SAÜ'den "Almanya Hak ve Özgürlükler Raporu 2014"

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Diaspora Araştırmaları Merkezi (DİAM) Müdürü Doç. Dr. Bünyamin Bezci, Almanya'nın, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası yeniden kurduğu demokratik hayat ve medeni toplumsal ilişki biçimiyle örnek alınacak bir ülke olduğunu belirterek "Fakat söz konusu olan yabancılar olduğunda demokratik toplumsal ilişkiler sorunlu bir hal almaktadır" dedi. 

ABONE OL
GİRİŞ 05.01.2016 13:26 GÜNCELLEME 05.01.2016 14:00 GÜNCEL
SAÜ'den "Almanya Hak ve Özgürlükler Raporu 2014"

Bezci başkanlığında, çeşitli üniversitelerdeki akademisyenlerden oluşan grup, yurtdışında yaşayan Türkler ve Türkiye kökenli göçmenlerin yerleştiği ülkelerde yaşadıkları sorunları araştırmak amacıyla çalışma gerçekleştirdi. 

Yürütülen çalışmayla ilgili AA muhabirine açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Bezci, DİAM'ı Türkiye kökenli göçmenlerin yerleştikleri ülkelerde yaşadıkları sorunları bilimsel olarak araştırmak ve bu sorunlar hakkında siyasi, hukuki ve toplumsal çözüm yolları önermek amacıyla kurduklarını, bu çerçevede ilk olarak Almanya’daki Türkiye kökenlilerin yaşadıkları hak ihlalleri konusunda rapor hazırladıklarını belirtti.

Almanya'nın, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası yeniden kurduğu demokratik hayat ve medeni toplumsal ilişki biçimiyle örnek alınacak bir ülke olduğunu vurgulayan Bezci, "Fakat söz konusu olan yabancılar olduğunda demokratik toplumsal ilişkiler sorunlu bir hal almaktadır. Bu nedenle gelişmiş, demokratik bir ülkede de insan hakları ihlallerini araştırmak anlamsız değildir. Dahası insan hakları ihlallerinin denetimi yeni hak kavramlaştırmaları düşünüldüğünde sona erecek bir süreç değildir" ifadesini kullandı.

Bezci, DİAM’ın ilgi alanının, Almanya’daki hak ihlallerini özellikle yabancıların perspektifinden araştırmak olduğuna işaret ederek, gelişmiş demokrasilerdeki hak ihlallerinin önemli bölümünün hukuki açıdan hak sahibi yabancılar etrafında yoğunlaştığını bildirdi.

-"Uygulama alanında ayrımcılıklar yaşanmaktadır"

Kanunla güvence altına alınan haklardan yabancıların da yararlandırılmasının, insan hakları kavramının evrenselliğine rağmen bazen mümkün olmadığını dile getiren Bezci, şu değerlendirmelerde bulundu:

 "Çünkü ulus-devletler evrensel çerçeveyi sadece yurttaşları için sınırlandırma eğilimi taşımaktadır. Raporda belirtildiği gibi ülkede yaşanan ayrımcılık türlerinden ilk sırayı etnik kökenin alması ve dini ayrımcılığın halen önemli oranda hissedilmesi insan hakları ihlalleri konusunda denetimi zorunlu kılmaktadır. Araştırma sonuçlarımız da öngörülerimiz de çok yanılmadığımızı göstermektedir. Kişi hak ve özgürlükleri bağlamında anayasal çerçevesi iyi çizilmiş bir demokrasi olan Federal Almanya’da bile uygulama alanında ayrımcılıklar yaşanmaktadır. Özellikle gözaltına alınan yabancılara şiddet uygulamalarına rastlanmıştır. Diğer taraftan hapishaneler gibi tamamen kontrol altındaki yerlerde kültürel olarak farklı değerlere sahip olan yabancıların hassasiyetlerine (korunaklı duş ve buzlanmış tuvalet alanları gibi) dikkat edilmemektedir. Özel hayatın gizliliğinin ihlali konusu toplumun genelinin bir sorunu olarak gözlemlenmektedir. İnsansız hava araçlarıyla gerçekleşen yargısız infazlara Federal Almanya’da konuşlanan askeri üslerin ev sahipliği yapması insan hakları ihlalleri açısından görmezden gelinmeye çalışılmaktadır."

Bezci, yabancıların yaşadığı hak ihlallerinin önemli kısmının vatandaşlık, vize işlemleri ve aile birleşimi konularında yoğunlaştığını bildirdi.

Almanya'nın AB üyesi ülkelere tanıdığı çifte vatandaşlık hakkını, siyasiler arasındaki farklı tezlere rağmen Türkiye kökenli göçmenlere tanımamakta ısrar ettiğini anımsatan Bezci, "Aile birleşiminin önündeki engeller Avrupa Birliği Adalet Divanının (AAD) açık kararlarına rağmen genel bir hukuksal düzenlemeyle kaldırılmamaktadır. Her ailenin zorlu hukuksal labirentleri aşması beklenmektedir. Diğer taraftan hukuksal açıdan sınır dışı edilmesi gereken ama insani açıdan sorunlu bazı konularda (haertefaelle) son bir komisyonun insani gerekçelerle karar veriyor oluşu, hak ihlallerini önleme açısından takdirle karşılanmaktadır" ifadesini kullandı.

-Dini ve kültürel haklar

Bezci, farklı kültürel çerçeveye sahip Türkiye kökenlilerin karşı karşıya kaldığı ayrımcılık, dini ve kültürel hak ihlallerinin de gözlemlendiğine dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu konuda Müslüman kadınların başörtüsüyle çalışma hakları halen sorgusuz olarak sağlanabilmiş değildir. Yıl içinde yaşanan mağduriyetlerden örnekler raporda yer almaktadır. İlk ve orta öğretim kurumlarındaki din dersi konusu ise iki tarafın da olumlu çabalarına rağmen halen çözüme kavuşmuş değildir. Müslümanların din dersinin çerçevesinde uzlaşmalarını beklemek yerine farklı Protestan kiliselerinin bu çerçevede anlaşamaması karşısında bulunan çareye benzer bir kültür dersinde anlaşılması en mümkün yol olarak gözükmektedir."

Helal gıda konusunda sağlanan hukuksal ilerlemelerin, uygulama alanında halen sorunlar bulunduğunu bildiren Bezci, özellikle hayvanların uyutulmadan kesilerek et tüketiminin örgütlenmesinin, Alman toplumu tarafından kültürel bir farklılık olarak sindirilmediğini belirtti.

Küçük yaşlarda yapılan sünnet konusu hukuksal olarak çözülse de bunun toplumsal anlamda kabul görmediğini vurgulayan Bezci, "Bu nedenle insan hakları konularındaki bu tür tartışmalı konularda hukuki çözümün yanında hükümetlerin toplumsal desteği artırıcı çalışmalar da yapması beklenmektedir. Dini haklar konusundaki büyük sorun alanı ise cami inşaatları ve camilere yönelik saldırıların önlenememesidir. Müslümanlar açısından her cami inşaat süreci yorucu bir çaba gerektirmektedir. Yükselen aşırı sağ düşüncelerden beslenen cami saldırıları da artarak endişe yaratan sayılara ulaşmıştır" ifadelerini kullandı.

-Oturum ve eğitim hakkı

Bezci, siyasi haklar açısından gelişmiş bir ülke olan Almanya'nın, vatandaşı olmayan ancak oturum hakkına sahip Türk ve Türkiye kökenlilere, kendilerini de doğrudan ilgilendiren yerel seçimlerde oy hakkı tanımadığını hatırlattı.

Eğitim hayatında yaşanan en önemli ayrımcılığın ise tavsiye sisteminden kaynaklandığını bildiren Bezci, "Öğretmenlerde farklı kültürlere hassasiyetin geliştirilmesi gerekmektedir. Özellikle meslek eğitimine kabul ve sonrasında işe yerleşme aşamasında yaşanan ayrımcılık artık kamusal olarak da genel bir kanıya dönüşmüştür. Başvurularda kişisel bilgilerin gizlenmesi ve niteliklerin öne çıkarılması gerekmektedir. Bu konuda kamuoyunda yapılan tartışmalar olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmektedir" şeklinde konuştu.

Bezci, tekrar oranlarına bakıldığında Almanya’da yaşanan hak ihlallerinin yabancılar konusunda giderek sistematikleştiğinin gözlemlendiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Otuz yıl önce münferit olaylar olarak değerlendirilen cami, yabancıların evleri, mülteci kamplarının yakılması olayları sistematikleşmenin en önemli işaretini taşımaktadır. Yaygın ayrımcılık iddiaları bürokrasi, eğitim sistemi ve iş hayatında artarak devam etmektedir. Hukuksal önlemlerin yanında hükümetlerin toplumsal zihniyet dönüşümü için de algı oluşturmaya çalışması gerekmektedir."

DİAM öncülüğünde yürütülen çalışmayla hazırlanan "Almanya Hak ve Özgürlükler Raporu 2014" yarın açıklanacak.

KAYNAK : AA