Aygün'den Erdoğan'a 'çete' tepkisi
CHP Ankara Milletvekili adayı Sinan Aygün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisinin ismini vererek “CHP çetelerle kolkola” demesine tepki gösterdi.
ABONE OLErgenekon davasının sürdüğünü, burada çete olduğuna dair bir karar verilmediğini, kimsenin de mahkum olmadığını ifade eden Aygün, “Biz mahkum bile olmadık. ‘Nereden biliyorsun çete olduğunu, sen mi yazıyorsun bunları’ diye sormak lazım. Yargı süreci bitmemiş bir insan hakkında konuşmak adil yargıyı etkilemektir” dedi.
CHP’nin Ankara milletvekili adayları, Göksu Lokantası’nda düzenlenen kahvaltılı basın toplantısında gazetecilerle bir araya geldi ve soruları yanıtladı. Toplantının açılışında konuşan CHP Ankara İl Başkanı Tarık Şengül, seçim çalışmalarından son derece memnun olduklarını, geçtiğimiz dönemde AKP’nin özellikle kırsal kesimde sağladığı destekte ciddi bir aşınma gördüklerini belirtti. AKP’den çekilen desteğin bazı yerlerde CHP’ye yöneldiğini, bazı yerlerde ise hala nereye gideceğinin belirsiz olduğunu kaydeden Şengül, bu kararsızları da CHP’ye çekmek için çalıştıklarını bildirdi. Şengül, Ankara’nın büyük bir gerileme içinde olduğunu, Merkez Bankası’nın taşınması tartışmalarının ise bu durumun simgesi olduğunu ifade ederek AKP’nin seçim kampanyasında İstanbul’a büyük bir vurgu yapıldığını ancak Ankara ve Anadolu’nun diğer şehirlerinin gerileme olduğunu söyledi.
-“CHP TOPLUMSAL SORUNLARA EĞİLDİKÇE KAYBETTİĞİ OYLARI ALACAK”-
Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şengül, bir soru üzerine Ankara’da CHP’nin, 2007 İl Genel Meclisi Seçimi sonuçlarından en az 5 puan fazlasını almayı beklediklerini dile getirdi. Şengül, “Ankara bundan 15 yıl önceye kadar solun kalesi olarak bilinirdi. Bunu tekrar sağlamak için çalışmalarınız var mı?” sorusu üzerine ise CHP’nin geçmişte yoksulluk, işsizlik sorunu yaşayan bölgelere yeterince eğilmediğini ancak özellikle Aile Sigortası projesiyle bu bölgelere tekrar dokunmaya başladıklarını ifade ederek “CHP bölüşüm sorunlarına odaklandığı oranda o kaybettiği oyları tekrar alacak diye düşünüyorum. O yönde de bir hareketlilik var. Oralarda AKP’ye niye yönelim olduğu, CHP’nin niye zemin kaybettiği sorusunun önemli bir bölümü bu ihmalle ilgili. O ihmali önemli ölçüde CHP giderdi” diye konuştu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata ise, CHP’nin özellikle Ankara’nın Mamak, Altındağ gibi ilçelerinde AKP’nin gerisinde kalmasını değerlendirirken “Kentleşme, eğitim düzeyinin artması, göçmenlerin daha oturmuş, meslek sahibi olması gibi etkenler CHP’nin oylarını arttırmaktadır. CHP, günlük sorunlara, geçim, iş, eğitim sorunlarına, her türlü toplumsal soruna daha çok eğildikçe seçmenden daha çok ilgi görmektedir” dedi.
-“YENİLENME SÜRECİ TECRÜBELİ İSİMLERİ BİR ANLAMDA MAĞDUR ETTİ”-
“Eski Genel Sekreter Önder Sav’ın aday gösterilmemesi örgütte bir kırgınlık yarattı mı, örgütün seçim çalışmalarını etkiledi mi?” sorusu üzerine Şengül, partideki yenilenmenin maliyetini geçmişte partiye emek vermiş insanların ödediğini, yenilenme süreçlerinin tecrübeli isimleri bir anlamda mağdur ettiğini ancak kişisel kırgınlıkların geçici olduğunu ifade etti. “Önder Bey’in ya da diğer adaylarımızın partiye yönelik herkesi motive eden bir tutum içinde olduğunu ben biliyorum” diyen Şengül, örgütten çok sayıda aday adayı bulunduğunu ancak sınırlı sayıda kişinin listeye girebildiğini, listeye giremeyenlerin de CHP için çalışmayı sürdürdüklerini belirtti.
-“CHP, AKP’NİN DIŞLADIĞI TÜM KESİMLERİ TEMSİL ETME DURUMUNA GELDİ”-
Şengül, “Yeni CHP söylemi tabanda tuttu mu, özellikle bazı adayların cemaatlere, tekkelere yönelik söylemlerine parti tabanında bir itiraz var mı?” sorusu üzerine ise şöyle konuştu:
“Herkes için CHP sloganının iyi analiz edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Türkiye’ye özgü sorun şu; normal koşullarda bir parti herkes için olamaz. Parti dediğiniz şey, sonunda bir ayrıştıran, belli kesimleri temsil eden bir siyasi harekettir. Sorun şuradan geliyor; bugünkü iktidar gerçekten o kadar çok dışladı ki, o kadar fazla kesim dışarıda kaldı ki bu çok dar kadrocu, kendine yontan, sadece yandaşına bakan bir yaklaşım karşısında ortaya çıkan durum şu: Karşısındaki hareket onun dışındaki bütün kesimleri temsil etme durumuna geldi. Bunda merkez sağın çözülmesinin de önemli bir payı var.”
-“CHP ÇATISI ALTINA GELENLER TEMEL DEĞERLERLE BARIŞIK OLMALI”-
Şengül, “Herkes için CHP” söyleminin içinde tarikatların ve siyasileşmiş hareketlerin bulunmasının mümkün olmadığını vurgulayarak “Burada kastedilen herkes, ekmeğini çalışarak, namusuyla kazanan, yolsuzluğa bulaşmadan, başka tür birtakım devlete, topluma alternatif düzenlerin içine girmeden yaşamını sürdüren kesimleri kastediyor. Yoksa burada herkes içinden ben bir tarikat düzeniyle bütünleşmiş bir yapıyı, yolsuzluklara bezenmiş bir siyasi yelpazeyi kastettiğimizi hiçbir noktada düşünmedim, ona yönelik bir şey de görmüyorum. CHP’nin derin bir geçmişi var, o geçmiş de zaten bunu kabul etmez” diye konuştu. Bugün AKP’nin sadece kendisini gözeten siyaset yapma biçiminin, temsil edilmeyen geniş kesimleri CHP çatısı altına ittiğini ifade ederek “Ama bu, temel değerlerin yeniden tanımlanması anlamına gelmez. Tam tersine, CHP çatısı altına gelenlerin, CHP’nin bazı temel değerleriyle de bir anlamda barışık hale gelmesi yönünde değerlendirilmelidir bu değişim” dedi.
-“BUNDAN SONRAKİ DÖNEMDE DEMOKRASİ BAYRAĞINI CHP TAŞIYACAK”-
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ayata da Türkiye’de vatandaşların büyük bölümünün demokrasi endişesi bulunduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Buna yol açan nedenleri gayet iyi biliyoruz. Telefon dinlemelerinden başlayalım, içeride bulunan tutuklu gazeteci sayısına kadar ve birçok alanda sivil toplum kuruluşlarına yönelik Hükümet’in baskıcı tavrından ve birçok alanda kendisine yakın olanları kollayıp kendi dışında kalanları sadece dışlamak değil, onların üzerine baskıyla giden eğilimlerine kadar Türkiye’de demokrasiye yönelik yeni bir tehdit algısı oluşmuştur. Bu bağlamda CHP, şu inanca sahiptir; bundan sonraki dönemde Türkiye’de demokrasinin bayrağını CHP taşıyacaktır. Bu, yeni bir vurgudur. Bu, CHP eskiden demokratik değerlere sahip çıkmıyor demek değildir. Ama önümüzdeki dönemde yeni koşullar ortaya çıkmıştır, bu bağlamda CHP temel hak ve özgürlüklerinin korunması, hukuk devletinin tam olarak işletilmesi, yargı bağımsızlığının tam olarak sağlanması ve buna bağlı olarak iktidar gücünün demokratik yöntemlerle sınırlandırılması anlamında yürütülecek olan demokrasi mücadelesinin Türkiye’deki lokomotifi haline gelmiştir.”
Ayata, Uzak Asya’dan Latin Amerika’ya kadar Türkiye’nin dünyaya açılmasında CHP’nin en iddialı parti konumuna geleceğini belirtti.
-“SOSYALİST ENTERNASYONAL’LE İLİŞKİLERİMİZ EN ÜST DÜZEYDE”-
Ayata, bir soru üzerine Başbakan Erdoğan’ın “Sosyalist Enternasyonal’e girmemizi bize teklif ediyorlar. CHP çıksın, biz oraya gireceğiz” sözlerini de değerlendirdi. Başbakan’ın bu sözüne aslında alaylı, polemiksel bir yanıt vermesi gerektiğini ancak kendisinin bu sözleri ciddiye alacağını ifade eden Ayata, Sosyalist Enternasyonal ile CHP’nin ilişkilerinin şu anda en üst düzeyde olduğunu vurguladı. Birkaç gün önce yemekte bir araya geldikleri Sosyalist Enternasyonal ve Avrupa Sosyalist Partisi’nin yöneticilerinin, CHP’nin seçim kampanyasında çalışma sözü verdiklerini kaydeden Ayata, “Ben alaylı cevap vermek istemiyorum. Belki Başbakan biraz ciddiye alıp siyasi gelişmeleri daha yakından izletir kendi yakınlarına” dedi. CHP Ankara İl Başkanı Şengül de “Türkiye’den Başbakanımız, İtalya’dan da Berlusconi giriyormuş galiba Enternasyonal’e” dedi.
-AYGÜN: “PARTİ İÇİ DEMOKRASİYLE ADAY OLDUM”-
CHP Ankara 2. Bölge Milletvekili adayı Sinan Aygün de CHP’den milletvekili adayı olmasının ardından kendisine ve CHP’ye yöneltilen eleştirileri değerlendirdi. Aygün, parti için demokrasiyle CHP’den milletvekili adayı olduğunu, 80 Parti Meclisi üyesinden 38’inin kendisine karşı çıktığını ifade ederek “Demek ki yüzde 52 oyla aday oldum. Biliyorsunuz, Hükümet yüzde 36 oyla yüzde 66 milletvekili temsiliyle Türkiye’yi yönetti 2002-2007 arasında. O yüzden bir insanı herkesin istemesi mümkün değildir” dedi. Aygün, tartışmaları bir tarafa bıraktığını ve CHP için çalıştığını belirtti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kendisiyle fikirlerimiz yüzde 99 uyuşuyor” dediğini anımsatan Aygün, fikir uyuşması olduğu için CHP dediğini belirtti.
-“ÜLKENİN KOSKOCA BİR BAŞBAKANI BİR TEK BENİ MUHATAP ALIYOR”-
Başbakan’ın kendisine yönelik tavrını da hayretle karşıladığını, seçime giren binlerce milletvekili adayından sadece birisi olduğunu ifade eden Aygün, “Madem Sayın Başbakan adımı kullanarak ‘Sinan Aygün’ deyip duruyor. Benim için hem onur verici bir şey. Ama Başbakan açısından baktığımız zaman ülkenin koskoca Başbakanı 13 bin tane milletvekili adayı var bütün partilerden, bir tek beni muhatap alıyor. Bu da benim hoşuma gidiyor aslında Sayın Başbakan’ın böyle söylemesi” diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Başbakan’a televizyonda tartışmaya çağırdığını ancak Başbakan’ın bundan kaçındığını söyleyen Aygün, Başbakan’ın kendisine yönelik tüm açıklamalarına cevabının olduğunu dile getirdi. Başbakan’ın “CHP çetelerle kol kola” sözlerini de eleştiren Aygün, Ergenekon davasının sürdüğünü, çete olduğuna dair bir karar verilmediğini, kimsenin de mahkum olmadığını vurgulayarak “Biz mahkum bile olmadık. ‘Nereden biliyorsun çete olduğunu, sen mi yazıyorsun bunları’ diye sormak lazım. Yargı süreci bitmemiş bir insan hakkında konuşmak adil yargıyı etkilemektir” dedi.
Başbakan’ın önce “Ben bu davanın savcısıyım” dediğini, daha sonra “Ben böyle bir şey söylemedim” açıklaması yaptığını anımsatan Aygün, “Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir kimse yargı kararı kesinleşmeden suçlu ilan edilemez” dedi.
CHP’ye üye olduğu ilk gün, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na milletvekili seçilmesi durumunda dokunulmazlığının kaldırılması için taahhütname verdiğini kaydeden Aygün, “AKP içerisinde yargısı devam edenler de benim yaptığımı yapsın, göreyim bakayım nasıl yapıyorlar. Ben onlara dokunulmazlık zırhımın kaldırılması dilekçesi yollayayım, onlar da bana yollasınlar” diye konuştu.
-“ACABA MASUM TÜRKER RAHŞAN ECEVİT’İ EN SON KAÇ YIL ÖNCE ARADI?”-
Aygün, Eski Başbakan Bülent Ecevit’in hastalığı döneminde Ecevit hakkında “İş göremez” raporu verilmesi için mahkemeye başvurmasıyla ilgili tartışmaya ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Aygün, Rahşan Ecevit’in kendisine Bülent Ecevit’in tespihini hediye ettiğini açıklamış, DSP Genel Başkanı Masum Türker ise Ecevit’in tespih kullanmadığını söylemişti. Bir gazetecinin, Türker’in açıklamasını anımsatması üzerine Aygün, “Rahşan Hanım bana verirken ses kaydı duruyor, gerekirse o ses kaydını çıkartacağım. Beni DSP’ye siyaset yapmaya çağırdı, ‘Gelin beraber siyaset yapalım’ dedi. Ama o Masum Türker acaba en son Rahşan Ecevit’i ne zaman aramışlar? Rahmetli Ecevit’in Türkiye’ye bıraktığı tek mirası Rahşan Ecevit kaldı. Acaba Rahşan Ecevit’i en son kaç yıl evvel aramışlar? Ben 3 ay evvel Rahşan Ecevit’le görüştüm. Sayın Ecevit rahmetli olduktan sonra belki 10-15 sefer Rahşan Ecevit’le görüştüm. Sayın Rahşan Hanım’ın sesi kasettedir, ‘Ecevit sizi çok severdi, iyi bir sivil toplum örgütü olduğunuzu söylerdi. Sizin de tespih koleksiyonunuz olduğunu biliyorum. O büyük bir kutuyu açtı, fotoğraflar aşağıda ‘Bunu Ecevit’in anısına size veriyorum’ dedi. Tespih dolapta duruyordu, bu olay olunca çıkardım. 1 haftadır cebimde taşıyorum” diye konuştu. Aygün, Ecevit’in kendisine hediye ettiğini söylediği tespihi cebinden çıkararak gazetecilere gösterdi.
Aygün, esnafın çok zor durumda olduğunu, kredi borçlarının patladığını, asıl bu konuların tartışılması gerektiğini söyledi.
-“SOSYAL DEMOKRAT, MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERE BAĞLI OLAN BİRİSİYİM”-
Aygün, “Kendinizi milliyetçi, muhafazakar ve sosyal demokrat olarak tanımladınız. Bu vurgular bir sıralama mıdır? Eğer öyleyse bu vurguyu yapan başka siyasal partiler de var, bu partilerde bakanlık yapan sosyal demokratlar var, o partilere gitmeyi de düşünür müydünüz?” sorusu üzerine de CHP’nin altı okundan birinin milliyetçilik olduğunu, kendi milliyetçilik anlayışının da o yönde olduğunu söyledi. Muhafazakarlıktan dine, örfe, ananeye saygıyı anladığını, CHP’nin de yıllarca “din karşıtı” gösterildiğini ancak bunun doğruyu yansıtmadığını kaydeden Aygün, “Benim bu kimliğim var. Milli ve manevi değerlere bağlı, dinime bağlı, dinin gereklerini yapabildiği müddetçe yapmaya çalışan ve sosyal demokrat kimliği olan birisiyim. Bunu sıralamaya koymam gerekirse sosyal demokratlığı birinci sıraya alabilirsiniz, milliyetçiliği ikinci sıraya alabilirsiniz, muhafazakarlığı üçüncü sıraya alabilirsiniz. Böyle bir sıralama yok, bu ağızdan çıkan bir sıralama. Üçü de benim olmazsa olmazlarımdan” diye konuştu.