Esat Kabaklı'yı ağlatan Erdoğan hatırası: Cumhurbaşkanımız milleti için dertli

Çok kısa bir süre önce 50'inci sanat yılını kutlayan Türk Halk müziğinin usta isimlerinden Esat Kabaklı, Yasemin.com'a konuştu. Sanattan siyasete güncel tartışmaları yorumlayan Usta Sanatçı, Başkan Erdoğan ile olan diyaloğunu ve bilinmeyen yönlerini anlattı. İşte Esat Kabaklı'nın Yasemin.com'a yaptığı çarpıcı değerlendirmeleri:

ABONE OL
GİRİŞ 07.02.2019 09:33 GÜNCELLEME 09.02.2019 07:50 Magazin
Esat Kabaklı'yı ağlatan Erdoğan hatırası: Cumhurbaşkanımız milleti için dertli

Yasemin.com / ÖZEL

Usta sanatçı Esat Kabaklı, Yasemin.com editörlerinden Busenur Çalık ve Fatimatüzzehra Maslak'a konuştu. 

"BENİM HAYATIM BU MİLLETE MÜZİKLE HİZMET ETMEK"

Geçtiğimiz haftalarda 50. sanat yılınızı kutladınız bununla ilgili neler söylemek istersiniz? Sanatta kırmızı çizgileriniz nelerdir?

Beni davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Evet sanatta 50 yılımı doldurdum. 1968'de sahneye çıktım. Profesyonel olarak saz çaldığımda yaşım 14'tü. Dolu dolu sanat hayatım oldu. Benim hayatım müzik, benim hayatım folklor, benim hayatım bu millete müzikle hizmet etmek. 

Belli bir siyasi fikrim var, evet. Ama benim savunduğum şey, bu milletin değerleri ve bu yol üzerinde sanat yapmak. 50. yılımı 50. yıl albümü ve konseriyle kutladım. Sayın TBMM Başkanı Binali Yıldırım, Sayın Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın bey gibi isimlerin konserimize icabet etmesi beni mutlu etti. Çok güzel türküler okundu, salon ağzına kadar doluydu. Sanatçı arkadaşlarım bana güç kattılar. Benim bestelerimi okudular. Böyle bir güzel gecede bana eşlik ettiler. Can dostlarım, sanatçı arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Allah hepsinden razı olsun.

Esat Kabaklı kimdir?

Esat Kabaklı 1954 yılında Elazığ'da dünyaya geldi. Ahmet Kabaklı'nın yeğeni ve gazeteci-yazar Servet Kabaklı’nın amcasının oğludur. 1986 yılında Elazığ Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisini ve ardından da İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarını bitirdi. 

1982 yılında TRT Erzurum Radyosu Türk Halk Musikisi Ses Sanatçılığı Sınavını birincilikle kazanan ve Erzurum Radyosunda bir yıl görev yapan Esat Kabaklı, 1983 yılında İstanbul Belediye Konservatuvar Türk Halk Müziği İcra Heyetinde ses sanatçısı olarak çalışmaya başladı. Ayrıca TRT İstanbul Radyosunun Türk Halk Musikisi  emisyonlarında yer aldı. 1986 yılından itibaren TRT İstanbul Radyosunda on iki yıl süre ile görev yaptı. Türk Halk Müziği genel repertuarına derlemeleri ile kaynak sağlayan sanatçılardan birisi olan Kabaklı, ses sanatçısı olarak yurdun pek çok yöresinde ve bu arada yurtdışında da konserler verdi.


"MÜZİĞİ FİZİK KURALLARI İLE AKLIMDA OTURTTUM"

"Kabaklı soy adından çok çektim" diyordunuz. Bunu bizim için biraz açabilir misiniz?

Benim öğrencilik yıllarım 1960 ve 1980 yılları arasıdır. O dönemler siyasi olaylar bayağı yaygındı. Rahmetli gazeteci yazar Şeyh-ül Muharririn Ahmet Kabaklı benim amcamdı. Onu sevmeyen öğretmenlerim sürekli bana takılırdı. Orta okulda bir hocam vardı. beni sevmediğini belli ediyordu. Türkçe dersine geliyordu. Ancak öğretmeni olmayan sosyal bilgiler dersine de geldi. O derslerden de beni bıraktı. Haliyle o yıl sınıfı geçemedim. Ağabeyim de o günlerde Elazığ'da açılan bir saz evinde saz öğreniyordu . Ben de aralarına katılıyordum ama bana hiç saz vermiyorlardı. Ben de sürekli gizli gizli Çalmaya çalışıyordum. Sonra amcamdan rica ettim. Kırık bir sazı vardı. Tamir ettirdim. Çok güzel bir saz oldu. 

Müzik ve melodi fizik kanunudur. Notaları frekanslarını hesaplayarak çaldım. Teli kısalttım tizleşti .Teli uzun tuttum kalınlaştı ses. Tüm bu hesapları yaparak kafamda sürekli melodileri oturttum. Çok radyo dinledim. Sürekli saz üzerinde denemeler yaptım. Bir buçuk ay içerisinde bir sürü parça çaldım. Refleks uzun bir süreçtir. Melodi ve parmaklar aynı anda takip edilmelidir. Ben beş altı ayda öğrendiklerimle kendimi insanlara dinlettirmeyi başardım. Ve çalarken söyledim. Yeni başlayanlara tavsiyemdir. Çalarken söylemeye çalışınız. Sazı çok seviyordum. Annem başkalarına benden "bu deli kalkıp sazını öpüyor" diye bahsediyordu. 

"MİLLİ SANATÇI BU MİLLETİN KABUL ETTİKLERİNİ KABUL EDENDİR"

Sizce yerli ve milli sanatçı duruşu nasıl olmalı?

Yerli ve milli sanatçı duruşu benim gibi olmalı. Kendi kültürüne kötü bakmayan, tarihi olaylara doğru bakan, bu milletin kabul ettiklerini kabul eden ve onlar için çalışan...

Yabancı kültüre karşı kültürünü koruyan kişi millidir. Milletiyle ilgili konuları dert eden kişi yerli ve millidir. Kırım olaylarında direkt şunu düşündüm; Osmanlı zamanında bu topraklar, bu insanlar bizim korumamız altındaydı. Ama şimdi hiçbir şey yapamıyoruz. Haliyle hemen sözcükler aklıma düşüverdi;

Ey nazlı Kırım'ım karındaşımsın
Ben sana mahçubum sen anla beni
Elim kolum yetmez gözde yaşımsın
Ben sana mahçubum sen anla beni

Can Kırım Kırım, canımsım Kırım, 
Seni benden ayıran kırılsın kırım kırım

diye yazdım. Sonra o duygularla sazı elime aldım ve bir beste ortaya çıktı. Herkes lafta ama iş yapmaya gelince kimse yok. Sorunları dillendirelim , çözüm bulalım ama yok. Rahmetli Nevzat Yalçıntaş Hoca, bir gün bana "yaptığın iş çok önemli. Sen melodi ile mesajı veriyorsun. Melodi ile verilen mesaj kafaya çivi gibi kazılır. Bunun için sanatçılara çok iş düşüyor" demişti.

"BUNLARIN HEPSİ SİSTEM SANATÇISI"

Bazı sanatçıların ideolojik tavırlarla Cumhurbaşkanımızı hedef aldıklarını görüyoruz. Bu tarz durumları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunlar sistem sanatçısı, sistemin yıllarca büyüttüğü pohpohladığı sanatçılardır. Artık onlara küreselci mi, mandacı mı, ne derseniz deyin. Yıllardır çöreklendikleri yerlere birileri dokunmaya başladı. Yani rahat rahat medyayı kullanıyorlardı. İnsanları yönlendiriyorlardı. Üç kurum bir araya gelip darbe yapıyorlardı. Sonra bunlar elden gidince bunların rahatı bozuldu ve bağırmaya başladı. 
Odalar var, sivil toplum adı altında örgütlenenler var. Toplum sadece isimlerinde. Toplumun huzurunu bozmaktan başka bir icraatları yok. Bunlar para toplayıp eylem yapıyorlar. Ama ortada topluma katma değer sağlayacak yaptıkları bir iş yok. Onların tekerlerinin önüne taş konulunca da bağırmaya başlıyorlar. Adam "Barış" diye bağırıyor ama nedense hep savaşı da o çıkarıyor. Ne öğretmen kaldı, ne mühendis. Ülkeyi imar etmek için kurulan şantiyeleri basılıyor, yakılıyor. Hep öldürüyorlar ama barış diye bağırıyorlar.

Beştepe'de yapımcı ve sanatçılar Başkan Erdoğan'la görüştü. Bunların içinde hükümet karşıtı olan kişilerde vardı. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Devletin başındaki kişi tabii ki de bütün toplumu kucaklayıcı olmak durumunda... Cumhurbaşkanımız da bunun gereğini yapmaktadır. Toplumun diğer kesimleriyle nasıl bir araya geliniyorsa sanatçılarla buluşmayı da böyle değerlendirmek gerekir. Ancak o sanatçıların da devletin başındakine saygı gösterip hürmet etmeleri lazım. Yüzüne karşı farklı, arkasından farklı davranmamaları lazım. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Cumhurbaşkanımız herkese eşit davranıyor. Bunlar ona oy verenlere koyun diyorlar ama... Adam seçilmiş gelmiş. Hani "egemenlik kayıtsız şartsız milletindi?" İşte milletin getirdiği isim. Neden hürmet etmiyorsunuz ona? 
Bugün dil, din, ırk ayrımı yapmamak lazım. Ama bazı insanlar faşistlik yapıyor. Bugün hükümet doğuya yatırım yapmış ne güzel olmuş oralar, niye kimse kalkıp alkışlamıyor? Neden bunlar görmezden geliniyor? Birilerinin işi hep kötülemek, hep yapılan güzel şeyleri baltalamak. 

KABAKLI'YI AĞLATAN ERDOĞAN HATIRASI: "CUMHURBAŞKANIMIZ MİLLETİ İÇİN DERTLİ"

Cumhurbaşkanımız ile çok iyi bir diyaloğunuz var onunla ilgili bir anınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?

Biz eskiden beri Cumhurbaşkanımız ile tanışıyoruz. Kanal 7 Reşit Paşa taraflarındayken bir bayram programında beraber olmuştuk.  O dönem arasıra bir araya gelirdik. Rahmetli Servet Kabaklı'nın aşevine geldiğinde Yemek dualarımızı hep o yapardı. O mecliste müzik de yapılırdı. "Bil Oğlum"u o zamanlardan biliyor. 

Bir gün Huber Köşkü'nde bir araya geldik. Konuştuk sohbet ettik. Şarkılarımı dinlediğini söyledi. Sonra çıktım, bizi görüştüren arkadaşı teşekkür için aradığımda "ağabey, Başkan Erdoğan sizi çok seviyor. Sizin şarkıları dinlerken hep gözleri doluyor. " dedi. Şimdi ben nasıl duygulanmam, nasıl etkilenmem. Bir insan bu türkülerden etkileniyorsa kim bilir yüreğinde ne yükler taşıyordur. Demek ki millet için derdi var. Derdi olan insan dertleniyor. Dertlenir, ağlar, bu millet için gece gündüz demeden çalışır. (Gözleri doluyor)

"TÜRKİYE'DE SOLUN İKTİDAR OLDUĞU AN EYLEM YAPTIĞI ANDIR"

Afrin'e gitme diye bir durum oldu. Kalktım gittim sonra uçakta arkadaşlar ısrar etti Bil Oğlum'u seslendir diye. Serkan (Çağrı)  da klarnet çaldı, ben söyledim. Sonra Afrin'e vardık. Askerlerle yemek yedik. Sonra arkadaşlar tekrar ısrar etti "Bil Oğlum'u oku" diye. Başkan Erdoğan da oradaydı. Bil Oğlum'u yine hep beraber söyledik. Cumhurbaşkanımızın isteği üzerine "Meydanlar"ı da okuduk. 

Arkasından çıkan haberler ise hiç hoş değildi. Biz birlik beraberlik için çalışırken hakaret ettiler. Neden çağrılan yere icabet edilmiyor. Ya da giden neden linç ediliyor? Türkiye'de sol kesim için en başarılı anları eylem yaptıkları andır. Onun dışında bir şey yapmıyorlar. Bir icraatleri yok. Kurulu sistemde rahattılar o da bozulunca delirdiler.

"BİRBİRİMİZİ GÖSTERMEKTEN ACİZİZ"

Her eserinizin mutlaka bir hikayesi vardır. Peki Bil Oğlum'un hikayesi var mıdır? 

Ben 1982'de TRT Erzurum Radyosundaydım. Repertuarda ne varsa onu okuyorduk. Bu arada popüler şarkıcılar için besteler yapıyordum. Sonra baktım ki yazdıklarım ilgi görmeye başladı.1998'de ilk albümümü yaptım ve hayat görüşüm doğrultusunda eserler üretmeye başladım.

Milletin acısını, yaşadıklarını yazınca,melodiye dökünce içim rahatlıyordu bir şey yaptım diye. Ama şunu gördüm medya milli olanı öne çıkarmada çok yetersiz. Yıllardır meydanlarda Bil oğlum çaldı kimse demiyor şu şarkıyı kim söylüyor diye. Birbirimizi göstermekten aciziz. Halk müziğini sahneye taşımak istiyorum. Halk tiyatrosu ve müziğini birleştirip güzel işler çıkarmak istiyorum.