Doğan'ın yaptıklarını ne çabuk unuttunuz!
Milletin dini değerlerini hiçe sayan, Gezi'nin lokomotifliğini üstlenen, “Muhtar bile olamaz” manşetini atan Doğan Grubu'nun medyadan çekilmesinin ardından, bütün geçmişi silip atıp Aydın Doğan'dan övgüyle söz eden fırsatçılar türemeye başladı.
ABONE OLDoğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, Mayıs 2011’de Milliyet ve Vatan’ı sattığı Erdoğan Demirören’le Doğan Medya Grubu’nun satışı konusunda anlaştı.
Anlaşmayla birlikte Doğan Medya Grubu çatısı altındaki Hürriyet, Posta, Fanatik gazeteleri ile Kanal D, CNN Türk, D-Smart, Doğan Haber Ajansı (DHA) markaları Demirören Grubu'na geçecek.
Dev satışın ardından Yeni Şafak Gazetesi yazarı Hasan Öztürk, “Muhtar bile olamaz” manşetini atan, Deniz E.V soruşturmasında Almanlar ile FETÖ’cülerin kurduğu tezgahı aylarca gündemde tutan ve milletin dini değerlerini hiçe sayan Doğan Medya Grubu'nun gerçek yüzünü köşesine taşıyarak fırsatçılara tepki gösterdi.
Öztürk'ün yazısından ilgili bölüm şu şekilde;
Aydın Doğan: ‘Kör öldü badem gözlü oldu’
Aydın Doğan medyadan çekiliyor. Peki bunu istediğinden emin miyiz? Günlerdir tartışılan mesele bu. Aydın Doğan kendi rızasıyla mı Doğan Medya’yı sattı, yoksa mecbur mu kaldı?
Birçok soru soruluyor. Birçok soruya türlü türlü cevaplar veriliyor.
Hepsini takip etmeye çalışıyorum.
Bu konudaki görüşüm bellidir. Doğan Medya birçok kere ulusal güvenlik sorunu olarak karşımıza çıkmıştır. 15 Temmuz gecesi işgal edilmesi ya da o gece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CNN Türk üzerinden millete çağrı yapması bu gerçeği değiştirmez.
“Muhtar bile olamaz” manşetini atanlar, Deniz E.V soruşturmasında Almanlar ile FETÖ’cülerin kurduğu tezgahı aylarca gündemde tutup “Yardım paralarının Erdoğan’ın şahsına verildiği yalanı”nı pompalamadı mı?
Milletin değerleriyle alay etme konusunda çok mahir değiller mi? Başörtüsü, namaz, sakal filan söz konusu olduğunda “irrite” olanlar bunlar değil miydi?
Doğan grubu kendi çıkarlarını ulusal çıkarların üzerinde görmedi mi? Rakip olabilecek en küçük bir oluşuma bile akıl almadık saldırılarda bulunmadı mı?
Bunu fütursuzca yapmadılar mı? Masumiyet karinesini en çok ihlal eden, özel hayatın gizliliğini hiçe sayan yayınları onlar yapmadı mı?
Ticari çıkarları söz konusu olduğunda ortalığı savaş alanına dönüştürmediler mi?
Seçilmiş meşru iktidarları alaşağı etmediler mi? Askeri vesayetin tahkiminde rol almadılar mı?
Bütün soruların cevabı. Evet, evet, evettir!
Ancak oluşturdukları hegemonik yapı ile kendilerini “mizan” kabul ettirdikleri için, o mecralarda yer alamamışsanız “marjinal” kabul edildiniz. O yüzden “ana akım medya” kavramını sadece kendileri için kullandılar.
Gezi’nin lokomotifliğini de yaptılar, 7 Haziran seçimleri öncesi HDP’nin pazlarlamacılığını da… İki marjinal konuyu sözüm ona “ana akım medya” olarak yaptılar! Ne ilginç öyle değil mi?
32 yıllık meslek hayatımın büyük bölümü, Aydın Doğan’ın adamlarının yalan ve kamuoyunu yönlendirmeye dönük haber ve yorumlarını tartışmakla geçti. Çoğunu dilim döndüğünce imkanım olduğunca eleştirdim. Yalanlarını ortaya çıkardım.
Hatta, bizzat Aydın Doğan’ın, yalan dolu beyanları üzerine gittim. “İspatlarsanız kendimi Taksim Meydanı’nda asarım” diyen Doğan’ın yalanını ispatlayıp “As kendini” bile dedim.
Bugün artık Aydın Doğan medyadan çekiliyor.
Bakıyorum “kör ölür badem gözlü olur” misalince dün “mesafeli” duranlar bugün Aydın Doğan’a methiyeler düzüyor. Dün kantarın topuzunu kaçıranlar bugün de kaçırıyor.
Bir de “Doğan Medya, el değiştirdi bu yeni pozisyondan bize ekmek çıkar mı” diyen fırsatçılar var ki evlere şenlik!
Sadece şunu söyleyeyim.
Aydın Doğan sadece Aydın Doğan değildi. Medyada bir devir kapanırken biraz da böyle bakmakta yarar var. Yoksa Doğan’ın şahsıyla bir meselemiz hiç olmadı. Olmaz da…
İzlemeye, takip etmeye devam edeceğiz.