3 Mayıs Türkçülük günü kutlanıyor
3 Mayıs 1944 tarihli ünlü Turancılık Davası'dan hareketle, 1947'den itibaren 3 Mayıs'ı Türkçülük Günü ilan eden Ülkücüler, bugün bayram coşkusu yaşıyorlar.
ABONE OLNihal Atsız aleyhine açılan ve 'Irkçılık-Turancılık' veya 'Türkçülük' davası olarak bilinen davanın 3 Mayıs 1944'teki duruşma gününde, Atsız'a destek için büyük bir gösteri yapılmıştı.
Davanın beraatla sonuçlandığı 1947 yılından itibaren ise 3 Mayıs günü milliyetçi sağ için bir 'bayram' günü olarak kabul edildi. 1950'li yıllarda kutlanmaya devam eden 3 Mayıs, radikal milliyetçi sağın etkin olarak partileştiği ve dernekleştiği 1970'li yıllardan itibaren de 'Türkçülük Günü', 'Milliyetçiler Bayramı' veya 'Türkçüler Bayramı' gibi adlarla kutlandı.
Başbuğ Aluparslan Türkeş'in de 3 Mayıs 1944 tarihinin unutulmaması için bu günün her yıl Türkçülük Bayramı olarak kutlanmasına gayret sarf ettiği ve hatta kendisinin ölümünden sonra da bu kutlamaların devam ettirilmesini vasiyet ettiği rivayet edilmektedir.
ÜLKÜ OCAKLARININ 3 MAYIS MESAJI
İstanbul Ülkü Ocakları tarafından yayınlanan mesajda, '3 Mayıs günü Türkçülük-Turancılık davası, tüm aşamalarıyla, bize acı, keder ve çileyi hatırlatsa da, biz bugünü bayram ilan etmişiz. Bunun sebebi Türk Milleti'nin bu direniş sayesinde Türkçü mücadelenin yol başlarını keşfmiş, yolunu çizmiş, pusulasını ayarlamış olmasıdır.
bu tarih onurlu fikir mücadelesinin başlangıcıdır. Ülkücü Gençlik; AB'nin, ABD'nin, sözde kanat liderlerinin, dil, din, bayrak, vatan, şehadet kavramlarını sadece hamaset için kullanan tüm egemen güçlerin dayattığı ezberleri bu milletin hafızasından silecektir' denildi.
MHP LİDERİ BAHÇELİ'NİN MESAJI
Dr. Devlet Bahçeli'nin 3 Mayıs Milliyetçiler Günü Münasebetiyle Yayınladıkları Kutlama Mesajının tam metni şöyle:
Hepimiz için büyük bir önem ve anlam taşıyan bu günde Aziz milletimizi, bu ülkeyi karşılıksız seven, yüce gönüllü dava arkadaşlarımı ve bütün Türk milliyetçilerini kutluyorum.
Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey ve dava arkadaşlarının ülkemizin birlik ve dirliğini hedef alan, insanlarımızı anarşi, terör ve kaos ortamının kucağına çekmek isteyen her türlü yıkıcı ve bölücü akım ve faaliyetler karşısında Türk milletinin sağduyusunun en mümtaz örneğini sergileyerek; milli kültürümüze, inançlarımıza ve değerlerimize yönelik saldırılara karşı milli muhalefeti başlattıkları ve demokrasi meşalesini yaktıkları bu günün üzerinden 62 yıl geçmiştir.
Bu hareketin öncüleri Başbuğumuz Alparslan Türkeş ve Hüseyin Nihal Atsız başta olmak üzere, hakkın rahmetine kavuşmuş büyüklerimize Allah’tan rahmet; hayatta olanlara uzun, sağlıklı ömürler diliyorum.
Türk milliyetçileri, her zaman bu ülkenin ve milletin her türlü değer ve kutsallarının sahibi olmuş; gelişmesi ve gelecek kuşaklara intikali için üzerine düşen her türlü görev sorumluluğu büyük bir onur ve gururla yerine getirmiştir.
İçinde bulunduğumuz şu süreçte milletimiz çok ciddi, çetin günler yaşamaktadır. Ülkemizi bir yandan dışardan kuşatmak, öte yandan içerden bunaltıp, manevi olarak çökertmek isteyen güç odakları devrededir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin milli ve üniter yapısına yönelik saldırılar her geçen gün artmakta; milletimizin kimliğini oluşturan kurumlar bir bir tahrip edilmek istenmektedir.
Millet olarak varlık ve birliğimizin maddi unsurlarının yanı sıra, manevi kıymetlerimize ve özellikle de inançlarımıza, dilimize, tarihimize, kültürümüze, sanatımıza yönelik mütecaviz tutum ve davranışlar daha fazla sergilenir hale gelmektedir.
Maalesef, bu mütecaviz tutumların artmasının arkasında bu milletin birlik ve bütünlüğünü inkâr eden, etnik tasnif ve katmanlandırmalarla, “Türkiyelilik”, “Anayasal vatandaşlık”, “mozaik olmak” gibi yapay ve bölücü nitelemelerle hareket edenler bulunmaktadır.
Bu anlayışların taşıdığı noktada Türkiye, dış politikasında kendi yolu, düşüncesi, çıkarları olmayan uydu devletler seviyesine düşürülmek; ekonomide imtiyazların, kapitülasyonların verildiği bağımlı bir ülke haline getirilmek istenmektedir.
Yıllardan beri “AB Üyelik süreci” adı altında estirilen gri ve kara propaganda ile, milli hassasiyetlerimiz sürekli görmezden gelinmiş, hatta yok edilmek istenmiş; menfaatlerimiz zedelenmiş ve haklarımız inkar edilmiştir.
Türk dış politikasını yürütenler milli devletle bağdaşmayacak tutum ve davranışlarla adeta devletten bağımsız, kayıtdışı ve korsan bir diplomasi anlayışını benimsemişlerdir. Bu ilişki formatından ötürü ülkemizin çok büyük ve telafisi neredeyse imkânsız olan kayıpları söz konusudur. Bunların başında Kıbrıs, Ege ve Irak konularında izlenen milli hüviyet ve samimiyetten yoksun politikalar gelmektedir.
Ne yazık ki, siyasi iradenin “ver kurtul- yap kurtul, sat kurtul” anlayışının sonucu olarak Türkiye, geri dönüşü çok zor yollara girmiştir.
Diğer yandan, iktidarın insanlarımızın duyarlı olduğu konuları kaşıma merakı, hassasiyetlerini suistimal etme ve sömürme iştihası ülkeyi çok tehlikeli gelişmelerin eşiğine getirmiştir. Türkiye’nin Lozan’dan başlayarak, varlık temellerini oluşturan; maddi ve manevi yapısının kuruluşunu sağlayan bütün kurum, kuruluş ve unsurlar tartışılıp, sorgulanır olmuştur.
Bilinmelidir ki, bütün bunlar çok ciddi ve tehlikeli neticeler doğuracak hususlardır. Bu hususları Türk milletinin birlik ve dirliğinin bozulması yönünde kullanmak, yönlendirmek isteyenler milletimize en büyük kötülüğü yapanlar olarak tarihe mal olacaklardır.
Fakat, yine iyi bilinmelidir ki, milletimizin uzun tarihi serüveni içerisinde pek çok kez zor ve güçlüklerle dolu dönemler olmuştur. Ancak, şükürler olsun ki, aziz Türk milleti, bu dönemlerin hepsini de aşmasını bilmiş; milletin varlık ve birliğini; devletin bekasını ve ülkesinin bölünmez bütünlüğünü temin etmiştir. Elbette ki, bundan sonra da aynı şekilde, varlık ve bekasına yönelik her türlü tehdit ve tehlikeyi bertaraf edecek kuvvet ve kudrete de sahip olacaktır.
Türk milleti, her türlü engelleme, baskı ve ihanet çemberine rağmen, Yüce Allah’ın izniyle yüzyılımızın lider ülkeleri arasında yerini alacaktır. Bunu da bu milletin fedakâr, cefakâr ama hep asil ve vakur evlatları olan milliyetçiler sağlayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle bir kez daha yüce milletimizin ve kıymetli dava arkadaşlarımın bu büyük ve anlamlı gününü kutluyor, hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Dr. Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi
Genel Başkanı
3 MAYIS GÜNÜNÜN MEŞHUR ŞARKISI
İstanbul Ülkü Ocakları tarafından, 1974'te, '30. Türkçüler Bayramı Armağanı' olarak bir plak çıkartılmıştı. Dönemin ünlü pop müzik sanatçısı İlham Gencer'in seslendirdiği Hakikat Bağı adlı şarkı sonradan 3 Mayıs Türkçüler Bayramı şarkısı olarak benimsenmişti. Söz konusu şarkının sözleri şu şekildeydi.
Haydi 3 Mayıs, Türkçüler Turancılar elele,
Tarihler bin dokuz yüz kırk dördü gösterdi,
Atsızım Bozkurtlara buyruğu verdi,
Yiğitçe buyruğa gönül verdiler,
Alparslanlar, Kokanlar, Orkun, İdiller,
Yürüyün, yürüyün haydi yiğitler,
Haydi 3 Mayıs, Türkçüler Turancılar elele,
Büyük Türk Milleti senin bayramın.
Haydi 3 Mayıs, Türkçüler Turancılar elele,
Dilde birlik, işte birlik, fikirde birlik,
Sağlanırsa o zaman kurulur dirlik,
Yürü yiğit yürü bugün senin günündür,
Bugün düğün günün, bayram günündür,
3 Mayıs Türkçünün düğün günüdür,
Haydi 3 Mayıs, Türkçüler Turancılar elele,
Büyük Türk Milleti senin bayramın.
TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ ETKİNLİKLERİ
Bugün 3 Mayıs Dünya Türkçülük günü nedeniyle Saat 11.00'de Ünlü Türkçü düşünür Nihal Atsız'ın mezarında bir anma töreni yapılacak.
Saat 15.00'te ise Altunizade Kültür Merkezinde günün anlam ve önemini belirten bir panel düzenleniyor.
(Haber7)