Türban nefret simgesi mi oluyor?

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, yine gündem oluşturacak bir soru sordu: 'Acaba türban siyasal bir simge olmaktan çıkıp bir nefret simgesi haline mi dönüşüyor?'

ABONE OL
GİRİŞ 04.12.2007 07:31 GÜNCELLEME 04.12.2007 07:31 SİYASET
Türban nefret simgesi mi oluyor?

Ertuğrul Özkök'ün köşe yazısı


Türban nefreti, nefret türbanı

SON günlerde bu soru yakama yapıştı.'Türban siyasal bir simge olmaktan çıkıp bir nefret simgesi haline mi dönüşüyor?'

Yani zenginlerden, hákim sınıflardan, Nişantaşı’ndan intikam alma duygusunun üniforması mı oluyor?


Geçen cuma günü Hürriyet’in birincisi sayfasında yayınlanan bir fotoğraf, bu soruyu basit bir merak olmaktan çıkarıp endişe kaynağı haline getiriyor.

Fotoğrafı hatırlayın.

Bir genç kız, İstiklal Caddesi’nde gazete satıyor.

Sattığı gazetenin adı 'Kızıl Bayrak'.

Yani komünizmin orak çekiç kadar sembol kavramı.

Gençlik yıllarımdan beri çok tanıdık olduğum bir sahne.

Ama bu fotoğrafta başka bir şey daha dikkati çekiyor.

'Kızıl Bayrak' gazetesini satan kızın başında türban var.

Yani, 'komünizmin sembolü' ile 'siyasallaşmış dinin' sembolü, aynı kızın üzerinde birleşmiş.

Yani iki radikal inanış bir araya gelmiş...

Bu fotoğraftaki türbanın 'basit bir inanç gereği' olduğuna kim beni ikna edebilir?

Burada beni daha da fazla rahatsız eden bir şey var.

Kızın yüzündeki nefret ifadesi...

* * *

Evet, kızın yüzünden belirgin bir nefret ifadesi açıkça okunuyor.

Öyleyse bu kız kimden nefret ediyor?

Elindeki gazeteyi dikkate alırsak, 'hákim sınıflardan', 'burjuvaziden'.

Başındaki türbana bakarsak, 'laiklerden'...

Durum böyleyse gelin, hayati bazı soruları sormaya başlayalım.

Önce 'Kızıl Bayrak' satan kızdan.

Bugün, Türkiye’de kim iktidarda?

Kimine göre 'ılımlı İslam', kimine göre 'takıyyeci İslam'.

Yükselen zengin sınıfı kim?

Büyük ciplerin içinde, zengin alışveriş merkezlerinde giderek daha sık görmeye başladığımız 'türbanlı elitler' değil mi?

Yoksa böyle değil de, bu türbanlı Marksist, hálá kafasındaki hayali bir hákim sınıf klişesine mi meydan okuyor?

Yani şunu mu demek istiyor:

'Başımdaki türban, sizin için orak çekiçten bile daha rahatsız edicidir.'

* * *

Dünya, orak çekiç ile türban ittifakını son defa 1979 yılında İran’da görmüştü.

O yol arkadaşlığı, Marksistler açısından çok dramatik bir alın yazısına dönüşmüştü.

Dramatik ve kanlı bir alın yazısı...

Ortak düşmana karşı ortak nefret, ağır bir ihanetle sonuçlanmıştı.

Sonunda kazanan türban olmuş ve orak çekici, ona inanan yüz binlerce insanla birlikte İran haritasından silmişti.

Yani türban, orak çekici tasfiye etmişti.

* * *

Milliyet Gazetesi’nin anketine bakılırsa, türbanlı kadın sayısı dörde katlanmış.

Oysa TESEV’in bundan iki yıl önce yayınladığı bir ankette, türbanlı kadın sayısının azaldığı sonucu çıkmıştı.

Anketlerden biri yanlış mı sonuç verdi?

Yoksa, o tarihten bugüne kadar geçen sürede bir şeyler mi oldu?

Mesela, yüzde 46.5’lik seçim sonucu...

Milliyet’in araştırmasını yapan ekibin başında Tarhan Erdem var.

Yani kendini kanıtlamış bir ekip.

Üstelik bu araştırmayı, 5 bin denek üzerinde yapmış.

Ama ben yine de şu sorunun cevabını merak ediyorum:

Türban takan kadın sayısında böyle çarpıcı bir artış mı var?..

Yoksa başındaki örtüyü türban olarak tarif edenlerin sayısı mı artıyor?

Aslında bu sorunun cevabı çok da önemli değil.

Çünkü her iki halde de yol şu sonuca çıkıyor:

'AKP’nin yarattığı yeni iklimde, türbanlı sayısı artıyor.'

Bir kısmı 'düzene ayak uydurmak', onun nimetlerinden daha kolay yararlanabilmek için...

Bir kısmı da, 'dönem bizim dönemimizdir' deyip içindeki siyasal nefreti, rövanş alma duygusunu tatmin etmek için.

Her iki halde de türban, artık siyasal bir iklimin yan ürünü haline gelmiştir.

* * *

Bunları tartışmalıyız. Çünkü önümüzde Anayasa değişikliği var.

Bu siyasal sembol, Anayasa ile teminat altına alınmalı mıdır?

Ben ısrarla 'Hayır alınmamalı' diyorum.

Çünkü türban, siyasal bir nefretin ifadesi haline gelmiştir ve buna Anayasal teminat getirmek, 'mahalle ve arkadaş baskısını' meşrulaştırmak anlamına gelecektir.

Bu da Türkiye’yi, çok uzun süre çözemeyeceği sosyal sorunlara, kavgalara götürecektir.

AKP yöneticileri, eğer türban konusunu 'Allah tarafından kendilerine yüklenmiş bir misyon' olarak görmüyorlarsa, bu konuyu bir kere daha dikkatle düşünmelidirler.

Bir inanç sembolü, nefret sembolü haline dönüşüyorsa, çok tehlikeli bir dönem başlıyor demektir.


(Hürriyet)