Oyuncu ve sanarist Baki İlhan'dan İsveç'teki provokasyona tepki: Alçaklık
İsveç’te Kuran-ı Kerim'in yakılmasına sanat camiasından da tepki yükseliyor. Oyuncu ve sanarist Baki İlhan saldırıyı, "Çirkin bir provokasyon, kirli bir tertip, alçaklık" şeklinde değerlendirdi.
ABONE OLİsveç'te aşırı sağcı politikacı Rasmus Paludan'ın Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kuran-ı Kerim yakması tüm İslam aleminin tepkisi çekti. Çirkin provokasyona kültür sanat dünyasından da peş peşe tepkiler gelmeye devam ediyor.
"SANATÇI HAKKANİYETTEN YANA TARAF OLMALIDIR"
Olaya sanat camiasının sessiz kalamayacağını ifade eden Baki İlhan, "Sanatçı hakkaniyetten yana taraf olmalıdır. Gerçeği savunmalı, güzel olanı yaymalı, iyilikten beslenmelidir. Değerlerimiz etrafında birlik olmak zorundayız" dedi.
Aksiyon filmi Adanış Kutsal Kavga filmiyle ismini duyuran oyuncu, senarist Baki İlhan, Haber7'nin sorularını cevaplandırdı.
İşte o söyleşi:
"DÜNYANIN HER YERİNDE DİZİLERDEN TÜRKÇE ÖĞRENENLER VAR"
Türk Dizilerinin siz de bir kamu diplomasisi failiyeti olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet.. Tabiki düşünüyorum. Hatta bana göre Türkiye dizi sektöründe küresel sektörü domine eden, ciddi bir güce dönüşmüştür.. Özellikle geçtiğimiz bu 15-16 yıl içerisinde takdire değer işler başarılmıştır. Adeta “küresel kültürel fetih” diyebileceğimiz bir noktaya doğru ilerlediğimizi düşünüyorum. Bu abartı değildir... Çünkü dünyanın her yerinde dizilerden Türkçe öğrenenler var, giyimini tarzını tavrını yaşantısını, o dizilerdeki model olarak aldıkları karakterlerden etkilenerek, güncelleyenler var. Bunları hepimiz biliyoruz. Bu tartışmasız ciddi bir başarıdır. Aynı zamanda bizim içinde büyük bir sorumluluktur.
"HOLLYWOOD ZEHİRLİ BİR NEHİR"
Hangi anlamda sorumluluk olduğunu düşünüyorsunuz?
Günümüze kadar uzanan, özelde Hollywood genelde batı diye tabir edebileceğim kaynaktan, dünyaya akıtılan bir kültür nehri var biliyorsunuz. Bir çok yönüyle de zehirli bir nehir... Onlar kendilerince bu nehir üzerinden yeni dünya düzenine uygun, insan imarı yapmaya çalışıyorlar. Zihinsel, bilişsel ve fiziksel anlamda... Bundan kimsenin şüphesi olduğunu sanmıyorum.
İşte biz bu konuda ciddi sorumluluk sahibiyiz. Bizim millet olarak bir omurgamız, inanca bakan yönüyle de bir temsil tarafımız var. Şimdi biz tutup, Hollywood ile aynı mentalitede işler üretip, içine de ayıp olmasın diye biraz bizden bir şeyler katarak dünyaya sunarsak, çok yanlış bir şey yapmış oluruz. O zehirli nehiri başka bir koldan bu defa biz akıtmış oluruz. Onun için dikkatli olmak lazım...
Peki son süreçte Türk dizilerinin başarı hikayesinin arkasında ki güç nedir sizce?
Bu soru çok kapsamlı bir cevap ister.. Ama kısaca söylemem gerekirse. Bence bu başarının esas mimarları, 10-15 sene önce dizi film sektörüne girip, sektöre yeni bir soluk ve imaj getiren milli ve manevi dinamikleri güçlü yapımcılarımızdır. Bununla birlikte başarıya imkan tanıyan TRT kurumudur. Bu iki pozitif güç bir araya gelince, kaliteli işler, kaliteli ekipler kısa sürede oluşabilmiştir. Bu sayede güzel işler dünya da izlenip, beğenilip karşılık bulmuştur. Bugün çok daha üst seviyeye taşındı tabi..
Sinema sektörü devletlerin bir birine yakınlaşmasına ve kültürlerini tanıtmasına hangi ölçüde katkı sunuyor?
Elbette çok büyük ölçüde katkı sağlıyor... Çünkü sinema tam manasıyla başlı başına bir sanattır. Bu anlamda üretildiği ülkenin ve içinde yaşayan insanın kartviziti konumundadır. Ayrıca gelişmişliğin, kültürün, kemalatın ve gücün doğal bir gösterenidir.
"GÜZELİ YAYMALI, İYİLİKTEN BESLENMELİYİZ"
Ülkemizde sanatçılarımızın ideolojik hareket ettiğini düşünüyor musunuz?
Düşünürken ve konuşurken daima “bütüncül olmak” bana hep avantaj sağlamıştır. Ben indirgemeci bir zihniyetle hiçbir şeyi ele almam, en azından almamaya çok gayret ederim. Söz konusu şey, her ne ise, onu bütünüyle ele almayı künhüne vakıf olmayı isterim.
Şimdi, Ülkemizdeki sanatçılar dediğiniz zaman, tümünü kast ediyorsanız, böyle bir şeyi asla söyleyemem... Evet ülkemizdeki sanatçılar ideolojik hareket ediyorlar diyemem. Diyende boş konuşmuş olur. Ama şu, şu kişilerin ideolojik hareket ettiğini düşünüyor musunuz? deseydiniz, O zaman bir dururdum ve sizden araştırmak için zaman ister, daha sonrada O kişileri yargılamadan fikrimi aktarmaya çalışırdım..
Öte yandan genel manada konuşacak olursak, elbette sanatçıların bir fikri olmalıdır. İnsan kafasıyla sıçan kafası arasındaki tek fark fikridir. Hatta fikir öfkesidir.! Sanıyorum üstada Necip Fazıl’a ait bir sözdü bu… Dolayısıyla sanatçıların bir fikri var zaten. Ancak bu, ön yargılı olmamalı, adaletsiz olmamalı, insana ve vicdana yakışır şeklide olmalıdır. Bize yakışan hakkaniyetten yana taraf olmaktır. Gerçeği savunmaktır. Allah aşkına Kuranı savunmaya imtina edenin, geriye savunacak neyi kalır? Neyi savunsa bedel ödemeye değer? Bunları bir düşünmek lazım… Belki de bazen kendimize gereğinden fazla değer veriyoruz..
"DEĞERLERİMİZ ETRAFINDA BİRLİK OLMAK ZORUNDAYIZ"
Son süreçte İsveç’te yaşanan Kura’n-ı Kerim provokasyonuna sanatçıların sessiz kalmasını neye bağlıyorsunuz?
Değil sanatçı, bu ülkenin hiçbir evladı, bu milletin hiçbir bireyi, bu konuya duyarsız kalmaz, kalamaz. Şüphesiz onlarda da konuya dair bir duruş, bir fikir öfkesi oluşmuştur. Kiminin az, kiminin çok, onu bilemem, ama mutlaka yüreklerinde bir sızı, bir tiksinme oluşmuştur... Sessiz kalmak kısmına gelince, bunu insanlara ifade etmek, yazmak çizmek, her şeyin çok kaygan olduğu böyle bir zeminde kolay değil.
Ne için kolay değil? İş, güç, para, network hepsi birbiriyle ilişkili şeyler. Dünyevi kaygılar kariyer vs gibi dengeler var. Tüm bunları bir kenara itip, korkularını ve kaygılarını yok sayarak delikanlı bir şeklide dangır dandır lafını söylemek, her babayiğidin harcı değildir. Bunun için sağlam ve sarsılmaz bir iman, aynı zamanda tevekkül ehli olmak gerek. Bunlarda Allah katında yüce makamlardır. Çok çalışıp elde edilecek makamlardır. Öyle herkes de bedava bulunmaz. Diyelim ki birilerinde var bu faziletler ve çıktı açıklamasını yaptı. Peki o na kıymet veren var mı? O da ayrı bir konu.. Değer takdir duygumuz çok yaralanmış bizim. Daha büyük sorunlarımız var yani..
Biz her şeye rağmen değerlerimiz etrafında birlik olmak zorundayız. Gerekirse bedel ödemeye hazır olmalıyız. Bize yakışan budur.
"SALDIRILARINI FIKIRLERIMIZLE BERTARAF ETMELİYİZ"
Kur’an-ı Kerim’in yakılması hakkında siz neler söylemek istersiniz?
Vallahi ben çok şeyler söylerimde... Ayıp olur şimdi. Aldığım aile terbiyesine ve temsil ettiğim değerlere yakışmaz. Fakat şu da bir gerçek, yakışır şekilde söylemek de benim içimi soğutmuyor. Şöyle yapalım, okuyucunun hayal gücüne havale edeyim ben bu durumu.. Yani akıllarına ne geliyorsa, hepsi dahil söylemiş olayım, bir de ilave olarak yer yüzünün en incitici, en aşağılayıcı sözlerini o namussuz melun alçaklara söylemiş olayım. Bakın bunları hakaret saymıyorum. Hakaretleri okuyucunun engin jargonuna havale ettim.. Neden hakaret ediyorsun, mantıklı makul bir fikrin yok mu? O nu söylesene derseniz? Bunun felsefesi yapılmaz! Bunun ispatına kalkışılmaz! Bunu yapmak onursuzluk haysiyetsizlik olur. Din, namus ve vatan müdafaası kutsal bir iştir. Bunlara saldırı bana göre savaş gerektirir.
Bugün Müslümanları nefret nesnesi haline getirmeye çalışanlara da değerlerimize saldıranlara karşı da tek söz, tek yürek olmak zorundayız. Avrupa’da sadece aşırı sağcı partiler değil, çoğu ana akım parti bile İslam'ı hedef alırken durup bekleyemeyiz. Hem ırkçı, faşist, tezlerini her platformda çürütmeliyiz hem de saldırılarını fikirlerimizle bertaraf etmeliyiz. Yapılan çirkin bir provokasyondur, çirkin bir tertiptir, alçaklıktır.