Cuma namazı kılanlar niçin artıyor

Yazar Nagehan Alçı, İran'da Cuma namazına gidenler azalırken, Türkiye'de artığına dikkat çekti ve muhafazakârlaşma dalgasına ilginç biryorum getirerek, parti faktörünü açıkladı.

ABONE OL
GİRİŞ 01.12.2007 09:35 GÜNCELLEME 01.12.2007 09:35 SİYASET
Cuma namazı kılanlar niçin artıyor

Nagehan Alçı'nın köşe yazısı


Cuma namazı: İran’da out, Türkiye’de in

Dursun Efendi Tokat’tan 20 sene önce göçer İstanbul’a. O zamanlar delikanlı.

İlkin inşaatlarda amelelik yapmaya başlar. Bir göz gecekonduda tek başına kalır bir süre. Sonra hanımı da getirtir köyden.

* * *

Oturdukları semt bile köylerinin onlarca katıdır.

Şaşırırlar önce. Koskoca bir dünya diye görürler İstanbul’u. Ondan korkmazlar, aksine eski yaşamlarını alt etmek istercesine ona uyum sağlamaya çalışırlar.

Ancak bunun için lüks semtlerde oturup, iyi restoranlarda yemek yiyemeyeceklerine göre köydeki âdetleri terk etmekle başlarlar işe.

Bu âdetlerin başında da cuma namazı gelir. Fazla kırsal bulduğu bu alışkanlığı bir kenara koyar Dursun Efendi. Sonra da oruç tutmayı köylü olmakla eş tutar. Ondan da vazgeçer.

* * *

Ancak yıllar içinde köylerden göç edenlerin sayısı arttıkça bakar ki etraf kendi köyüne dönmüş, eski köye yeni âdet de olmaz. Tekrar başlar cumaya, oruca. Demode bulduğu alışkanlıkları özlediğini fark eder, eskisinden de sıkı sarılır onlara.

* * *

Bugün Türkiye’de yaşananlar Dursun Efendi’nin örneğinin büyük resme uyarlanmış hali.

Diyanet İşleri’nin yaptığı son araştırmaya göre bu ülkede 13 milyon kişi cuma namazına gidiyor.

İran’da cumaya gidenlerin sayısı ise 6 milyon. İran da 70 milyon, Türkiye de. Yani Türkiye’de, şeriat rejimi ile yönetilen İran’ın iki katı insan kendi rızası ile cumaya gidiyor.

Peki bunun sebebi ne?

* * *

Soruya verilecek en basit cevap: AKP. Bugün “cumhuriyet elitleri” kendilerine göre her “nahoş” gelişmenin nedeni olarak hükümeti görüyor. Oysa dinin mecburi kılındığı İran’da, dini vecibeyi yerine getirenlerin sayısının bizden yarı yarıya az olmasının altındaki nedenlere daha dikkatli bakmak gerek.

* * *

Bu sebeplerin ilki Türkiye’de dinin bir özgürlükler alanı gibi algılanması. Kamusal alandan uzun yıllar uzak tutulan dini imgeler ve pratikler son yıllardaki demokratik açılımlarla adeta bir cazibe unsuru oldu. Dindar olmak kendini cesurca ifade etmekle bir tutuluyor sanki. İran’da ise devlet kontrolündeki dinin bir cazibesi yok. Dayatılıyor, bu da aslında insanları dinden uzaklaştırıyor.

* * *

Önceki gün Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Ali Çarkoğlu ve Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Ersin Kalaycıoğlu, Açık Toplum Enstitüsü’nün desteğiyle yürüttükleri “Seçim 2007” araştırmalarının sonuçlarını duyurdular. Bu sonuçlar arasında ilginç bir bulgu var. 2006’da toplumun yüzde 34’ü “yapılacak değişikliklerle eski örf ve âdetlere yeniden sahip olmalıyız” görüşünü savunurken, 2007’de bu görüşü savunanların oranı yüzde 50’ye çıkmış!

* * *

AKP yüzünden, derseniz, sizi düzeltmek zorunda kalırım. Çünkü aynı araştırmaya göre bu fikri savunanların yaklaşık yüzde 58’i MHP’li, yüzde 51’i AKP’li. Yani AKP’ye oy verenlere oranla MHP’ye oy verenlerin daha büyük bir çoğunluğu eski örf ve âdetlere dönüşü arzuluyor. CHP seçmenlerinin de yüzde 37’si aynı fikirde.

* * *

Bence Türkiye’deki muhafazakârlaşma dalgası tek bir parti ya da siyasi harekete indirgenecek bir gelişme değil. Bu, yılların ifade özgürlüğü kısıtının ani dışa vurumu. Demokrasi gelişirken topluma yeni açılımlar sağlıyor ve bu yeni açılımların önemli bir kısmı aslında özlenen eskiler. İşte bu dalgayı en iyi yakalayan ve ifade eden parti AKP. Gücünü de büyük oranda bundan alıyor. Türkiye yeni açılım olarak algılanan “eskileri” tükettiğinde “gerçek yenilere” yelken açacak ve asıl gelişme de o zaman başlayacak.


nagehan@nagehanalci.com


(Akşam)