Atıf Yılmaz'ın ölümünün 5. yılı

Türk sinemasının en uzun soluklu yönetmeni unvanını hâlâ koruyan Atıf Yılmaz'ın ölümünün 5. yılında anılıyor...

ABONE OL
GİRİŞ 05.05.2011 06:00 GÜNCELLEME 05.05.2011 06:00 SİNEMA
Atıf Yılmaz'ın ölümünün 5. yılı

Sungu Çapan'ın haberi

5 Mayıs 2006’da 81 yaşındayken perdeyi indiren, yarım yüzyıl süresince, konu bakımından öz kaynaklara dönmeyi yeğleyip komediden drama, epikten polisiyeye bütün farklı türleri deneyerek yeni üslup arayışlarına giriştiği 114 film yapmış, ölene dek sinemamızın en verimli ve önemli yönetmenlerinin başında gelmiş Atıf Yılmazı kaybedeli 5 yıl olmuş!

9 Aralık 1925 Mersin doğumlu Yılmaz, ortaöğreniminin ardından bir süre İstanbul Hukuk’a devam edip rotayı Güzel Sanatlar Akademisi’ne çevirdikten, 1947’de Asmalımescit’teki Nuri İyem atölyesine devam ettikten ve Tavanarası Ressamlarısergisine katıldıktan sonra 1950’de Semih Evine Allah Kerimfilminde çıraklık ederek sinemaya girdi. Dönemin tutulan oyuncularından Hüseyin Peydanın yönetip oynayacağı, gişede çok iyi çalışan ve ağdalı Doğu melodramları denen türü de başlatan “Mezarımı Taştan Oyunun (1951) senaryosunu yazdı.

İlk filmi “Kanlı Feryat”ı 1952’de çeken Yılmaz, Kemal Bilbaşarın iki öyküsünden uyarlayarak kasaba gerçeğini ele aldığı, toplumsal içerikli Gelinin Muradı”yla (1957) Ethem İzzet Benice, Esat Mahmut Karakurt, Aka Gündüz gibi yazarların piyasa romanlarından yapılan vasat uyarlamalara dayanan ilk dönem filmlerinin en başarılısını imzaladı. Zaten daha sonra filmografisinde Yaşar Kemal (Muradın Türküsü”- 1965, Ölüm Tarlası”- 1966), Orhan Kemal (Suçlu”- 1960), Haldun Taner (Keşanlı Ali Destanı”- 1964), Vedat Türkali (Dolandırıcılar Şahı”- 1961), Kemal Tahir (“Battı Balık”- 1962, İki Gemi Yanyana”- 1963), Orhan Hançerlioğlu, Recep Bilginer vb. gibi namlı edebiyatçılarla sürekli çalışmayı sürdürecektir üstat.

Ah Güzel İstanbul”, “Kozanoğlu”, “Pembe Kadın”, “Köroğluvb. gibi, iyi niyetli ama olmamışfilmleriyle sona eren 1960’ların ardından yeni biçim-anlatım denemelerine giriştiği 1970’lerde Aragonun dünyanın en güzel aşk romanı dediği, ünlü Cengiz Aytmatov eserinden uyarladığı Selvi Boylum Al Yazmalım” ve kırsaldaki bağnaz inançlara dair bir gazete haberine dayanan “Adakla iki küçük başyapıt ortaya koydu.

Kadının kimlik arayışını konu edinen, Müjde Arın başını çektiği “Kadın Filmleri denen yeni bir dönemi de başlattığı 1980’leri, gözde yıldızı Türkan Şorayın taşradaki çevre baskısına direnip özgür seçimini yapan, kasabalı bir kadını oynadığı, Necati Cumalı uyarlamasıMine”, İlyas Salmanlı “Talihli Amele”, “Dolap Beygiri, Müjde ArAdı Vasfiye”, “Aahh Belinda, Duygu Asenadan uyarladığı Kadının Adı Yok”, Türkan Şoray’lı Hayallerim, Aşkım ve Sengibi seçkin fantezi filmlerle geçirdi.

Oldukça erotik Düş Gezginleri”, epey festival dolaşan Berdel”, senaryosunu Yıldırım Türkerin yazdığı Gece, Melek ve Bizim Çocuklar, Habib Bektaşın Gölge Korkusuadlı romanından Gaye Boralıoğlunca uyarlanan Eylül Fırtınası”yla 1990’larda da ileri yaşına karşın üretkenliğini sürdürmüş Yılmaz, uzun kariyeri boyunca Yılmaz Güneyi keşfetmesinin yanı sıra ustalık ettiği Zeki Ökten, Şerif Gören, Ali Özgentürk gibi yönetmenleri de sinemamıza kazandırmıştır.

1950-60’lı yıllarda oyuncu Orhan Günşırayla, 1980’lerdeyse yönetmen Yavuz Özkan ve Ömer Kavurla ortaklaşa yapım firmaları da kurmuş olan Atıf Yılmaz kuşkusuz (saygın sinema yazarı Rekin Teksoyun da belirttiği gibi) Türk sinemasının en uzun soluklu yönetmeniunvanını hak etmektedir hâlâ.

(Cumhuriyet)