Savcıdan Güllüce'ye tehdit: Kelepçelerim

28 Şubat sürecinde Tuzla Belediye Başkanı olan İdris Güllüce, 28 Şubat sürecinde yaşadıklarını anlattı.

ABONE OL
GİRİŞ 25.02.2013 14:05 GÜNCELLEME 25.02.2013 14:47 Partiler
Savcıdan Güllüce'ye tehdit: Kelepçelerim

"Kaçak yapı ile ilgili bir davada beni sorgulayan savcı, 'Bir geldiniz İstanbul mahvoldu, ülke mahvoldu' suçlamalarını getirdi. Kendilerine 'Ama artık su, hava kirliliği ve çöp derdi yok' cevabını verince sinirlendi, 'Sus yoksa kelepçelerim seni' tehdidini savurdu. Belediyeye devamlı müfettiş gönderiliyordu. Bunlardan biri beni PKK ile güç birliği yaparak seçimden galip gelmek ve kaldırımda başörtülü yürümeyenleri falakaya yatırıp dövdürmekle itham etti. Hakkâri'de bir bayan muhabir ardımdan 'Senin de Fadime Şahin'in var mı' diye bana bağırdı." Bu sözler 28 Şubat sürecinde Tuzla Belediye Başkanı olan İdris Güllüce'ye ait.

Güllüce, o sıralar yürütme ile yargı tarafından çembere alındığından, güç günlerden geçtiğinden yakınırken; ülkeyi terk etmeyi bile aklından geçirdiğini vurguluyor. 28 Şubat yargılamaları devam ederken, dönemin mağdurlarından yeni açıklamalar geliyor. Siyasi ve sosyal hayatı sekteye uğratan postmodern darbeden belleğinde kalanları Cihan'a anlatan dönemin Tuzla Belediye Başkanı İdris Güllüce, müdahale sonrasında devletin her bir organının aleyhine tavır aldığını dillendiriyor. İdris Güllüce,  "Unutmam, aklımdadır. Orhanlı-Aydınlı yolunu kapattılar.  Yolun Askeriye'ye ait olduğunu iddia ettiler. Tabii kocaman TIR'lar daracık sokaklardan geçmeye başladı.  Birilerinin telkinleri ile de aleyhimde 'Sen olmasan yol kapanmazdı' propagandaları yapıldı. "  diyor.

'KALDIRIMDA BAŞÖRTÜSÜ İLE YÜRÜMEYENLERİ DÖVDÜRÜYORSUN' SUÇLAMASI

Güllüce, 28 Şubat ve sonrasında Tuzla'ya devamlı müfettiş gönderildiğini; belediyeye ait belgelerin didik didik incelendiğini belirtiyor. Bu incelemelerde tanık olduğu eylem ve diyaloglar ile ilgili şunları aktarıyor: "Ankara'dan ve İstanbul Valiliği'nden gelen müfettişlerin amaçları açık yakalamaktı, maddi açık yakalamaktı. Hedefleri halka 'Hani bunlar doğruydu, bakın ardından neler çıktı' iletisini vermekti. Komiktir, bir icraat yaptırdık.  Fatura güya hatalı kesilmiş. 3,50 lira olan yani 3 simit parasına denk gelen pul ücretini görememiş, müfettişler.  Biz, toplamalar ve çıkarmalar yaptık. Yanılgıları ortaya çıktı. Tabii Sayıştay'da soruşturma açıldı, 2001'e kadar devam etti; şükür ki aklandık. Yine Tuzla'da bir dolgu var. O dolgudan dolayı Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandım.  İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) buradan arıtma alanı için boru geçiriyordu. Buna niye onay veriyorsun diye İstanbul Valisi Erol Çakır'ın talimatı ile hakkımda dava açıldı. Yargılandım. Bundan da bir şey çıkmadı. Şükür 3 dönem belediye başkanlığı yaptım hiç akçalı mahkemem olmadı.

Bu anlamda alnım açık. Yine bellegimdedir,  Ankara'dan bir müfettiş geldi. PKK ile güç birliği yaparak seçimlerden galip ayrıldığımı iddia etti. Beni, kaldırımlarda böşörtülü yürümeyenleri falakaya yatırıp dövdürmekle itham etti. Kanaatim o, amaçları bizi yıpratmaktı." 28 Şubat'ta hem kendinin hem ailesinin mağdur olduğundan söz eden Güllüce, "O dönemde bizi doğduğumuza pişman ettiler.

Soğuk savaşın bütün unsurların yerine gtirdiler. Gazeteleri her okuduğumuzda ' 7 ceddimiz topraklarda ama bu ülkeyi terk etsek mi' diye aklımızdan geçirdik."  ifadelerini kullanıyor. Tuzla Belediye Başkanı olarak kaçak yapılar ile ilgili suçlamalara maruz kaldığından da dert yanan İdris Güllüce,  şöyle devam ediyor: "1984'te yapılan bir kaçak yapı vardı. Ben 1992'de Belediye Başkanı seçildim. 

Göreve gelmemden 8 sene evvel yapılan kaçak binalara müdahale edemedim diye yargı ile muhatap oldum. Beni sorgulayan savcı 'Siz bir geldiniz, Tayyip Erdoğan bir geldi ve İstanbul mahvoldu, ülke mahvoldu' suçlamasını getirdi. Ben de kendilerine  'Ama artık su, hava kirliliği ve çöp derdi yok' cevabını verince sinirlendi, 'Sus yoksa kelepçelerim seni' tehdidini savurdu. 28 Şubat'ı yargılarken hep askerler gündeme geliyor. Ama bu müdahalenin sivil antidemokrat tarafını da unutmamak gerekiyor. Kanımca onlar da yargılanmalı. Bu sivil diktatörlerin, demokrasi karşıtı güruhun deşifre edilmesi gerekiyor. Halkın vicdanında bunlar unutulmamalı. Bu 28 Şubat'ı yapanlar gayri ahlaki, gayri insani kişilerdir. Olay askerler üzerine odaklanıyor ama o tarafa da bakmalı. "

BAYAN MUHABİRDEN SÖZLÜ SATAŞMA: SENİN DE FADİME ŞAHİN'İN VAR MI?

Postmodern darbeden mağdur olan Güllüce, müdahalede medyanın önemli rolü olduğunu dile getiriyor ve şu anılarını paylaşıyor: "O dönem bir basın mensubunun ayağı kırılıyor, Hakkâri'ye ziyarete gidiyorum. Ardımdan bir muhabir bayan 'Senin de Fadime Şahin'in var mı' diye bana soruyor. Dönüp gidip tartışsam olmayacak, 'Bunlar bulaşık adamlar gazeteci ile dalaşıyor' olacak. Yine hanım ile trenden inip vapurla geliyoruz. Baktım 2-3 muhabir bizi çekiyorlar. Hanımın başı kapalı ya. Erkekli kadınlı bir grup da ayarlamışlar. Ardımızdan bağırıyorlar 'Türkiye laiktir laik kalacak' diye. Hanımın yanında başörtülerinden dolayı çocuklarım da güçlük çekti. Çocuklarım İmam Hatip Lisesi mezunu idi. Katsayı engelinden dolayı başarılı oldukları halde diledikleri fakültede okuyamadılar.  Onları Kıbrıs'a gönderme durumunda kaldım.  Güç bela okuttum. Biri İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde okuyordu. O da okula başörtülü gittiği için coplandı. "

28 Şubat sürecinden çok çeken ve 2007 ile 2011 seçimlerinde AK Parti'den milletvekili seçilen İdris Güllüce, 28 Şubat'ta askeri kanadın yanında sivil kanadın da yargılanmasını talep ediyor.

KAYNAK : CİHAN