Gazeteci Hırant Dink'in hayatı

Agos Gazetesi önünde öldürülen Hırant Dink Ermeni asıllı Türk yazardır. Onun fırtınalı hayatı yetimhanede başlar ve 2005'de gündeme oturur. İşte Hırant Dink'in hayat hikayesi...

ABONE OL
GİRİŞ 19.01.2007 19:00 GÜNCELLEME 08.10.2018 17:34 MEDYA
Gazeteci Hırant Dink'in hayatı

Ermeni Hayatı, resmi olmayan Ermeni tarihi

 

 

Türkiye'de Ermeni denince akla gelen, 'Ermeni meselesi' denince ise başvurulan ilk birkaç isimden biri. Ermeniler'in 1915'te Türkiye topraklarında yaşadığı bir soykırım mıydı, değil miydi, sorusunun sorulduğu ilk kişilerden.

 

 

Türkiye'de Ermeni meselesiyle ilgili bir konferans mı düzenlenecek, konuşmacı listesinin başında illa ki yine onun adı. Bunun nedeni, on yıldır bir cemaat gazetesi olmaktan çok, Türkiye'de yaşayan Ermeniler'in belki de Patrikhane'den daha fazla kapısı, penceresi olmuş, sivil toplum kuruluşu haline gelmiş Agos gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olması. Ama ona sorarsanız, bütün bu yaptıkları, bir gazete yayın yönetmeninin 'haddini ve çapını' aşan şeyler. O zaman niye böyle? Çünkü onun kadar bu 'mesele'ye kafa yormuş, yazmış çizmiş, okumuş anlatmış, tecrübe edinmiş, kısaca gönül koymuş insan sayısı çok az. Peki kim Hrant Dink? Avrupa Birliği rüzgarını arkasına alıp, üstelik dış mihrakların ekmeğine yağ sürüp 'yaygara koparan', bu nedenle yumurtalanmayı ve domateslenmeyi hakeden gayrimüslim Türk vatandaşı mı? Yoksa iki toplumun, yıllar ve yıllar önce çok uzun süre yaptığı gibi, 'düzgün bir üslupla' birarada yaşayabilmesi için çaba harcayan samimi bir demokrat mı? Cevap vermeden ve bu yazıyı okumadan önce, Bekir Coşkun'un 27 Eylül günü  anneannesini anlattığı yazısını okumanızı öneririm. Çünkü bu, sadece resmiyetten kemikleşmiş tarih penceresinden bakarak cevaplanabilecek bir soru değil. Hrant Dink'in hikayesi de öyle; içinden insanın ve duygunun geçtiği tüm hikayeler gibi, daha basit, daha anlamlı, kavgadan uzak ve 'öteki' kelimesinin tamamen anlamsızlaştığı bir hikaye...

 

 

15 Eylül 1954'te Malatya'nın, Ermenilerin de yaşadığı Alevi mahallesi Çavuşoğlu'nda doğar. Terzi Haşim adıyla tanınan babası Serkis Dink, Malatya Gürünlü'dür. Ondan ikişer yıl arayla iki erkek kardeşi daha doğacaktır ama hayat hikayesinin ana fikri aslında Sivas Kangal kökenli annesinin adında gizlidir: Gülvart. Gül Türkçe'de bildiğiniz anlamdadır, gül. Vart ise gülün Ermenice karşılığı! Daha o doğmadan çok önce annesine verilen isim, 'birlikte yaşama'nın ne anlama geldiğini anlatır aslında.
Babası kumara düşkün bir adamdır. Bu yüzden, o yedi yaşında, kardeşleri de daha küçükken, İstanbul'a kaçar-göçerler. Ancak daha geleli birkaç ay olmuştur ki annesi babasını kahvede oyun oynarken her yakaladığında kavgalar başlar. Ayrılık da ardından gelir. Ve üç kardeş, 'ortada kalma'nın ne olduğunu hiç unutamayacakları şu görüntüyle öğrenirler: Dayının evinin önünde, anne, anneanne, yengeler pencereden 'babanıza gidin' diye seslenirken, baba sokağın köşesinde, 'oraya gidin' işareti yapmaktadır. Bir süre ne yapacaklarını bilemeyen üç kardeş, birden ve aynı anda, ters yöne doğru koşmaya başlar. Ancak üç gün sonra Kumkapı'da bir balıkçı sepetinin içinde, aç sefil, uyurken bulunurlar. Sonraki durak, Gedikpaşa'daki Ermeni yetimhanesidir.
Dink Üsküdar Surp Haç Ermeni Lisesi'nde okudu, solculuktan son sınıfta atılınca Şişli Lisesi'ni bitirdi.

 

 

On yılı yetimhanelerde geçer. Yüz kadar çocukla birlikte, daha küçücük yaşta kendi işlerini kendi gördükleri, sürekli bedenen çalıştıkları bu yılların, karakterini şekillendirdiğini düşünür, sevgiyle anar. Ama her şey o kadar pembe değildir elbette: Sonuçta yetimhanedir yaşadığı yer. Ve tüm yetimhane hikayelerinde olduğu gibi, onunkinde de gündüz ayakta kalmak için mücadele olduğu kadar, gece gözyaşlarıyla yastığı ıslatmak da vardır... Gözyaşlarında babaya kızgınlık, anneye kutsama vardır... Haylazlık yaptıklarında ya da Ermenice konuşmadıklarında sürekli dayak vardır...

 

 

YETİMHANEDEKİ ÇOCUKLUK AŞKIYLA EVLENDİ
Bir gün Rakel'i getirirler yetimhaneye. 1915 karmaşasından kaçıp, uzun yıllar Cudi dağında çadırlarda yaşamış ve 'aşağı' yeni inmiş bir aileden, Kürtleşmiş bir Ermeni kızıdır. Ne Türkçe, ne Ermenice bilir. Ona 'abi' olur, Türkçe, Ermenice öğretir, hiç yanından ayrılmaz. İstanbul'daki Ermeni çocuk yuvalarında, harçlık parasına çalıştığı lise yıllarında bir ara izini kaybeder, tekrar karşılaştıklarında Rakel büyümüş, 14'üne gelmiştir! 20'sindeki Hrant bir daha yanından ayrılamaz. Bir yıl kadar sonra evlenirler.

 

 

O sıralar çoktan sol siyasete bulaşan, hatta 'en köylü' örgüte sempati duyan, ancak silah külah ve şiddetle arası hiç iyi olmayan Hrant, bu aşk sayesinde çatışma meraklısı soldan uzaklaşır. Ama 12 Eylül sonrası gözaltına alınıp işkence görmekten kurtulamaz. Örgütle birlikte eylem yaptığından değil, sadece ortanca kardeşi Hosrop'un 'afacan'lığından.
Kardeşleri onun gibi okumaya meraklı değildir, o liseyi bitirip İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde Zooloji okurken, yetimhaneden daha erken ayrılan kardeşleri çıraklık, yamaklık filan yapıp hayata atılırlar. Ama Hosrop'un yurtdışı hayalleri vardır. 12 Eylül döneminde yurtdışına çıkmak zor olduğundan Beyrut'a gidip oradan Avrupa'ya gidip gelmeye başlar. Beyrut'ta ölmüş birinin kimliğiyle! Bir maceradır onunki, siyasetle ilgisi yoktur ancak o kimlikle bir gün Türkiye'de yakalanınca ve asıl kimliği ortaya çıkmasın diye ağabeyi Hrant'ın 'arkadaşı' olduğunu söyleyince, işler arap saçına döner. Ne yazık ki Asala'nın Avrupa'da Türk diplomatlara karşı korkunç eylemler gerçekleştirdiği yıllarda Beyrut ve Ermeni kelimeleri bir araya gelince, işin doğrusunu anlatmak oldukça zordur. Her ikisi de polisin elinden sağ olarak zor kurtulur.
İlk olaydan sonra kardeşine diskurlar çekip askere yollayan Dink, kardeşini bulmak için polisin yaptığı ikinci sorguda doğruyu açıklar, 'o benim arkadaşım değil, kardeşim, öyle söyleyince korumak zorunda kaldım' der. Ancak mimlenmiştir bir kere. Sonrasında gelişen tüm olaylar, her yolun Roma'ya çıkması misali ona çıkar: Mesela, yönettiği çocuk kampında yetişen bir gencin adının Avrupa'ya gider gitmez bir Asala eyleminde geçmesi, sonra doğru olmadığı ortaya çıksa da onun sorgulanmasına neden olur. Ya da kendi yetiştiği yetimhanenin sert müdürü 12 Eylül sonrası Türklük aleyhtarı eylemlerde bulunduğu gerekçesiyle gözaltına aldığında ve o sıralarda Fransız konsolosluğunu basan Asala militanları, şartları arasında onun da serbest bırakılmasını istediklerinde, emniyete davet edilen yine Dink olacaktır. Şöyle açıklar bu durumu: 'Ya ben tehlikeyi çok sevdim, ya tehlike beni. Ama inanılmaz derecede de masumdum.'

 

 

Aslında Zooloji'den mezun olduktan sonra canlılar dünyası ve bilimi çok sevdiği için 'biyoloji felsefesi'nde akademik kariyer yapmak istemiştir. O dönem bu bölümün kürsüsü kurulmayınca, yeniden üniversite sınavlarına girerek felsefe bölümüne kaydolmuştur. Onu da son sınıfta bir hocanın gereksiz disiplini ve kendi inadı yüzünden bırakır. İki erkek kardeşiyle yayınevi, kırtasiye işini sürdürürken eşi Rakel'le birlikte, kendileri gibi Anadolu'dan gelen kimsesiz ve yoksul çocukların yetiştiği Tuzla Ermeni Çocuk Kampı'nı yönetmeye başlar. Yoktan varedilen bu kampa ne zaman (21 yıl sonra) devlet tarafından el konur, o 'bir dakika' der.

 

 

AZINLIK OLDUĞUNU HİSSETTİĞİ ANLAR
O güne kadar, hiç 'azınlık' olduğunu hissetmemiştir. Yüzlerce çocuğa barınak olan okul ellerinden bir anda alınınca, farklı bir muamele gördüklerine karar verir. Hayatındaki bir diğer dönüm noktası da askerliğinde gizlidir: Denizli'de piyade alayında sekiz ay yaptığı askerliğinde, bütün arkadaşları çavuş olup, sınavdan yüz üzerinden yüz almasına rağmen o olamayınca çok üzülür. Çavuş olmayı o kadar önemsediğinden değil ama negatif ayrımcılığı hissettiği için. Buna, hem de iki saat kadar ağlayacağını hiç aklına getirmemiştir. Artık kimliğime daha fazla sahip çıkmalıyım, diye düşünür.

 

 


Uzun bir yolculuktur bu: 1915 ve Varlık vergisi yılları bir yana, Kıbrıs meselesinin başlamasıyla ortaya çıkan bir gerginlik sözkonusudur. Ardından Asala eylemlerinin yoğunlaştığı ve onun deyimiyle Türkiye'deki Ermeniler'in başı önde dolaşmaya başladığı yıllar gelir. Sonra Kürt sorunu, Ermeni sorunuyla birlikte konuşulmaya başlanır. Devletin bakanlarının ağzından 'Apo Ermeni dölü' gibi lafların edildiği karanlık yıllardır bunlar. Bitmez, bir de Ermenistan Karabağ savaşının Türkiye yansımaları gelir. Yine onun deyimiyle Ermeniler'in her gün evlerinde kendini solucan gibi hissettiği günler... Bu ruh halinden sıyrılmak gerekir.
Bazı cemaat gazetelerinde kitap kritikleriyle başlar yazmaya... Sonra medyadaki yalan yanlış haberleri düzeltmekte ortaya çıkar adı. Patrikhane'ye, 'Ermeni toplumu çok kapalı yaşıyor, kendimizi iyi anlatırsak önyargılar kırılır' diyen de odur. Bunun için bir Türkçe gazete çıkarmayı öneren, 1800 başlayan tirajı şimdi altı bine ulaşan, Ermeniler kadar Türk okuyucusu da olan, Ermeni toplumuyla iletişim kurmak isteyen her siyasetçinin, akademisyenin aradığı Agos gazetesinin yayın yönetmenliğini üstlenen de.

 

 

Sonuçtan memnundur. Ona göre Agos, sadece Ermeni sorunlarıyla ilgilenen bir gazete olmakla kalmamış, Türkiye'nin demokratikleşmesinin bir parçası olmuştur. Onun istediği de budur: 'Biz Ermenilerin sorunları çözülmüş, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, eşcinsellerin sorunları çözülmemiş, bu neye yarar ki?' Ama o, bir gazetenin bunu yapmaması, Ermeni cemaatinin sivil bir merkezi olması gerektiğini söyler. 'Laik bir ülke olan Türkiye'de bir cami mütevelli heyetinin yanıbaşındaki okulu da idare etmesini düşünebilir misiniz? Buna dünyadaki hangi laik ülke tahammül edebilir? Ama bizde oluyor, kilise, okulu da idare ediyor!' der.

 

 

TARİHİ KONUŞURKEN GELECEĞİ KURMAK 
Bu yüzden, kendisinden hoşlanmayan tek resmi görüş Türkiye'ninki değildir, kendi cemaatinin ileri gelenleri tarafından da pek sevilmez. Hatta bir gün şöyle bir mail alır onlardan birinden: 'Ne bu, her şeyde yırtık dondan çıkar gibi sen çıkıyorsun' diyen. Şöyle cevap verir: 'Bu üsluba girmek istemezdim ama, çok üzgünüm, siz de donunuzu yırtamıyorsunuz!'
Ona göre, 'acılı bir tarihi' konuşurken, tabuları açmaya çalışırken, bir üslup yaratmak gerekir. Son olaylı konferansta ortaya çıkan da bu ihtiyaçtır. 'Neden o konferansta karşı görüş yoktu, diye sordular. Haklı bir soru gibi görünüyor ama değil. Türkiye'de siyah ve beyaz düşünceler, birbiriyle konuşacak üslubu yaratabilmiş değil. Önce o üslubu yaratsınlar sonra o soruyu sorsunlar.'

 

 

Onun gördüğü kadarıyla bu tartışmada ön sıraları hep siyah ve beyaz bakanlar doldurmuş, gri bakanlar arka sırada kalmıştır. Bu konferansta ilk kez tersi olur. Şimdi geride kalan siyah-beyazlara tavsiyesi, onları örnek almaları, bir üslup yaratmalarıdır. Sonuçta üzerine konuşulan tarihtir, bu tarih geleceğimizi kilitlememelidir. Tarihi konuşurken bir yandan da geleceği kuracak olmamız, kulağa çok hoş gelir...

 

 

İLİŞKİLİ HABERLER

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
  • Fehmi Koru: Hrant en uygun hedefti
    'Hrant Dinkli Türkiye sorunlarının altından Hrant Dinksiz Türkiye’ye nazaran daha kolay kalkardı' dişen Fehmi Koru, Hrant Dink'e sıkılan kurşunu şu şekilde yorumladı:
    2007-01-19 15:46:00
     
 
  • Dink'i öldürenin eşgali belirlendi
    Hrant Dink'e silahlı saldırıda bulunduğu öne sürülen saldırganın eşgali belirlendi. Saldırganın, 18-19 yaşlarında, kot pantolonlu ve beyaz şapkalı olduğu bildirildi.
    2007-01-19 15:37:00
     
 
  • Taha Akyol: Bu kurşun Türkiye'ye sıkıldı
    Gazeteci yazar Taha Akyol, Hrant Dink'e yapılan saldırıyı alçakça olarak nitelendirdi ve 'Türkiye'ye yapılabilecek en büyük kötülük ancak bu saldırı olabilirdi. Kendini vatansever sanan bir manyak yapmış olabilir' dedi.
    2007-01-19 15:34:00
     
 
  • Olay yerinden ilk görüntüler / Video
    Hırant Dink'in saat 15.00 civarında gazeteden çıkışı sırasında vurularak hayatını kaybetmesi Şişli Halaskargazi Caddesi'ni bir anda ana-baba yerine çevirdi. İşte ilk görüntüler:
    2007-01-19 15:33:00
     
 
  • Gazeteci Hırant Dink kimdir?
    Hrant Dink Ermeni asıllı Türk vatandaşı yazardır. Ekim 2005'de Türk'lüğe hakaretten dolayı 301'den yargılanan ve 6 ay ceza alan Dink Agos Gazetesi Genel Yayın yönetmeniydi...
    2007-01-19 15:30:00
     
 
  • En son cümlesi: Son kararınız mı?
    Ermeni asıllı Türk vatandaşı Hrant Dink, katledilen son türk gazeteci oldu. Dink'in son yazısı 'tarihin cilvesi' başlığı yayınlanmıştı ve ilginç bir soru ile bitiyordu: Emin misiniz?
    2007-01-19 15:23:00
     
 
  • Gazeteci Hırant Dink öldürüldü
    Ermeni asıllı gazeteci Hırant Dink, Genel Yayın Müdürlüğü'nü yaptığı Agos Gazetesi girişinde uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü. Polis üç el ateş eden saldırganı arıyor.
    2007-01-19 15:10:00

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
  • Cumhurbaşkanı Sezer: Nefretle kınıyorum
    Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Agos Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Gazeteci Hrant Dink'e yönelik silahlı saldırıyı nefret kınadığını belirterek, "Bu tür insanlık dışı davranışlar, asla amacına ulaşamayacaktır" dedi
    2007-01-19 16:50:00
     
 
  • Kemal Kerinçsiz saldırıyı kınadı
    Öldürülen gazeteci Hrant Dink'e açtığı davalarla mahkemedeki hasmı haline gelen Hukukçular Birliği Başkanı Avukat Kemal Kerinçsiz, saldırıyı şiddetle kınadığını söyledi.
    2007-01-19 16:49:00
     
 
  • Oktay Ekşi: Faturası çok ağır olacak
    Oktay Ekşi, Hrant Dink'in ölümünün faturasının ağır olacağını belirterek, 'Menfur bir saldırı, maalesef Türkiye bu yapılan kötülüğün faturasını çok çekecek' dedi.
    2007-01-19 16:40:00
     
 
  • Gazeteci Hırant Dink'in hayatı
    Agos Gazetesi önünde öldürülen Hırant Dink Ermeni asıllı Türk yazardır. Onun fırtınalı hayatı yetimhanede başlar ve 2005'de gündeme oturur. İşte Hırant Dink'in hayat hikayesi...
    2007-01-19 16:34:00
     
 
  • Camiel Eurlings: Şok edici bir haber
    Avrupa Parlementosu Türkiye raportörü Camiel Eurlings, olayla ilgili olarak yaptığı açıklamada, 'İnanılmaz …Şok edici bir haber oldu' dedi ve başsağlığı diledi.
    2007-01-19 16:32:00
     
 
  • Taksim'de 2 kişi gözaltına alındı
    Gazeteci Hrant Dink'in silahlı saldırı sonucu öldürülmesi ile ilgili Taksim'de eşkale uyan 2 kişi gözaltına alındı.
    2007-01-19 16:30:00
     
 
  • Karaalioğlu: Türkiye'yle hesaplaşma cesareti
    'Bu cinayetleri çözemiyoruz, ama failler hususunda herkesin kafasında bir silüet şekilleniyor Bu açıkça Türkiyeye kurşun sıkma cesaretidir, Türkiye'yle hesaplaşma cesaretidir.'
    2007-01-19 16:12:00
     
 
 
  • Hrant Dink'in öldürülmesine tepkiler
    Gazeteci Hrant Dink'in silahlı saldırı sonucu öldürülmesi gündeme bomba gibi düştü. Hunhar cinayetle ilgili her kesimden tepki yağıyor. Dışişleri Bakanlığı saldırıyı lanetledi.
    2007-01-19 15:59:00
     
 
  • Mehmet Barlas: Diospara'nın önü açıldı
    Mehmet Barlas Hrant Dink'in Ermeni Diosparasını birbirine bağlayan iddaiların önündeki tek engel olduğunu belirterek, bu cinayetin ABD'nin gündemindeki Ermeni soykırım iddialarının onayını hızlandırmak için yapılabileceğine dikkat çekti.
    2007-01-19 15:56:00