Astsubay hayalinden PKK'ya katılma kararı

Çocukluğunda astsubay olmak istediğini söyleyen Demirtaş, PKK saflarına son anda nasıl katılamadığını anlattı.

ABONE OL
GİRİŞ 08.02.2015 06:51 GÜNCELLEME 08.02.2015 06:52 Partiler
Astsubay hayalinden PKK'ya katılma kararı

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, kendisi ile ilgili bilinmeyenleri Habertürk'ten Muharrem Sarıkaya'ya anlattı. 

Ortaokuldayken bir komşusunun astsubay olduğunu ve onların çocuklarıyla oynarken imrenip astsubay olmak istediğini söyleyen Selahattin Demirtaş Kürt kimliği ile tanıştığı günü ise şöyle aktarıyor;

''Mart 1988’de Ali Emiri Lisesi’nin ikinci sınıfında okurken dışarıdan gelen sloganlarla herkes camlara koştu. O gün Kürt kimliğimi öğrendiğim gündü. Öğretmenimiz, Saddam Hüseyin’in Halepçe’de Kürtleri katlettiğini anlattı. O gün Kürtlüğün ne demek olduğunu, Kürt olmanın ağır sorumluluğunu öğrendim. Kimliğimle tanıştım.”

Üniversite yıllarında arkadaş baskısıyla da karşılaştığını dile getiren Demirtaş,  “Herkes dağa giderken sen okumaktan başka ne yaparsın?” diyenlerin çoğalması üzerine 1995’te dayanamayıp yaz tatilinde dağa gitmeye karar verir.  Ancak öngörmediği bir gelişmeyle karşılaşır:

İşte PKK saflarına son anda katılmasının önüne geçen o gelişmeyi Demirtaş şu sözlerle aktarıyor;

“Dağa gitme konusunda çok bocaladım. Gitmemem de tamamen tesadüf. Tam gidecektim ki bizi dağa götürecek kuryeler yakalandığı için gidemedim. Hangi dağa gideceğimi, kime emanet edileceğimi de bilmiyordum. Bir yerlere emaneten gidecektim. Bir gün babamın dükkânına bakarken iki polis geldi. Yakalanan kuryelerin üzerinden ismim çıkmış. Beni dağda zannettikleri için babama ne zaman gittiğimi sormaya gelmişler.   ‘Selahattin Demirtaş’ı arıyoruz’ dediler. ‘Buyurun benim...’ dedim. Hemen dışarı çıktılar; kısa süre sonra dükkânın önünde yüzlerce polis vardı. 15 gün nezarette kaldım. Bana Selahattin’i soruyorlar, “Benim” deyince de inanmayıp tekrar sorguya alıyorlardı. Benim, ben olduğumu 15 günde ispat edebildim. Kurgusunu, hesabını, kitabını yaptığım bir serüven değildi...”