Meclis'in 'Kulis'i herkesin sevgilisi oldu

Meclisin iktidar kulisinde yaşadığı için milletvekillerinin adını "Kulis" koyduğu kedi, milletvekilerinin yoğun sevgi ve ilgisi ile karşılaşıyor.

ABONE OL
GİRİŞ 15.01.2017 12:29 GÜNCELLEME 15.01.2017 13:45 SİYASET
Meclis'in 'Kulis'i herkesin sevgilisi oldu

 Milletvekilleri ile kulislerde görev yapan garson ve temizlik görevlileri, "Kulisi" besliyor, mamasını ve sütünü veriyor.

Anayasa değişikliği teklifinin birinci tur görüşmelerinin yapıldığı TBMM Genel Kurulunda, kedi, Meclis'in ve kulislerin neşesi durumunda. Havanın çok soğuk olması nedeniyle, Meclis kulisinde yaşayan "Kulis", milletvekillerinin oturduğu koltukların arasında dolaşarak, onların kendisini sevmesini istiyor. Milletvekilleri de buna ilgisiz kalmayarak, ayaklarının altında dolaşan kediye sevgi ve ilgi gösteriyor.

Milletvekilleri ile kulislerde görev yapan garsonlar ve temizlik görevlileri, "Kulisin" mamasını ve sütünü veriyor.

Anayasa değişikliğinin teklifinin görüşmeleri için 9 Ocak Pazartesi gününden beri, günlerinin yaklaşık 14-15 saatini Genel Kurulda geçiren ve yoğun mesai yapan milletvekilleri, kedi ile yorgunluklarını atıyor.

AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk de zaman zaman "Kulisi", mama ve süt ile besliyor.

KULİS BİZİM ARKADAŞIMIZ

AA muhabiri ile konuştuğu sırada kediyi kucağına alarak seven ve sütünü içiren Külünk, "Adı kulis, bizim arkadaşımız bu." diyerek, kediye olan sevgisini gösteriyor.

Metin Külünk, "Kulisin" hava soğuk olduğu için Meclis kulisinde hayatını idam ettirdiğini belirterek, "Milletvekili arkadaşlarımız ona zaman zaman süt ikram ediyor. Çok sevimli bir kedi, hiç kaprisli değil, uysal." değerlendirmesinde bulundu.

Külünk, "Siyah beyaz olan kulisimiz, Beşiktaş'lı." diye konuştu.

AK Parti'li Külünk, "Sevildiğini biliyor ve sevilmek istiyor. Eğer hayvan sevildiğini hissederse, hiç tereddütsüz o sevgiye karşılık verir. İnsanla hayvan arasında, bu anlamda çok ciddi bir duygu bağı var." ifadesini kullandı.

Metin Külünk, kedilerin hayatın ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayarak, "Kedi, bizim örfümüzde evin içerisine sokulan bir hayvan." dedi.

"Anadolunun bütün asaletini üzerinde taşıyor"

Kedi gibi köpeğin de kendisini sevenle sevmeyeni çok ciddi şekilde ayırdığını anlatan Külünk, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Mesela kangal köpeğinin sadakati, o asil duruşu... Bana göre kangal köpeği, Anadolu topraklarının en önemli değerlerinden biri. Çünkü, Anadolunun bütün asaletini üzerinde taşıyor, muhteşem bir hayvan. Sibirya kurdunun o vakarı da çok farklı. Türklerin tarihte, hayvanlar aleminde kangal köpeği ve kurtla çok ciddi bağı olmuştur. Kangal köpeğinin duruşundaki o heybet, asalet Anadolu'yu ifade etmektedir. Kurttaki o dik başlılık, duruşundaki o asil çizgi, aslında bir milletin toprağından kaynaklanan karakterinin, genlerinin buluştuğu bir boyuttur.

Kedide de merhameti ve şefkati görürüz. Evlerde kedi beslenmesi, çocukların kedi ile evde oynaması, milletin sokaktaki kediye olan sevgisi bir anlamda bu milletin, Anadolu'nun merhamet ve şefkat tarafının hayvanlar alemindeki karşılığıdır. Bundan dolayı hayvanlara olan sevgiyi kaybetmemek durumundayız. Bu sevgi, varlığımızın en önemli sırrıdır. Hayvanlar aleminde bir kediye tekme atmanın, aslında bir hayvana değil, canlıya tekme atmak olduğunun bilincinde hareket etmeliyiz."

"Bu mesele üzerinden birbirimizi üzmememiz gerekiyor"

Metin Külünk, "TBMM Genel Kurulunda hayvanlar üzerinden tatsız bir bir tartışma olduğu" anımsatılarak, bununla ilgili görüşünün sorulması üzerine, şunları söyledi:

"Üzücü, bence hiç olmamış kabul edip unutmak gerektiği kanaatindeyim. Belki hadisenin sıcaklığı ile hepimiz bu meseleye dair yorum yaptık ama şimdi daha soğukkanlı bir şekilde geriye dönüp baktığımızda, hiç yaşanmaması gereken ve bir daha olmasını asla temenni etmeyeceğimiz bir olay. Bu mesele üzerinden birbirimizi üzmememiz gerekiyor. Isırılma hadisesine soğukkanlılıkla bir daha geriye dönüp baktığımda, orada o fiili gerçekleştiren insanın, yerde muhtemelen can havliyle, arada kalmaktan kaynaklanan bir feryat haliyle yaptığını düşünüyorum. Çünkü, normal şartlar altında, asla hiç bir insanın bir diğer insana reva görmeyeceği bir durumdur. Şık değil, bunun üzerinden konuşmamız da Parlamento'nun o tartışma üzerinden anılması da üzücü. Bu olayı, bir daha hatırlamamak üzere unutmalıyız."