllü gençlerin iletişim alanında kendini geliştirmesi için çalışmaya devam ettiğini söyledi.

Haber7 mikrofonlarına konuşan Karaca, dünyanın birçok yerinde kültürlerarası iletişim alanında birçok sivil toplum kuruluşu olduğunu, Türkiye'de ise bu tür oluşumların yeni yeni ortaya çıkmaya başladığını ifade etti.

"İLK İŞİMİZ NE OLMADIĞIMIZI ANLATMAK"

Başta Avrupa olmak üzere İslam'a yönelik karalama kampanyaları hem medya hem de siyaset alanında artmış durumda. Bu da KİM Vakfı gibi İslam'ı tebliğ eden kurumların işini daha da zorlaştırıyor.

Karaca, "Yaptığımız işlerden bir tanesi de ne olmadığımızı anlatmak. Bunda da başarılıyız. Hemen her dokunduğumuz insan 180 derece farklı duygularla buradan ayrılıyor" diyor.

"HASBİ OLARAK BEKLENTİMİZ YOK"

Karaca, şöyle devam ediyor:

"Bizimki tamamen Rabbimizin mesajını ulaştırmak. Bizim hasbi olarak bir beklentisizliğimiz var. Tümüyle gönüllülük üzerine. Bir istatistik peşinde olmadığımız bir gönüllülük hareketi. Allah'ın mesajını anlamaya ve anladığımız kadarıyla da anlatmaya çalışıyoruz"

GENÇLERE ÇAĞRI

KİM Vakfı gönüllüleri genç kadın ve erkeklerden oluşuyor. Yaş aralıkları 20-25 civarında. Üniversite veya üniversite sonrası gönüllüler çalışıyor. Başkan Karaca, gönüllü olmak isteyen gençlere ayrıca şu mesajı veriyor:

"Kendilerini yetiştirmelerini, hem dil donanımlarını, hem entelektüel bir bilgi alışverişi. Nihayetinde çok farklı kültürden insanlarla konuşuyorsunuz. Bir özgüven oluşuyor. Tabi kolay da değil bir özveri gerekiyor. Belli prensiplerimiz var. Çünkü yapılan iş hassas bir iş"

"CAMİYE İMAN ETMEK İÇİN GELEN TURİSTLER VAR"

Karaca, son olarak şunları aktarıyor:

"Gençlerin burada zamanı güzel değerlendirme imkanı var. İnanan bir Müslüman olarak her nerede bulunuyorsak bulunalım sorumluluğumuzun bilincinde olmamız gerekir. Camilerimizin içine iman etmek için gelen turistler var. Maalesef bu anlamda toplum olarak duyarlı değiliz. Hal lisanıyla bir Müslüman olarak temsil ettiğimiz şeyin temsiliyetine yakışır bir muamele ortaya koymamız lazım"

Öğle namazından hemen önce, Süleymaniye Camii'ne gelen turistleri karşılayan gönüllülerden biri Ayşenur Okur.

Yaklaşık bir yıldır Süleymaniye Camii'nde gönüllü olarak görev yapıyor. Camiye gelen turistlere İslam dini ve cami hakkında bilgiler veriyor.

Okur, "Neden gönüllü olmak istediniz?" sorusuna şöyle yanıt veriyor:

"İnsan bir iş yaparken bunun yanında gönüllü bir faaliyette bulunmayı ruhunu doyuran bir iş olarak görüyor. Burada insanların daha önce İslam hakkında hiçbir bilgisi yokken gelip burada bu bilgileri aldıktan sonraki o değişimlerini görmek beni çok etkiledi"

Okur, 54 yaşında İtalyan bir mühendisin Müslüman olma hikayesini şöyle anlatıyor:

"Avrupa'daki tüm hayatını bırakarak Türkiye'ye yerleşiyor. Bütün hayatını geride bırakarak Müslüman bir ülkeye yerleşiyor ve geriye bakmıyor. Onun hikayesi beni etkilemişti"

Bu işin yapılması için İlahiyat ve İslami İlimler okumaya gerek olmadığını ifade eden Ayşenur Okur, yabancı dil ve iletişim becerilerinin de bu iş için önemli olduğunu söylüyor.

"20'DEN FAZLA ÜLKEDE KALACAK YERİM VAR"

Okur, mühtedilerle (İhtida olan, İslam'ı seçen kişiler) sonraki süreçte de görüşmeye devam ettiklerini, "Şu anda 20'den fazla ülkede kalacak yerim var" sözleriyle özetliyor.

Okur, "Tebliğ yaptığınız kişi İslam'ı seçtiğinde ve şehadet getirdiğinde neler hissediyorsunuz?" sorusuna ise şöyle yanıt veriyor:

"İMANIN ŞARTLARINI SAYDIĞIMIZ ZAMAN 'ZATEN BUNA İNANIYORDUM' DİYORLAR"

"Zor bir soru. Açıkçası heyecanlanıyorum. Belki bir daha hiç göremeyeceğim bir şey. Bir insanın hayatı değişiyor. Belki de o zamana kadar Müslümandı ama haberdar değildi. Aslında imanın şartlarını saydığımız kişiler 'zaten ben buna inanıyordum' diyebiliyorlar. O yüzden hayatı çok fazla değişmiyor ama pratik olarak bir şeyler ekleniyor. Ve çok büyük bir ailenin parçası olduğunu fark etmiş oluyor. Ben bunun farkına ikimiz de vardığımızda çok heyecanlanıyorum. Çünkü o kişiyle zaten Hz. Adem'den kardeştik ve şu an bir din kardeşliği müessesesine de sahibiz ve ben çok yakın hissediyorum o kişiye karşı"

"FARKINDALIĞINIZI ÇOK YÜKSELTİYOR"

Okur'a göre İslam'ı yabancı bir dilde anlatmak zor değil. Tam tersi bunun faydalı bir şey olduğunu ifade ediyor.

"Anlattığınız zaman insanın zihnine daha çok oturuyor. Zor değil çok keyifli bir süreç ve sizin müktesebatınızın üstüne çok ciddi şeyler ekliyor. Farkındalığınızı çok yükseltiyor" diyen Okur, gönüllü olmak isteyenlerin vakit geçirmeden internet sitesi üzerinden başvurabileceğini aktardı.

"KALPTEN GELEN BİR ŞEY"

Süleymaniye Camii'nin bir diğer gönüllüsü ise Fatih Ciner, gönüllülüğün kalpten gelen, yaratıcıyla olan kuvvetli bağdan hasıl olan anlatma isteği olduğunu söylüyor. 

Yeryüzüne gönderilen peygamberlerin de İslam tebliğ vazifesini ifa ettiğini, hakkı anlattığını söylerken, "Bu da aslında bizim vazifemizdir. Elimizden geldiği kadar insanlara hakkı anlatmaktır amacımız" diyor.

"BU İŞTE SAMİMİYET VE İHLAS GEREKLİ"

Ciner, samimiyet ve ihlasın bu işte olmazsa olmaz olduğunu ifade ediyor.

"Kalbinizde ihlas ve samimiyet taşıyorsanız, gönüllülük de bu vazife de icra oluyor"

KİM Vakfı, turistler İslam'ı seçtikten sonra da iletişimi koparmıyor. Gerek e-postayla, gerek diğer iletişim araçlarıyla bağlarını devam ettiriyor.

"ALLAH'I GERÇEKTEN HİSSETTİĞİM İLK YER"

Fatih Ciner, İslam'ı tanıma sürecinden çok etkilendiği Avustralyalı bir kadının hikayesini şöyle anlatıyor:

"Bundan birkaç ay önce yaklaşık 20 dakikalık bir sohbet içerisinde Avustralyalı hanımefendinin gösterdiği reaksiyonlar beni çok etkiledi. Anlattıklarım gayet normal şeylerdi. Farklı bir şey anlatmadım. Yalnızca verdiğim bilgiler Allah nedir, İslam nedir? Anlaşılacak o ki o hanımefendinin söylediği sözlerden bir tanesi, "Gerçekten şu an burada Allah bir yerlerde burada hissediyorum. Burası ilk defa hayatımda karşılaştığım, yaratıcıyı gerçekten hissettiğim ilk yer" dedi. O anda anladım ki 15-20 dakikada bile biz bir hiçmişiz. Bizim yaptığımız şey sadece aracılık, vesile. Burada hakkı olanı söylemek bile yetiyor. Buna aç olan ruhlara anlatmak yetiyor. Sonrasında o hanımefendi elhamdülillah Müslüman olmuştu. O anlar unutulmaz anlardı benim için"

Ciner, turistlerin şehadet getirdikten sonra kendilerinde nasıl bir his oluştuğuna yönelik soruya, "Bizim payımız orada o tebliği ulaştırdıktan sonra insanların hayatını ne kadar değiştirdiği. Sonuçta o Allah'ın, onu kabul eden tasdikleyen kulunun arasındaki hissiyat. Ona biz vakıf olamayız. Ama bizim yaşadığımız ise biz o işte bir vesile olduk. Vesile olarak onun ne denli bir değişiklik yaşadığını mutluluğunu... Tabi bunu kelimelerle ifade etmek mümkün değil" şeklinde yanıt veriyor.

Ciner, yabancı dil bilen kişileri İslam'ı anlatmaya davet ediyor. "İslam'a aç olan, ancak kendilerinin farkında olmayan insanlara inşallah köprü olurlar" ifadelerini kullanıyor.

KİM Vakfı, turistlere tebliğ faaliyetlerinin yanında Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden öğrencileri ve gönüllü adaylarını da davet hareketine teşvik etmek için organizasyonlar düzenliyor.

Yine o organizasyonlardan birinde, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakülyesi'nden gelen öğrenciler, Ayasofya Camii'nde ağırlandı. Burada kendilerine cami hakkında bilgiler verildi.

Sonrasında Ayasofya'nın batısında, Caferiye Sokağında bulunan Sinan Erdebilî Tekkesi'ne geçildi. Burada KİM Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Özkan, öğrencilere İslami tebliğin öneminden bahsetti.

Özkan, "Yarın bir gün Allah'ın huzuruna çıktığımızda, biz size gayri-müslimleri ayağınıza kadar gönderdik. Siz ne yaptığınız" sorusunun muhatabı olarak en azından bir cevap vermiş olalım" dedi.

KAYNAK : HABER7 | ÖZEL