Ayasofya ibadethane olabilir mi?

Tarihçi Dr. Yaşar Baş, Ayasofya'nın hem müze hem de ibadethane olarak kullanılabileceğini söyledi. Yetmişli yılların sloganı 'Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın' sloganını hatırlattı.

ABONE OL
GİRİŞ 11.06.2008 14:07 GÜNCELLEME 11.06.2008 14:07 MEDYA
Ayasofya ibadethane olabilir mi?

Ülke TV’de yayınlanan, Ahmet Murat’ın hazırlayıp sunduğu 'Vatan Millet Sakarya' programına telefonla katılan tarihçi Dr. Yaşar Baş, Ayasofya’nın hem müze hem de mabet olarak kullanılmasının mümkün olduğunu söyledi. Ayasofya’nın Bizans ve Osmanlı dönemine ait birçok önemli mimari ve sanatsal unsuru bünyesinde bulundurduğunu, bu haliyle doğal bir müze olduğunu, ama müze olmasının ibadethane olmasına engel olmayacağını söyledi.

AYASOFYA’NIN TAPUSU
Dr. Baş, Ayasofya’nın 1934’de müze yapılmasının ardından, camiyi müzeye dönüştüren Türkiye devletinin, Ayasofya’nın ileride kiliseye çevrilme gibi daha başka bir olumsuz durumla karşılaşmamasını da gözeterek bir tapu düzenlediğini belirtti. Bu tapu, halen Eminönü Tapu Müdürlüğünde bulunuyor ve Ayasofya’nın sahibi olarak Ebulfetih Sultan Mehmed Vakfı görünüyor. 

SÜREÇ ABDÜLMECİD ZAMANINDA BAŞLADI
Ülke TV’de yayınlanan Vatan Millet Sakarya, sloganlar ve klişeleşmiş sözler üzerinden yakın tarihi ele alan bir program. Bu hafta “Zincirler Kırılsın Ayasofya Açılsın” sloganını konuklarıyla ele alan programda stüdyo konuğu sosyolog Müfid Yüksel, Ayasofya’nın müze olmasına giden sürecin Sultan Abdülmecid zamanında, İtalyan mimar Fossati’nin, cami içindeki Bizans süslemelerini açığa çıkartan bir restorasyon girişimi neticesinde başladığını söyledi. Ayasofya içindeki Bizans eserleri bu sırada ortaya çıktıkça Ayasofya’nın müze olmasına giden yolun kat edilmeye başlandığına dikkat çekti.

AYASOFYA AÇILSIN DİYEN KALDI MI?
Yüksel, altmışlı yıllarda “Ayasofya açılsın” diye bağıran muhafazakar kitle için Ayasofya’nın Batı ile hesaplaşma sembolü haline geldiğini savundu. Müfid Yüksel ayrıca altmışlı, yetmişli yıllarda sıkça duyulan “Zincirler kırılsın Ayasofya açılsın” sloganının, seksenli yılarla birlikte, Türkiye İslamcılığının Osmanlı ile ve milliyetçi-muhafazakar zihniyetle arasına mesafe koyup kendisini daha çok evrensel İslamcılıkla bütünleştirdikçe terk edildiği tespitinde bulundu. Yüksel ayrıca, “Ayasofya açılsın temennisi bir slogandan öteye gitmeyince, onu terk etmek de kolay oldu” tespitinde bulundu.