"Lidyalılar ve Dünyaları" Sergisi Açıldı

Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi, ülkemizin arkeolojik zenginliklerini gündeme getiren Anadolu Uygarlıkları Sergi Dizisinin bir devamı olarak “Lidyalılar ve Dünyaları” adlı sergiye ev sahipliği yapıyor.

ABONE OL
GİRİŞ 18.02.2010 16:48 GÜNCELLEME 18.02.2010 16:48 KÜLTÜR
"Lidyalılar ve Dünyaları" Sergisi Açıldı

Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi, ülkemizin arkeolojik zenginliklerini gündeme getiren Anadolu Uygarlıkları Sergi Dizisinin bir devamı olarak  “Lidyalılar ve Dünyaları” adlı sergiye ev sahipliği yapıyor.

Serginin danışmanlığını ömürlerini Sardes kazılarına adayan Prof. Dr. Nicholas Cahill ve Prof. Dr. Crawford H.Greenewalt yapıyor.

Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve Sardes Kazı Başkanlığı işbirliğiyle açılan sergi, 19 Şubat -15 Mayıs 2010 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek.

Prof. Dr. Nicholas Cahill ve Prof. Dr. Crawford H.Greenewalt 19 Şubat Cuma günü saat 18.30’da Sermet Çifter Salonu’nda sanatseverlerle buluşup Lidya uygarlığını anlatan bir söyleşiye katılıyor.

Başta Manisa Müzesi olmak üzere Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, İzmir Arkeoloji Müzesi, Efes, Ödemiş, Milet ve Gordion Müzeleri ile Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi’nden gelen toplam 245 eser, ziyaretçileri Lidya Krallığı’nın ihtişamlı günlerine götürecek. Anadolu arkeolojisine büyük katkılar yapan şu anki Sardeis Kazı Başkanı Prof. Dr. Nicholas Cahill ve 50 yıldan fazla kazı başkanlığı yapmış olan Prof. Dr. Crawford H.Greenewalt ile konunun uzmanlarının uzun soluklu çalışmaları sonucu hazırlanan sergi ve kapsamlı sergi kitabı kendi alanında bir başvuru kaynağı olmaya aday. Lidya uygarlığı konusunda kaynak sıkıntısı çekilen ülkemizde, bu çalışma büyük bir boşluğu dolduracak nitelikte. Hazırlık çalışmaları Şennur Şentürk tarafından yürütülen serginin tasarımını Sadık Karamustafa yaptı.

Sergiye paralel olarak pek çok etkinlik düzenleniyor. 19 Şubat Cuma günü saat 18.30’da Prof. Dr. Nicholas Cahill ve Prof. Dr. Crawford H.Greenewalt Sermet Çifter Salonu’nda sanatseverlerle buluşup Lidya uygarlığını anlatan bir söyleşiye katılıyor. Mart ayında “Altını Bulan, Parayı İcat Eden Lidyalıların Ülkesine Seyahat” başlıklı çocuk atölyeleri ve arkeolog Nihat Tekdemir eşliğinde sergi gezileri düzenlenecek. Ayrıca Lidya-Pers hazinelerinden oluşan Karun Hazineleri’nin 25 yıl sonra Türkiye’ye geri getiriliş hikâyesi, 19 Mart’ta Özgen Acar’ın katılacağı söyleşide ele alınacak.

Geçmişten Bugüne Lidya Uygarlığı ve Sardes

Bugüne dek sürdürülen kazı ve bilimsel araştırmalar; Lidyalılar’ın bir Anadolu uygarlığı olduğunu, Doğu ve Batı arasında kültür alışverişinin sağlanmasında önemli roller üstlendiklerini ve parayı icat ederek tarih sahnesinde yerlerini aldıklarını ortaya koyuyor. Lidya Krallığı’nın başkenti olan Sardeis’te ilk yerleşimler M.Ö.5000’den itibaren başladı. Arkeolojik kazılarda Neolitik, Tunç Çağı ve Demirçağ’ın izlerine rastlanmakla birlikte Lidyalılar, M.Ö. 680-547 yılları arasında en parlak dönemlerini yaşadılar.

Sardeis; Bozdağ eteklerinde, Ege sahilinden Anadolu’ya uzanan ana yolların üzerinde yer alan stratejik bir noktadadır (Bugünkü Sart Kasabası’nda Sardeis Kazıları devam ediyor). Bu güvenli ve bereketli topraklar, Gediz Nehri’nin iyi sulanan ovasına ve Marmara Gölü bakar. Şehrin akropolisi, engebeli sarp kayalıklar üzerinde ovadan 300 metre yukarıda yükselen nerdeyse fethedilemez bir iç kaledir. Akropolisin eteğindeki Paktolos Nehri, Sardeis’e hem su hem de altını taşımıştır. En erken Yunan kaynakları Lidya Kralını “altın zengini” olarak anlatmış ve “altın” Sardeis ve genel olarak bölge için kullanılan yaygın bir sıfat hâline gelmiştir. Yunan ve Roma efsanelerinde Paktolos’taki altının varlığı, dokunduğu her şeyi altına çeviren Frig Kralı Midas’ın burada yıkanmasının sonucudur. M.Ö.1. yüzyılda, Strabon’un zamanına gelindiğinde Paktolos’taki altın tükenmişti ancak Sardeis ve Lidyalılar “altın” sıfatını asla kaybetmediler. Şehir ve civarı diğer kaynaklar açısından da zengindi. Hellenistik dönemde, Sardeis yakınlarındaki Bozdağ’ın sık ormanları kısmen saraya tahsis edilmişti ayrıca bölgede mermer ocakları bulunuyordu. Sardeis etrafındaki verimli ovada, özellikle Pers döneminde olağanüstü gömü hediyeleri barındıran tümülüslere defnedilmiş zengin toprak sahiplerinin yaşadığı köyler bulunuyordu.

Pers İstilası ve Lidya Uygarlığı’nın Sonu

Perslerin Batı’ya doğru ilerlemeleri sonucu Lidya Krallığı kuşatıldı ve zorlu savaşlar yaşandı. Bugün kazılarda ortaya çıkan iskelet ve kalıntılardan da bu savaşın izlerini görmek mümkün.

Pers istilası, ünlü tarihçi Herodot tarafında da uzun uzun anlatılmıştır;  Herodot’a göre Persler ile Lidyalılar arasındaki husumeti başlatan Lidya Kralı Kroisos’tur. M.Ö. 6. yüzyılın ortalarında Pers Kralı Kyros, Medlerin Kralı ve Kroisos’un kayınbiraderi Astyages’e karşı ayaklanmış ve iktidarı ele geçirerek kralı hapse atmıştır. Akrabasının intikamını almak ve Kyros’un giderek güç kazanmasını engellemek isteyen Kroisos, kendi imparatorluğunun sınırlarını genişletme şansı yakalamış ve savaş hazırlıklarına başlamıştır. Herodot’a göre kralın ilk işi; Yunanistan, Anadolu ve Libya’daki bütün kehanet merkezlerini araştırmak olur. En güvenilir merkezin Delphoi’da bulunduğunu öğrenince daha önce eşi benzeri görülmemiş, bir daha Yunan dünyasında asla emsallerine rastlanmayacak altınlar, gümüşler, hayvanlar, mobilyalar ve diğer değerli eşyayı Delphi Kehanet Ocağı’na sunar. Ardından kâhine Perslere karşı sefere mi çıkması yoksa müttefik mi araması gerektiğini sorar. Kâhin de bildik muğlâk ifadesiyle eğer Kroisos Kyros’a saldırırsa büyük bir imparatorluğun yok olacağını ve kalanın Yunanların en güçlüsüyle ittifak halinde olacağını söyler.

Kâhinin öğüdünü yanlış anlayan ama yine de cesaretlenen Kroisos, Spartalılar ile birlik olur ve Kyros’a karşı sefere çıkar. İki ordu Kapadokya’daki Pteria şehrinde (bugünkü Kerkenes Dağı) karşılaşır. Savaş alanında sayılarının az olduğunu fark eden Lidyalılar, buna rağmen Perslerin üstünlük sağlamasını engellerler. Ardından Kroisos Babilliler ve Mısırlılardan destek bulabilmek amacıyla geri çekilir. Sefer mevsimi sona ermek üzere olduğundan Kroisos paralı askerlerini terhis eder ve müttefiklerine de baharda tekrar bir araya geleceklerini söyler. Ne var ki, Kyros Kroisos’un hazırlıksız durumundan yararlanır ve Sardeis’e doğru yola çıkar. İki ordu şehir önlerinde tekrar karşı karşıya gelir ve savaş Lidyalıların aleyhine dönmeye başlar. Zamanın en iyisi olan Lidya atlıları ile Kroisos’un en güçlü bölüğü, Kyros’un kafilesindeki develeri savaş alanına salmasıyla ürken atlar yüzünden kargaşaya sürüklenir. Lidyalılar surların arkasına sürülür ve kuşatılırlar. 14 günün ardından Hyroiades adlı bir Mardialı, Sardes akropolisinde Lidyalıların çok sarp olduğu için nöbetçi dikmedikleri bir kayalığı tırmanır ve onu Pers ordusu izler. Böylece Sardes ele geçirilir ve bütün şehir yağmalanır. Böylece sona eren aslında Kroisos’un imparatorluğu olur ve Batı tarihinde bir dönüm noktası yaşanır.

Kuşatma sırasında Kroisos canlı ele geçirilir ve tarihin en ünlü hikâyelerinden birine konu olur: Kyros eski kralı cenazesi için hazırlanmış odun yığını üzerinde yakmak için hazırlık yapar. Alevler yükselirken Kroisos, kendisini zenginliğinin zirvesindeyken ziyaret eden ve onu insanın ancak mutlu bir sona kavuştuğunda gerçekten mutlu sayılabileceği konusunda uyaran Atinalı bilge Solon’un adını haykırır. Kralın hayatı tanrısal bir müdahale ile kurtulur ve sonunda Solon’un bilgece tavsiyesindeki gerçeği kavrayarak Kyros’un danışmanı olur. Pers kralının izniyle Delphi’a gider ve kâhine tanrının öngörüsüne rağmen savaşın nasıl aksine sonuçlandığını sorar. Tanrı Apollon, Kroisos’un düşüşünü üç yıl boyunca geciktirdiğini, “kâhin Loksias’ın (yani Apollon’un) sadece Perslere saldırırsa büyük bir imparatorluğun yok olacağını haber verdiğini, ama kralın doğru düşünebilseydi yıkılacak imparatorluğun kendisininki mi yoksa Kyros’unki mi diye sordurtması gerektiğini söylemiştir. Fakat Kroisos söylenenleri anlamamış ve başka sorular sormamıştır. Bu yüzden kendisini suçlamalıdır

Zengin Lidya toprakları M.Ö. 334 yılında Büyük İskender ve M.Ö. 214 yılında III. Antiochos tarafından da kuşatıldı. Daha sonra Osmanlı dönemine kadar Roma, Bizans ve Türkmen Beyliklerinin yaşadığı bir coğrafya olmuştur.

KAYNAK : Haber7