Ordu'ya verildi, Cumhuriyet'e atıldı

MKE'nin üretip Türk Silahlı Kuvvetleri Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verdiği bombalar, nasıl olup da, Cumhuriyet Gazetesi'ne ve Danıştay'a saldıranların eline nasıl geçti?

ABONE OL
GİRİŞ 29.01.2008 08:56 GÜNCELLEME 29.01.2008 08:56 MEDYA
Ordu'ya verildi, Cumhuriyet'e atıldı

Umur Talu'nun köşe yazısı


Bu bombalar nasıl gitti?


Gerçi gazete işin bu kısmını telaffuzdan kaçınıyor ama; Dün Cumhuriyet Gazetesi avukatlarının, "Cumhuriyet'e atılan üç bomba" ile ilgili başvurusunu aktarmıştım.
"Ordu malı bombalar" ın nereden nereye gittiğini, hangi elden hangi ele geçtiğini, Danıştay katili Arslan tarafından Cumhuriyet Gazetesi'ne atılana kadar hangi yolları kat ettiğini soruyorlardı.
Ve ısrarlı soru ile taleplerini mahkeme sürekli reddetmişti.
Yani, cevabın aranması, bulunması gereğini kabul etmemişti mahkeme.



Oysa "bombalar" ın ilk kaynağı Makine Kimya Endüstrisi, 17.05.2006 tarihinde, "El Bomba Tapaları" başlıklı yazıyla açıkça bildirmişti:
"Her üç bomba da MKE tarafından Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verilmiştir."
1. NATO Standardı, MKE yapımı model 44:
TAPA M 204 A 2 KF-MKE-91 12-77 numaralı.
2. NATO Standardı, MKE yapımı model 44:
TAPA M 204 A 2 KF-MKE-173 KF.9-85 numaralı.
3. MKE yapımı model 44: TAPA M 204 A 2 KF-MKE-91 12-77 (ekspertiz raporunda son iki rakam 17)
Daha sonra tutuklanan, o dönemde gözaltına alınıp takipsizlik kararı verilen (emekli yüzbaşı) Muzaffer Tekin' in işyerinde ele geçen bombaların da "benzer olması dikkat çekici" bulunmuştu avukatlar tarafından.


Soru basitti:
MKE'nin KKK'ya verdiği bombalar nasıl olup da Cumhuriyet Gazetesi'ne atılabilmişti?
Ben daha karmaşıklaştırayım:
Türkiye Cumhuriyeti kurumu Makine Kimya Endüstrisi'nin NATO standardına uygun biçimde üretip Türkiye Cumhuriyeti Türk Silahlı Kuvvetleri Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verdiği bombalar, nasıl olup da, cumhuriyetçi Cumhuriyet Gazetesi'ne atanların ve Türkiye Cumhuriyeti Danıştay'ına saldıranların, ayrıca TSK'da görev yapmış olan kimilerinin eline geçmişti?
"Cumhuriyet'in sorusu" na "Türkiye Cumhuriyeti" nin bir cevabı olamadı maalesef.
Mahkeme reddetti, devlet ile hükümet örttü, Kara Kuvvetleri Komutanlığı tınmadı bile.


Oysa memleketin en önemli sorularından biri buydu hep:
İster Ağca askeri cezaevinden nasıl kaçırıldı, diye sorun.
İster Uğur Mumcu gibi, Abdullah Öcalan Ankara'da kimler tarafından nasıl korundu, diye sorun.
İster, NATO C 4 patlayıcıları bir çok suikastta nasıl kullanıldı,
diye sorun.
İster, katliam suçlusu, aranan kaçak Çatlı ile görevdeki General Küçük arasındaki ilişki neydi, diye sorun.
İster, özel kuvvet belgelerinin Ankara'da subayların da yer aldığı hücrede ne işi vardı, diye sorun.
İster, Kara Kuvvetleri'ne verilmiş bombalar Cumhuriyet'e ve Danıştay'a saldıranların eline nasıl geçti, diye sorun.
Bu soruların devlet ile hükümet tarafından cevapsız bırakılması, adalet tarafından reddedilmesi, bu rejimin cumhuriyet, demokrasi, hukuk devleti, anayasa ve millet egemenliği adına kesif aldatmacalarla, yalanlarla donandığını gösterir.
Aslında, ciddi bir suçtur.
Cumhuriyete, demokrasiye, hukuk devletine, anayasaya, millete karşı suçtur.
Hesap sorulası siyasi, idari, askeri suçtur!