'Baykal'ı Rodos da kurtarmaz!'

'Seçim sonuçları, geleneksel olarak devlete ve askerî bürokrasiye dayanarak siyaset yapan CHP'nin, halk ile arasını açtığını ve dar bir alana kendisini hapsettiğini göstermektedir'

ABONE OL
GİRİŞ 23.07.2007 13:07 GÜNCELLEME 23.07.2007 13:07 SİYASET
'Baykal'ı Rodos da kurtarmaz!'

Zaman gazetesinde Doç. Dr. Turgay Uzun'un ilginç yorumu..

Baykal'ı Rodos da kurtarmaz!

27 Nisan askerî muhtırası ve cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası süreçte CHP, sistemi kilitleyerek bir laik-dindar gerilimi düzleminde siyaset yapmayı seçmiş ve bu kutuplaşmanın seçimlerde kendisine oy getireceği hesabını yapmıştı.

Ancak seçim sonuçları, geleneksel olarak devlete ve askerî bürokrasiye dayanarak siyaset yapan CHP'nin, giderek daha da halk ile arasını açtığını ve dar bir alana kendisini hapsettiğini göstermektedir. 27 Nisan sonrası süreçte eski ve yeni darbecilerle kol kola mitingler organize eden CHP yönetiminin, tarihinde hiç olmadığı kadar sağa ve milliyetçi-devletçi ideolojiye yaklaşmış, sınır ötesi seferler düzenleyecek kadar reel politikten kopuk bir siyaseti benimsemişti. Ancak seçmen, gerçek bir milliyetçi parti varken kendisini sol zanneden bir milliyetçi-statükocu yapıya oy vermenin anlamsız olacağını anlamış ve bu yönde eğilimini ortaya koymuştur.

CHP'nin oy aldığı bölgelere baktığımızda yine önceki seçimlerdeki tablonun kemikleşerek devam ettiği, işçi sınıfından, emekçilerden, yoksullardan, kendisini muhalif olarak tanımlayan 'mustarip'lerden ziyade, toplumun gelir seviyesi yüksek, sorunu olmayan, düzenle barışık ve ondan yararlanan statükocu kesimlerden destek aldığı ortaya çıkıyor. Bu tablo bağlamında değerlendirdiğimizde CHP'nin giderek sol'dan ve sol seçmenden uzaklaşarak gelir düzeyi yüksek kesimlerin, zenginlerin ve 'tuzu kuruların' desteğindeki bir 'devlet partisi' görünümünü güçlendirerek sürdürdüğü sonucuna ulaşmak mümkün.

Son seçimlerin oraya koyduğu bir başka gerçek sosyal demokrat olduğunu iddia eden CHP'nin sol seçmeni temsil etmediği ve sağ partilerin zaman zaman sol söylemi kullanarak bu seçmen kitlesini kendi yanlarına çekebildikleri. Yani, ezilen, yoksul kitlelerin sözcülüğünü beklenildiği gibi sol partiler değil, sağ partiler hatta radikal sağ partiler yapmaktadır. Bu durum ciddi bir biçimde Avrupa standartlarında gerçek bir sosyal demokrat parti ihtiyacını veya mevcut sol partilerin bu doğrultuda değişimini gündeme getirmektedir. Acaba CHP bu süreci iyi değerlendirebilecek ve ideolojik ve örgütsel bir değişimi başlatarak Avrupa tipi bir sosyal demokrat partiye doğru evrilebilecek midir? Yoksa önceki seçimlerde olduğu gibi hiçbir şey olmamış gibi davranarak 'küçük olsun bizim olsun' diyerek devletçi refleksler üzerinden siyaset yapmanın kolaycılığına devam mı edecekler? CHP'nin sol ideolojiden kopuk Kemalist sağ-milliyetçi ideolojisini ve demokratik ilkelerden uzak örgütsel yapısını, yerel çıkar çevreleriyle ve eşrafla yaptığı ittifakları düşünürsek olumlu bir değişimin olacağını söylemek zor görünüyor.

Gelinen noktada CHP'nin MHP ile eşit olduğu ya da seçim öncesinde 'sağdaysan MHP'ye, soldaysan CHP'ye' kampanyasının en azından CHP için hayal kırıklığı ile noktalandığını düşünürsek sağa kaymanın CHP için bir 'kurtuluş reçetesi' olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu yeni dönemde CHP benzeri siyasal yapıların değil iktidar alternatifi olması, varlığını sürdürmesi bile zor görünmektedir. Sağlıklı olan, CHP kadrolarının kendiliğinden bu gerekliliğin farkına varıp değişimi başlatmaları, bu süreci parti içi çekilmeler ve klik hesaplaşmaları düzleminden çıkartarak doğal bir değişim süreci haline getirmeleridir.

Doç. Dr. Turgay Uzun-MUĞLA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ