Başkan olursa Joe Biden’ın Türkiye dosyasında neler var?
Joe Biden, Türkiye için dersini iyi çalışmış durumda. Çünkü dış politikadaki amaçlarını gerçekleştirmek için Türkiye’ye mutlak ihtiyacı var. Bunu kolaylaştırmak için de söylediklerini yapacak bir ismin başa geçmesini hayal ediyor. Oysa hayallerinde eski Türkiye’yi arzulayan Biden’ı yeni Türkiye gerçekleri bekliyor.
ABONE OLTarık Dağlı'nın haberi...
George W. Bush 2001’de başkan seçildiğinde yaptığı konuşmada Türkiye’den önümüzdeki yüz yılın ABD için en önemli müttefiklerinden biri şeklinde bahsettiğinde hayal ettikleri tam olarak neydi bilemiyoruz ama bu planın ciddi oradan değiştiği ve özellikle Türkiye tarafından değiştirilmek zorunda bırakıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bu sözlerin söylenmesinden bir buçuk yıl sonra Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan ülkenin liderlik koltuğuna otururken ABD’de ise Bush’un ardından Obama ve Trump dönemleri yaşandı ve bugün gelinen noktada kesin sonuçlar açıklanmasa da Joe Biden ile yeni bir dönem daha başlayacak gibi… Şu ana dek gerek Biden’ın Obama döneminde yaptığı başkan yardımcılığı deneyiminden gerekse seçim yarışı sırasında yaptığı açıklamalardan 78 yaşındaki siyasetçinin Türkiye politikasının aşağı yukarı ne şekilde olacağının fotoğrafını çekebiliyoruz.
TÜRKİYE NE YAPIYORSA HEPSİNE KARŞI
Evet Biden, İncirlik Hava Üssü’nde nükleer silahların bulunmasına karşı çıkıyor.
YPG/PKK’ya Pentagon’un da desteğiyle çok büyük destek veriyor. Hatta Trump’ın eski danışmanı John Bolton'a "Kürtler devlet kurmak istiyorsa bu ancak Joe Biden’ın başkanlığında gerçekleşir" dedirtecek kadar YPG’ye önem veriyor.
Başkan Erdoğan ile çalışmak istemiyor ve onun gitmesi için muhalefeti desteklediğini açıkça belirtiyor.
Türkiye’de basın özgürlüğü ve insan hakları ihlalleri olduğunu sürekli vurguluyor.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’den çıkarılmasını talep ediyor. Açıkça Yunanistan’ın tarafında yer alıyor.
S-400’ler nedeniyle Türkiye yaptırım uygulanacağını ve CAATSA’yı devreye sokacağını söylüyor.
FETÖ’cüler hakkında tek bir olumsuz ifade kullanmıyor ve hatta yakınındaki bir çok isim, ABD’deki FETÖ’cülerle ilişki içinde bulunuyor. Üstelik FETÖ’cüler ondan övgüyle bahsederken Trump’ın gidişi ve Biden’ın gelmesi için çaba sarf ediyor.
Ayasofya Camii’nin açılmasına karşı çıkıyor.
Sözde Ermeni Soykırımı’nı tanıyacağından bahsediyor.
Karabağ’da Ermenistan’ın tarafını tutarken, Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği destekten rahatsızlığını dile getiriyor.
TÜRKİYE BİDEN İÇİN ÖNEMLİ
Tüm bunları üst üste koyduğumuzda Biden’ın açıkça bir Türkiye düşmanlığı beslemesinden ziyade uygulamayı hedeflediği dış politikada Türkiye’nin ne derece önemli olduğu alt metni ortaya çıkıyor. Biden dış politika vizyonunu anlatırken ne Çin ne Rusya ne de İsrail için bu derece ayrıntılı ve net görüş ifade etmedi.
Bu noktada belirleyici olan ise Biden’ın hangi Türkiye’yi tercih edeceği… Erdoğanlı Türkiye’yi tercih etmediğini açıkça söylüyor, aklında kendi emellerini uygulayabileceği ve kendi sözünü ikiletmeden dinleyen bir Türkiye var belli ki… Ancak bu istekleri Biden’ın Obama döneminde başkan yardımcılığı yaparken ki girişimlerde bir türlü gerçekleşmedi. O yüzden Biden da benzer girişimlerden artık bir sonuç alamayacağını biliyor ki Erdoğan’ı seçim yoluyla göndereceklerini söylüyor. Peki Biden bu arzusuna da ulaşamazsa ne olur? Tüm politik işaretler, her şeye rağmen Türkiye’den vaz geçme seçeneğinin olmadığını gösteriyor.
DIŞ POLİTİKA SÖYLEMLERİ İPUÇLARI VERİYOR
İşte o zaman karşısında Obama döneminden farklı bir Türkiye görme olasılığı çok fazla. Çünkü Türkiye o günden bu yana dünya sahnesinde çok daha ağırlığını koydu ve uluslararası platformlarda Türkiye olmadan masanın kurulamayacağını defalarca kanıtladı. Suriye, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Libya, Azerbaycan örneklerinde tüm dünya Türkiye’nin varlığını istemese de kabul etti. Biden’ın da bu durumu kabul etmesi gerekecek çünkü Türkiye onun için vazgeçilmez bir seçenek. Bunu, Biden’ın tüm dünyada uygulamayı hedeflediği dış politika vizyonunu incelediğimizde daha iyi görüyoruz.
İLK HEDEFİ RUSYA OLACAK
Biden, Trump’ın aksine Çin ile zıtlaşmayı düşünmüyor. Her ABD yönetiminin olduğu gibi onun da bir düşmanı olacak. Bu seçenek şu an Rusya gibi görünüyor. Tabi ki bunun yanında İsrail’in güvenliğini sağlamak adına Ortadoğu’da seçilecek düşmanlar, silah pazarını ayakta tutmak için karıştırılacak ülkeler ve anti-demokratik bahanesiyle yalnızlaştırılacak liderler de yer alacak. Bu noktada Biden, Trump’tan farklı olarak Afganistan’dan asker çekip Taliban ile masaya oturmayı düşünmüyor. Biden’ın söylemlerinden masaya en çok getirilecek ülkelerin başında Rusya ve Afganistan olduğunu söyleyebiliriz.
Bunun yanında El Salvador, Honduras gibi Orta Amerika ülkelerinin kendi istedikleri şekilde davranması için gerekli siyasi ve ekonomik adımlar atılacak.
Trump ile yakın ve iyi ilişkiler kuran ve Demokratlar tarafından “Otokrat” olarak nitelenen Brezilya ve Filipinler liderleri Bolsanaro ve Dutarte de Biden’ın hedefinde olacak. Özellikle Brezilya, Güney Amerika’da karışıklık çıkartılacak ve lideri değiştirilecek en önemli hedef olarak yer alıyor Biden’ın ajandasında.
TÜRKİYE’Yİ RUSYA ÇİZGİSİNE İTEMEZ, ALTERNATİFİ YOK
Burada önemli olan ise Biden’ın ısrarla Moskova’yı hedef göstermesi. Biden her fırsatta Batı demokrasisine müdahale eden, politik suikastlar işleyen, NATO’yu zayıflatan, Avrupa Birliği’nin bölen ve ABD seçimlerine müdahale eden Rusya’nın altını çizdi. En önemli düşman olarak Rusya’yı gösterdi. Obama hükümeti zamanından ABD, Rusya’ya karşı İran ile işbirliğinin kapılarını açmış ama bu birlikteliğin devamı getirilememişti. Biden ise İran’ı “Bölgeyi istikrarsızlaştıran ülke” olarak tanımlıyor. Yine de hedefine Rusya’yı koyuyorsa tekrar İran ile yakınlaşabilir ancak siyaset bilimciler Türkiye’nin çok daha iyi bir müttefik olacağını söylüyor. Türkiye son dönemde her ne kadar Rusya ile yakınlaşmış gibi görünse de konu Rusya’nın yoluna taş çıkarmak olduğunda son yıllarda bunu Türkiye dışında başarabilen olmadı. Biden’ın birebir yakın ilişkilerde olduğu Ukrayna da bu açıdan iyi bir seçenek ancak Ukrayna’nın ne dünya sahnesinde ne de Rusya özelinde Türkiye kadar ağırlığı bulunmuyor. Yani Biden, Rusya’ya karşı Türkiye’ye biraz da mecbur kalıyor. İşin özü, Biden baş düşman olarak Rusya’yı görüyorsa göz göre göre Türkiye’yi Rusya’nın safına itmeyi göze alamaz.
ORTADOĞU’YU BEKLEYENLER; SUUDİ ARABİSTAN İLE BALAYI BİTTİ
Biden’ın Ortadoğu’da diğer ortaklarına bakacak olursak Suudi Arabistan, BAE ve Mısır ile Küre İttifakı kuran Trump kadar yakın olup olmayacağı bir muamma. Demokratların bu konudaki işleyiş tarzını demokratik sivil hükümetler kurulmasını teşvik etmek adı altında kendilerine yakın adamların desteklenmesi şeklinde izah edebiliriz. Obama dönemindeki Arap Baharı da bunun bir göstergesi. Bu açıdan bakınca Sisi’nin Biden açısından tam arzulanan bir ortak olmadığını söyleyebiliriz. Daha demokrat birini tercih edeceklerdir. Trump’ın damadı Jarod Kushner’in Suudi Arabistan ve BAE’de veliaht prenslerle olan muhabbetini bilmeyen yok. Biden bu iki ülkeye aynı sıcak kanlılıkla yaklaşmayacaktır. Reuters bu durumu “Balayı bitti” diyerek yorumluyor. Ayrıca Biden ve Demokratlar, Veliaht Prens bin Selman’ın Kaşıkçı cinayetinin rolünün aydınlatılmasını çok istiyor. Biden, Yemen Savaşı’nda da Suudi yönetiminin tavrından rahatsızlığını dile getiriyor. BAE’ye ise daha sıcak davranıyor. Mesela Suudi Arabistan gibi Yemen’deki savaşa silah sağlayan BAE’yi aynı konuda eleştirmiyor. Bu ülkelerin İsrail ile normalleşmesi ise Biden döneminde kağıt üzerinde kalacak gibi. Zira Biden Kudüs’ün başkent olarak tanınması kararının değişmeyeceğini açıklasa da İsrail-ABD ilişkilerinin Trump dönemindeki hızında olmayacağını ve Yüzyılın Anlaşması için ileri adımlar atılmayacağını dile getirdi. İsrail’in Batı Şeria’daki yayılmacı (işgal) planını ise desteklemediğini açıkça ifade etti.
PYD İÇİN ÇOK ÇALIŞMASI GEREKECEK
Biden’in bölgede önemsediği bir başka konu olan PYD’nin varlığı ise taviz vermek istemeyeceği kalemlerden biri olarak görünüyor. Trump çok oralı olmasa da, hatta Suriye’deki askerlerin tamamını geri çekmek istese de Biden gibi düşünen Pentagon’un ısrarıyla ABD; PYD/PKK’ya desteğini sürdürdü. Biden’ın Obama dönemi icraatları ve Trump dönemi söylemlerine baktığımızda burada kendisine yeni bir meşru müttefik oluşturmak için çabalayacağını görüyoruz. Zaten kendisinin de belirttiği gibi Erdoğan ile en büyük sorununu belki de terör konusu oluşturuyor. Türkiye son dönemde IKBY ve Irak merkezi hükümetinin de gayretiyle PKK’ya bölgede yaşam hakkı tanımıyor. Gerek sınır içi gerekse Kuzey Irak’taki operasyonlar PKK’yı PYD/YPG bölgesine sıkıştırmış durumda. Biden’ın burada PYD’yi hareket edecek konuma getirmesi için ise Türkiye ile masaya oturmaktan başka çaresi görünmüyor. Tabi ki Irak ve IKBY için yeniden dizayn planı da hazırlayabilir. Ya da 2018 öncesi gibi DEAŞ’ın tesadüfen yeniden ortaya çıkmasıyla yeni bir kaos ortamından PYD’ye alan sağlayabilir. Ama Türkiye bu senaryoya hazırlıklı ve yaşanacaklar konusunda daha tecrübeli olacak.
TÜRKİYE İÇİN DEĞİŞEN BİR DURUM YOK
Sonuç olarak Biden, Erdoğan’ı siyaset sahnesinden ulaştırmak için uğraşacağını açıkça dile getirdi. Bunun için geçmişte darbenin kullanıldığını bile satır arasında ima etti. Bu kez seçimle yapmaya çalışacaklarını söyledi. Bunu deneyecekleri çok açık, ayrıca ekonomik yaptırım veya politik yalnızlaştırma seçenekleri ile de Türkiye’nin üzerine gelinmesi yüksek ihtimal. Ancak ortada şöyle bir gerçek var. Başkan Erdoğan her fırsatta ABD seçimleri için kişilerin önemli olmadığını ve başkanın kim olduğu fark etmeksizin Türkiye’nin milli çıkarları doğrultusunda hareket edeceğini söyledi. Yani değişen Türkiye’nin diplomasisi olmayacak ama Biden, Türkiye’de başkan değişikliği durumunda ABD çıkarları doğrultusunda yürüteceği politikayı daha rahat bir şekilde hayata geçirmeyi umuyor.
BİDEN’IN ERDOĞAN GERÇEĞİNE ALIŞMASI GEREKİYOR
Başkan Tayyip Erdoğan, benzer süreçleri Trump döneminde de yaşadı, Avrupa tarafından sürekli yalnızlaştırılma politikası uygulanıyor. Ancak Türkiye tüm bu denemelere usta siyasi manevralarla cevap verdi hem sahada hem masada her saldırıyı savuşturmayı başardı. Biden döneminde de işler bu noktaya gelirse Türkiye için değişen bir durum olmayacak ancak karşısındaki muhatabı kabul etmeyerek tercih yapmaya çalışan Biden’ın, eskiden olduğu gibi Türkiye’nin emir verilen, yok sayılan ülke değil de masada bulunan güç olması gerçeğine alışması gerekiyor.