Ekonomi bakanlarının arasına kara kedi mi girdi?

Ekonomi yönetiminin 'Gaz-Fren' polemiği 'bakanlar arasına kara kedi mi girdi?' sorusunu gündeme getirdi. Peki ekonomi yazarları bu polemiği nasıl yorumluyor...

ABONE OL
GİRİŞ 27.09.2012 07:23 GÜNCELLEME 28.09.2012 09:40 Özel Haber
Ekonomi bakanlarının arasına kara kedi mi girdi?

Hakan Göksel ve Emrullah Öztürk'ün haberi

Türkiye'nin ekonomisini vasıtalara benzetme anlayışı Merkez Bankası Eski Başkanı Durmuş Yılmaz zamanında başlamıştı. Yılmaz ekonomiyi trene benzetmişti. Yılmaz'dan sonra tünelin ucunda ışığı gören Türkiye ekonomisi uçağa terfi etti havalandı ve dünyada ilk üçe giren büyüme rakamlarına ulaştı.

Uçan Türkiye ekonomisinin ardından gelen küresel fırtına (kriz) ve cari açık yumuşak inişi gerektirdi. Tekerleri piste değen Türkiye ekonomisi henüz kemerleri çözmemişti ki bu kez kendisini otomobilde buldu. Büyüme rakamlarının düşmesi ve bütçe açığı bu kez ekonomi yönetiminde 'Fren mı gaz mı' tartışmalarını başlattı.

Polemik, Merkez Bankası'nın son faiz kararı öncesi Çağlayan; 'İhtiyatlı olalım derken, fren balataları sıyrılmaya başladı. Bu uçak durmak için inmedi. Yakıt ikmali yapıp yola devam etmeliyiz' demişti.

Çağlayan'ın bu sözlerine Babacan 'Sisli ve virajlı yoldaki şoför 'Ya kardeşim yavaşlama, bas gaza' seslerini dinlemez' diyerek cevap vermişti.

Bakanlar arasındaki 'gaz-fren' tartışmasına Başbakan Erdoğan nokta koydu. Kaptan köşkünde kendisinin bulunduğunu belirten Erdoğan, "Çağlayan'ın gaza basma konusunda dediği doğru. Faiz hâlâ yüksek" dedi

Son dönemde Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan arasında çekişme var izlenimi veren "gaz-fren" polemiğinin ardında ne olduğunu Haber 7 Ekonomi Editörü Hakan Göksel Sabah Gazetesi Şeref Oğuz,  Star Gazetesi Cemil Ertem ve Radikal Yazarı Uğur Gürses'e sordu...

Sabah Gazetesi Şeref Oğuz : Kafamız yalnız zamma çalışıyor

"Fren-Gaz" tartışmalarının ardındaki temel espri her bakanın kendi noktasından bakıyor olması! Bu yıl bütçe açık verdi halbuki geçen yıl bütçe 7 defa fazla vermişti, faiz dışı fazla vardı ve kimse önemsemiyordu...

Bu dönemde ise güvenlik bütçesi arttı, terör faturası arttı. Bu da bütçede bozulmaya neden oldu. Bu sorumluluğun hangi kesime yıkılacağı noktasında her bakanlık konuya kendi bakış açısı ile yaklaşım getiriyor.

Babacan "aman kriz çıkmasın, ihtiyatlı olalım" derken fren yapmayı, Çağlayan ise "ihracat zarar görmesin" diye gaz öneriyor... Bakan Şimşek ise bütçe açığı için bildiği enstrümanları (zam ve vergi) devreye koyma çabasında!

Akaryakıt dışında da zam yapılacak alanlar daraldı. Bu durumda da en kolay enstrüman dolaylı ve dolaysız vergileri artırmak olarak görülüyor. Zamlar da dolaysız vergiler üzerinden yapılıyor.

Daha fazla verginin ihracatta talebi durdurması, zamların enerji maliyetlerini artırması birim maliyetlere etki edeceğinden ihracat azalacak.

Türkiye'de bütçe açık verdiği zaman kafamız yalnız zamma çalışıyor ama kamunun harcamalar konusunda tedbir alması akıllara gelmiyor...

Ekonomideki bu krizin odağında "arabanın yükü' de terör yüküdür. Terör harcamalarının maliyetinin 1 milyarı geçtiği ve daha da artacağı konusunda edinilen bilgiler var.

Ortam 'Fren ve gaz' tartışmaları ile gerildi. Bu tartışmaları sağlıklı bulmuyorum. Gerektiğinde frene de gaza da basarsın... Araba metaforunu halletmiştik ama yeniden karşımıza çıktı.

ABD, AB ve Çin krizinin Türkiye üzerindeki etkileri sınırlı oldu. Büyüme rakamlarında ayağımız yerden kesildi. Yüksek büyüme oranlarına ulaştık. Ama Türkiye bu dönemde yüzde 1,4 civarında büyüme beklenen küresel krizdeki zengin ülkelerin grubuna itilmek isteniyor.  Babacan Türkiye'yi bu gruba itmek istiyor.  Oysa Türkiye BRIC ülkelerine dahil yüzde 5,9'luk büyüme beklentilerini 3,5'a kadar çektik... Aşırı panik Türkiye'nin fırsatı kaçırmasına neden olabilir...

Krizdeki dünya ülkelerinin altlarındaki buz tabakaları inceldi hele Yunanistan gibi ülkelerin altında o tabaka kalmadı boğuluyor.

Türkiye "gelişen pazar" dinamiği gereği hızlı gitmeli çünkü durunca düşebilecek pozisyonda... Ekonomi yönetiminin tartıştığı tasvirleri tasvip etmiyorum. Türkiye hızlı gidebilir... İstihdamda rahatız. Artan ihracat talebi varsa bunu neden karşılamayalım... Hızlı büyümenin de kendine ait bir sistemi var. Türkiye'nin aşırı frende de dikkati dağılacak. Türkiye ekonomisi durmaya yönelik bir model değil..

Özetle son dönemdeki tartışmaları "Bütçe açığını kime fatura edelim" konusunda Babacan, Şimşek ve Çağlayan arasındaki kısır döngü olarak görüyorum...

Star Gazetesi Cemil Ertem: Zamları doğru bulmuyorum

Birincisi, bu çekişmeyi doğal olarak görmeli... Her bakanlığın hedefleri ve stratejileri var. Çağlayan ihracat ve reel sektör odaklı, Merkez Bankası diğer bakanlıkların adımları finansal istikrara yönelik. Bu da karşılıklı bir atışmaya dönüştü.

Ayrıca bu yarışı Ak Parti kongresi öncesi kendi bakanların, başarılarını maksimize etme çabaları olarak da görebiliriz.
Daha genel baktığımızdaysa burada bir anlayış farkı var. Hükümetin Hazine'ye bağlı bakanlıklarının finansal istikrara yönelik adımları var.

Ali Babacan ve Mehmet Şimşek, kamunun borçlanmasını engellemek amacıyla adımlar atıyor. Bu geleneksel ve Ortodoks bir anlayıştır. Finansal istikrara odaklıdır. 

Merkez Bankası'nın hedefleri doğrultusunda çalışan bakanlıklar kendi bunu kendi başarıları olarak düşünürler.

Zafer Çağlayan ise İhracat ve sanayiden sorumlu olan bir bakan olduğu için daha çok aş ve iş bağlamında politikalar üretir.

Dünya ekonomisinde geçerli olan anlayışta budur, yani başarılı istihdam anlayışı ve buna bağlı refahın yükselmesine bağlı anlayış.

2012'de ekonomide ivmeyi düşürdük. Bu yüzden iç talebi korumak, ekonomiyi soğutmak ve bütçe performansını yakalamak için yapılan zamları doğru bulmuyorum.

Türkiye'de savunma sanayi harcamaları arttı. Ortadoğu'da yeni bir yapılanma var. Önümüzde bizi ekonomide büyük sorunlar bekliyor. Babacan ve Şimşek bu nedenle zamla ilgili Başbakanı ikna ettiler.

Son olarak Kürt Sorunu'nu halletmeden beklenen büyüme ve kalkınmanın sağlanması mümkün değil. Bu yüzden kanaatimce Oslo süreci yeniden başlamalı.

Radikal Gazetesi Uğur Gürses: Ekonomi politikasında yön olmadığını gösteriyor

Fren- Gaz polemeğine baktığımda bir tereddüt olduğunu görüyorum. Bu ekonomi politikasında bir yön olmadığını gösteriyor. Geçtiğimiz hafta Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısı vardı. Hala bu polemik devam ettiğine göre demek ki bakanlar (*) görüşmüyorlar ve bakanlıklar arasında bir koordinasyon yok. Farklı bir duruş var...

AK Parti kongresinin yapılacak olması, kabinede meydana gelecek değişiklikler de bu polemiği etkiliyor. Babacan üçüncü dönemi ve yeni dönemde yer almayabilir...

Babacan tarafından baktığımızda bütçe disiplini çok önemli... Harcanabilir gelir azalıyor, enflasyon artıyor, harcamalar artıyor.

Diğer taraftan Çağlayan açısından baktığımızda ekonomi yavaşlıyor ve bir şeylerin yapılması gerekiyor. Aynı zamana orta gelir tuzağı tehlikesi de var.

Diğer bir açıdan baktığınızda ekonomi yönetiminde farklılık iyidir. Babacan ve Merkez Bankası bir tarafta Çağlayan diğer tarafta... Enflasyon ise yeni yeni düşüyor...

* (Haberde "bakanlar" ifadesi yerine sevhen "bunlar" ifadesi kullanılmıştır. Editöryal hata için özür dileriz.)

 

hakan.goksel@haber7.com

KAYNAK : Haber7