Suriyeli Haydar'ın hikayesi
Suriyeli Haider 11 yaşında. Fas onu topraklarına almadı. 2 gün havaalanında yattı ve sonunda yolu Türkiye'ye düştü.
ABONE OLStar yazarı Saadet Oruç bugünkü köşesinde ülkesindeki iç savaştan kaçarak kendine kalacak yer arayan 10 yaşındaki Haider Jalabi'nin hikayesini yazdı.
Fas'a vize başvurusunda bulunan ancak kabul edilmeyen Haydar, Türkiye'nin devreye girmesiyle İstanbul'a getirildi.
İşte Saadet Oruç'un yazısı:
10 yaşında bir Suriyeli çocuk Haider... Kimlikteki adıyla Haider Jalabi...
İstanbul’da ailesinden uzakta babasının yanına gidebileceği günü bekliyor. Büyüklerin dünyasında hayat Türkçe akarken, Haydar anlamadığı bu dilde anlaşan büyüklere yaşından olgun bakışlarla gülümsüyor. Trajedisine inat masum bir tebessüm var yüzünde.
Temmuz ayında babası Bashar Jalabi Fas’tan İstanbul’a gelir ve Haydar’ı Fas’a götürür. Fas’ta havaalanında oturum izni, vize ya da pasaportunda gerekli bir mühür olmadığı için sınırdışı edilir ve İstanbul’a gönderilir. Babası onunla İstanbul’a döner. Sonra ikinci eşi hamileliğinin son evresinde olduğu için Haydar’ı İstanbul’da bırakıp, Fas’a gider.
Fas’ın vicdanı nasıl razı gelir, o çocuğun o uçağa bindirilip dilini bilmediği bir ülkeye gönderilmesine?
Sorular çoktur ama gerçekler bir başına durmaktadır öylece. Haydar, İstanbul’da yalnızdır ve babasına kavuşacağı günü beklemektedir.
11 Ağustos günü Fas Büyükelçiliği, Haydar’ın vize talebini reddeder.
Suriyeli yalnız bir çocuğu bir bilinmezliğin kucağına bırakmakta behis görmez.
Haider, geçtiğimiz günderde sosyal medyadan bir video yayınlayarak Fas Kralı 6.Muhammed'den kendisi için vize vermesini talep etti.
Ankara, Başbakanlık aracılığıyla Fas’tan Haydar’a vize verilmesini ister.
Bizim de bireysel ve kurumsal olarak Faslı yetkililere çağrı yapıp, 10 yaşındaki küçük çocuğa vize verilmesini istemek ilk işimiz olmalı.
Suriyeli mültecilerin, bir kısmı yetim ve yalnız olan çocukların trajedisi ise Haydar ile bitmiyor elbette.
Koca bir coğrafyanın güncel acılarının tamamı o mütebessim suratta gizlenmiş. Kime ne?
Haydar, önce vizesini alıp, babasına kavuşsun hele bir.
Büyüklerin dünyasının barut kokusu ve bomba sesi fonunda süren anlaşılmaz dili de susar elbet bir gün.