Son 4 gazi 3 yıl içinde bizi terketti
Bağımsızlık uğruna omuz omuza çarpışan İstiklal Savaşı'nın son 4 gazisi, 3 yıl içinde teker teker aramızdan ayrıldı.
ABONE OLSerdar Açıl'ın haberleri
1. Dünya Savaşı'na Osmanlı Devleti'nin katılmasıyla birlikte Balkan, Trablusgarp, Kafkas ve Galiçya gibi çok sayıda cephede savaşan milyonlarca Türk gencinin bir kısmı savaş meydanlarında şehit düştü, bir kısmı da evlerine geri döndü.
Osmanlı Devleti'nin savaştan mağlup çıkması ve imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'nın ardından Anadolu toprakları, Fransız, Yunan, İtalyan ve İngiliz birliklerince işgal edildi. Buna karşı Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları tarafından diğer dünya milletlerine örnek olacak bir Kurtuluş Mücadelesi başlatıldı.
Onbinlerce Türk genci, çocuk denecek yaşta Milli Mücadele saflarına katılarak, ''Ya İstiklal, Ya Ölüm'' parolasıyla işgalcileri Anadolu'dan söküp attı.
-GAZİ MUSTAFA ŞEKİP BİRGÖL'Ü KAYBETTİK-
Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasının ardından bu savaşın hayatta kalan kahramanları ''Gazi'' unvanını alarak memleketlerine döndü.
İstiklal Madalyası sahibi, Mustafa Şekip Birgöl'ün bugün İstanbul'da vefat etmesiyle her zaman minnet ve şükranla anacağımız hayattaki son Kurtuluş Savaşı gazisi de aramızdan ayrıldı.
İstanbul Üsküdar'da 1903 yılında doğan Birgöl'ün babası ve dedesi, deniz subayı idi. İlkokulu Hasanpaşa, ortaokulu Bursa Işıklar Askeri Okulunda, liseyi Edirne Kuleli Askeri Lisesinde okuyan Mustafa Şekip Birgöl, daha sonra Harp Okuluna girdi.
Birgöl, 7 kuşaktan deniz subayı olan dedelerinin aksine, 15. Fırka 45. Alay'dan Piyade Mülazım (Asteğmen) rütbesi ile Afyon Cephesi'nde Kurtuluş Savaşı'na katıldı. Büyük Taarruz'da da bulunan Birgöl, düşmanın İzmir'de denize dökülmesinin ardından Samsun'daki kıtasına döndü.
1928 yılına kadar Samsun'da görev yapan Mustafa Şekip Birgöl, daha sonra Sarıkamış, Bayburt ve Muğla'da görev yaparken, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra çıkan bazı ayaklanmaların bastırılmasında da fiilen görev yaptı.
Çanakkale Eğitim Alayı, Ezine Dağ Tugayı ve Gelibolu 4. Tümen'de de görev yapan Mustafa Şekip Birgöl, 13 Eylül 1952'de albaylıktan emekli oldu.
-EŞİNİN ELİNİ BIRAKMADI-
Sağlık sorunları nedeniyle konuşmakta güçlük çeken Mustafa Şekip Birgöl'ü ölümünden önce ziyaret eden AA muhabirine, gaziyi, damadı emekli elektrik mühendisi Bekir Artunç anlattı.
Bekir Artunç, Mustafa Şekip Birgöl'ün Atatürk ile bir anısını şöyle aktardı:
''Atatürk, Mustafa Şekip Birgöl'ün birliğine teftişe gelmiş. Teftiş sonrasında birliği terk ederken, Atatürk'ün peşinden Foks adında bir köpek gidiyor. Atatürk, 'Bu kimin köpeği?' diye sormuş. Albay, selam verip, 'sizindir' demiş. Sonra Atatürk o köpeği alıp gitmiş.''
Birgöl'ün Atatürk ile bir arada bulunduğu dönemler de olduğunu, yüz yüze de görüştüklerini ifade eden Artunç, Birgöl'ün Atatürk'ü gayet iyi bildiğini ve tanıdığını söyledi.
Görüşme boyunca gazi eşinin elini bırakmayan Ayşe Birgöl de ''Bir gününüz nasıl geçiyor?'' sorusu üzerine, ''Edi ile büdü duruyoruz işte. Ona çok iyi bakıyorum. Bir gazi ile birlikte olmak çok güzel bir duygu'' diye konuştu.
-GAZİ SATAR, 2 NİSANDA ARAMIZDAN AYRILDI-
İstiklal Savaşı Gazisi Yakup Satar da 2 Nisan 2008'de 110 yaşında Eskişehir'deki evinde vefat etmişti.
Şanlı Mücadele'nin son kahramanlarından Yakup Satar, 1898 yılında Kırım'da doğdu.
Ailesiyle Eskişehir'e göç eden Satar, Osmanlı Devleti'nin 1. Dünya Savaşı'na katılmasıyla Basra Cephesi'nde savaştı.
Sakarya Meydan Muharebesi'nde de düşmana karşı mücadele eden Satar, savaş sonunda Eskişehir'e döndü. Uzun süre çiftçilik yapan Satar, eşini kaybetmesinin ardından kızları Zekiye Tali ve Bedriye Kalaş ile yaşıyordu. Satar'ın, 6 çocuğu, 50'ye yakın torunu bulunuyor. Son 10 yıldır çeşitli rahatsızlıkları nedeniyle evinden dışarı çıkamayan Gazi Satar, torunlarının torunlarını görmüştü.
-''VATANI GENÇLERE TESLİM ETTİK-
Yakup Satar, ölümünden bir süre önce AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kurtuluş Savaşı'nın çok zor şartlarda kazanıldığını söylemişti.
''Biz bu vatanı çok zor koşullarda kurtardık ve gençlere teslim ettik. Gençler bu vatanı sonuna kadar korumalıdır'' diyen Gazi Yakup Satar, işgale karşı direnen Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının bir mucizeyi gerçekleştirdiğini dile getirmişti.
Düşmanların dost gibi görünüp sürekli Türkiye'yi bölmeye çalıştığını ifade eden Satar, şöyle demişti:
''Özellikle gençler düşmanın oyununa gelip birbirine düşmemelidir. Bizler gibi gençler de ülkeye dört elle sarılmalıdır. Bu vatan elden giderse bir daha geri getirilemez. Biz bu vatanı çok zor koşullarda kurtardık ve gençlere teslim ettik. Gençler bu vatanı sonuna kadar korumalıdır.''
Her fırsatta Mustafa Kemal'in askeri olma şerefini elde ettiğini anlatan Satar, ''Atatürk'ün askeri ve imkanı yoktu. Ordu harp tecrübesi olmayan, çocuk denecek yaşta insanlardan kuruluydu. Vatanı zor şartlar altında kurtarıp, tertemiz emanet ettik. Kıymetini bilin. Atatürk, bize (Herkesle dost olun. Herkese merhaba deyin) derdi. Bunu size iletiyorum'' diye konuştu.
-''AYNI KARARLILIKLA YURDU SAVUNURUM''
İstiklal Savaşı gazilerinden Veysel Turan ise 25 Mart 2007'de Konya'da 107 yaşında vefat etti.
Gazi Turan, Ankara'da Mustafa Kemal Paşa'nın ordusuna katılıp, süvari olarak Dumlupınar, Sakarya ve II. İnönü savaşlarında düşmanla çarpıştı. Genç yaşta orduya katılan Turan, 1. Tümen Hücum Taburu'nda süvari olarak Dumlupınar, Sakarya ve II. İnönü savaşlarına katıldı.
Yaklaşık 25 yıl yatağa bağımlı yaşayan Turan'ın bakımını, Konya'nın Aydınlıkevler semtindeki kızı Samiye Turan yapıyordu. Turan, çeşitli tarihlerde böbrek ve prostat ameliyatlarının ardından, 2005 yılı Ağustos ayında kasık fıtığı ameliyatı olmuştu.
Veysel Turan, 2003 yılında AA'ya verdiği mülakatta, Milli Mücadele'nin tarihinin yazıldığı o günleri sesi titreyerek anlatmış ve ''Ülkemiz, o günlerde büyük badireler atlattı. Milletimize Allah bir daha o günleri yaşamayı nasip etmesin. Ancak gücüm kuvvetim yerinde olsa, bugün de düşmana karşı yine aynı şekilde yurdumuzu savunurum'' demişti.
Askere alındıktan sonra, birkaç yıl süreyle yurdun çeşitli yerlerinden Batı Cephesi'ndeki askerlere hububat taşıyan Turan, Yunanlıların Anadolu'da ilerlemeye başlamasıyla birlikte Kütahya'da bir askeri hastanede görevlendirildi. Turan, daha sonra Polatlı yakınlarındaki çatışmalara katıldı. Burada savaşta şehit düşen arkadaşlarını, toprağa defnettiği günleri gözyaşlarıyla hatırlayan Turan, ''Askerlerin morali bozulmasın diye, defin işlemlerini gece yapardık'' demişti.
Çok zor günlerin yaşandığı o yıllarda toprağa verilen şehitlerin sayısını hatırlamadığını belirten Turan, şöyle devam etmişti:
''Polatlı yakınlarında Türk askeri çok büyük kayıp verdi, ancak düşmanın Ankara'ya doğru ilerlemesine izin vermedik. Savaşta defnettiğim askerler arasında çok samimi arkadaşlarım da vardı. Eline erzak ulaşmayan ve yiyecek-içecek sıkıntısı çekmeye başlayan Yunan askeri, dağılarak batıya doğru kaçmaya başladı. Bana da bir at verildi ve süvari birliğinde görevlendirildim. Kaçan Yunan askerini, günlerce İzmir'e kadar kovaladık.''
Milli Mücadele'nin tarihinin yazıldığı o günleri anlatırken sesi titreyen Veysel Turan, ''Ülkemiz, o günlerde büyük badireler atlattı. Milletimize Allah bir daha o günleri yaşatmasın. Ancak gücüm kuvvetim yerinde olsa, bugün de düşmana karşı yine aynı şekilde yurdumuzu savunurum'' diye konuşmuştu.
2'si erkek, 5'i kız toplam 7 çocuk sahibi olan Gazi Veysel Turan,savaştan sonra hayatını çiftçilik yaparak sürdürmüştü.
-''ATATÜRK'ÜN BAŞIMIZDA OLDUĞUNU BİLMEK MORAL VERİYORDU-
Son 4 Kurtuluş Savaşı Gazisinden Ömer Küyük de 12 Ocak 2006'da Çocum'un İskilip ilçesinde hayatını kaybetti.
Solunum yetmezliğine bağlı rahatsızlığı nedeniyle tedavi gören ve en son Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde kontrol altında tutulan Küyük, Kurban Bayramı'nı köyünde geçirmek istemesi üzerine, arife günü köyüne getirilmişti. Küyük, evinde rahatsızlanması üzerine ailesi durumu İskilip Devlet Hastanesine bildirdi. Sağlık görevlileri Küyük'ün yaşadığı Çatkara köyüne gitti. Ancak Gazi Küyük sağlık görevlilerinin köye geldikleri sırada vefat etti. Hastane yetkilileri, Küyük'ün yaşlılığa bağlı kalp yetmezliğinden öldüğünü açıklamıştı.
Kendisiyle görüşen ve sağlık durumunu soran AA' muhabirine ''Bir dizlerim ağrıyor, başka şikayetim yok'' diyen Gazi Ömer Küyük, kendisi için hiç bir şey istemediğini Çorum'un İskilip İlçesi Çatkara köyüne sağlık ocağı yapılmasını istemişti.
Kurtuluş Savaşı'nın çok çetin mücadeleler sonucu zaferle kazanıldığını da anlatan Gazi Küyük, şöyle konuşmuştu:
''Askerlerimiz açlık ve hastalıkla da mücadele etmek zorunda kalıyordu. Ama Atatürk'ün başımızda olduğunu bilmek askere moral veriyordu. Askerler birbirleriyle konuşurken 'Büyük Kumandan başımızda' diye birbirlerine moral veriyorlardı. Birçok şehit vererek vatanımızı işgal eden düşmanı bu topraklardan kovduk. Onun için bu vatanın kıymetini iyi bilin. Bundan sonrası size düşüyor.''
Ömer Küyük, 8 çocuk ve 36 torun sahibiydi.
-YAŞAMLARI FİLME ALINDI-
Senaryo ve yapım-yönetimini Nesli Çölgeçen'in üstlendiği filmde, Kurtuluş Savaşı'nın son tanıkları gaziler Ömer Küyük, Veysel Turan ve Yakup Satar'ın günlük yaşamları ve savaş yıllarına dair anılarına yer veriliyor.
''Gerçek sinema'' türündeki belgesel filmde, Çorumlu gazi Ömer dede, önce Anıtkabir'i, ardından son kalan diğer iki gazi Yakup Satar ve Veysel Turan'ı ziyaret ediyor.
Savaş yıllarına dair anılarını paylaşan ''Nişancı Er'' Ömer Küyük, ''Süvari Çavuş'' Yakup Satar ve ''Sıhhiye Onbaşı'' Veysel Turan'ın birbirleriyle helalleştikleri filmde, gaziler tarihe tanıklıklarını anlatıyorlar. Filmin galası ise yarın Çorum'da yapılacak.
(aa)