TRT'den 13 bölümlük Kudüs belgeseli

TRT'nin hazırlattığı 13 bölümlük ''Kudüs, Taş ve İnsan'' belgeseli, yarından itibaren her çarşamba yayımlanacak.

ABONE OL
GİRİŞ 01.04.2009 00:23 GÜNCELLEME 01.04.2009 00:23 MEDYA
TRT'den 13 bölümlük Kudüs belgeseli

TRT 1'den çarşamba günleri saat 23.45 kuşağında yayımlanacak belgesel, Kudüs'e Türk-Osmanlı bakışıyla yaklaşıyor.

Dr. Işıl Öçal'ın yapımcılığını yüklendiği ''Kudüs, Taş ve İnsan'', Kudüs şehrinin dört bin yıllık tarihinde huzur ve barışın hükmettiği günlerin hikayesini ekrana taşıyor.

Belgeselde, kentteki güzel günlerin neredeyse tamamının genelde Türk, özelde de Osmanlı yönetimi altında olduğunun altı çiziliyor.

Belgesel, üç dinin kutsal saydığı şehirde barışın da yaşanabileceğini ortaya koyuyor.

''Türkler ve Kudüs'' denildiğinde sadece Osmanlı dönemini hatırlayanların bilgisini tamamlayan belgesel, Tolunoğullarının, İhşidoğullarının, Filistin Selçuklu Devleti'nin, Harzemşahların ve Memlukların Türk Kudüs'ünden bahsediyor.

Belgeselde, Osmanlı'nın üzerine ''Lailaheillallah İbrahim Halilullah'' yazmak suretiyle ''Bu şehir hepimizin'' mesajını taşa kazıdığı El-Halil Kapısı'ndan girilen Kudüs, şehirden ayrılan son Osmanlı askeriyle terk ediliyor.

''Kudüs, Taş ve İnsan'', Kudüs'te olan ama anlatılması hep ihmal edilmiş olan bir şeyi, Türk Kudüs'ünü anlatıyor. Belgesel bunu, her inanca, her mezhebe, her millete söz hakkı vererek, ''önce insan'' diyerek, Kudüs kadar kuşatıcı olmaya çalışarak, şehrin kutsallığını Müslüman, Hristiyan ve Yahudi din adamlarının diliyle aktarıyor izleyicilerine.

Şehrin tarihini Türk, Filistinli ve İsrailli akademisyenlerin gözüyle aktaran belgesel,  arşivlerin derinliklerinden çıkardığı fermanları, antik haritaları, Osmanlı döneminden kalma fotoğrafları, gazete kupürlerini, çizimleri, modern video çekimleriyle, animasyon çizimleriyle kullanıyor.

Belgesel, ''neden?' sorusunun cevabını kah yüzlerce yıl öncesinde arıyor, kah kıyamete kadar uzatıyor zaman dürbününü.

''Kudüs, Taş ve İnsan'', seyircilerini zamanda ve mekanda sınır tanımayan bir gezintiye çıkarıyor Kudüs'te.

ÜÇ DİNİ BULUŞTURAN ''TAŞLAR''

Belgesel, taştan taşa atlarken isimlerin, inançların, kutsal mekanların nasıl el değiştirdiğinin izini sürüyor seyircileriyle birlikte.

 Aynı mezarın üç dinin azizlerince nasıl sahiplendiğini, aynı binanın nasıl bir zaman sinagog, sonra bir kilise, sonra bir medrese olduğunu, Haçlı kilisesinden alınan bir taşın bir Osmanlı sebilinin bünyesinde nasıl mezcedildiğini, kutsal kitaplardaki satırların nasıl binalara dönüşüp hayatın bir parçası olduğunu anlatıyor.

''Kudüs, Taş ve İnsan'' 13 bölümünün her birinde birbirinden bağımsız bir geziye çıkarıyor seyircisini.

Her bölümde Müslümanlığın, Hristiyanlığın ve Yahudiliğin kutsal mekanlarına, tarihine, kültürüne uğruyor. Hepsini de Osmanlı'nın, Kudüs'te ancak gurur duyulabilecek bir miras bırakmış olan Türk-İslam geleneğinin penceresinden seyrediyor. An oluyor Hazreti Süleyman'la geziyor şehrin etrafındaki vadilerde, an oluyor Kanuni Sultan Süleyman'ın rüyasında izliyor Kudüs'ün yeniden imarını, an oluyor ''Kudüs dünyanın gözbebeğidir. Ondaki en ufak bir dert dünyayı ayağa kaldırır'' diyen Yahudi bilgelerine veriyor sözü, an oluyor ''Kudüs Allah'ın yeryüzündeki arşıdır. Semanın kapılarının yere en yakın olduğu yerdir'' diye Sufileri dinliyor.

CEVAPLANAN SORULAR

Metin yazarlığını araştırmacı yazar Kerim Balcı'nın, yönetmenliğini Senem Öçal'ın yaptığı belgeselin özgün müzikleri de Oğuzhan Balcı'ya ait.

Belgeselin konsept danışmanlığını ise Doç. Dr. Haluk Dursun yapmış.

''Kudüs, Taş ve İnsan'' belgeselinin yarın akşam yayınlanacak birinci bölümünde, ''Miraç Gecesi Hazreti Peygamber'i takip etmek isteyen kaya hala havada asılı mı duruyor? Yahudiler ve Hristiyanlar bu kayayı neden kutsal kabul ediyorlar? Osmanlı şehir kapısına neden Lailaheillallah İbrahim Halilullah yazdırmıştı? Aslanlı Kapı'daki aslanlar gerçekten Kanuni'nin rüyasına girdiler mi? Şehre atından inmeden girmek isteyen Kayzer II. Wilhelm'in sebep olacağı diplomatik krizi Sultan Abdülhamid nasıl önledi? gibi sorulara cevaplar verilmeye çalışılıyor ve çakışan kutsalların çatışmaması için Osmanlı kuşatıcılığına ne kadar da ihtiyaç olduğunu gözler önüne seriyor.