'Türkiye’nin ABD ve AB ilişkilerinde olumlu dönemin başlangıcı olabilir'
Prof. Dr. Gülnur Aybet: ABD’de yeni yönetimin önceliği uluslararası kurumlarla sarsılmış güveni yeniden tesis etmek. Biden, bu süreçte Türkiye gibi önemli bir müttefikinin AB ve NATO kapsamında bağlarını güçlü tutmasını tercih edecektir.
ABONE OL6 Ocak günü ABD'nin başkenti Washington'da gerçekleşen kongre baskınının şoku hala devam ediyor. Trump taraftarları tarafından düzenlenen miting, kontrolden çıkarak adeta bir sivil darbeyi andıran görüntülerin ortaya çıkmasına neden oldu? Peki ABD'de bundan sonra neler yaşanacak? Biden döneminde Türkiye-ABD ilişkilerini nasıl bir gelecek bekliyor? Son yıllarda duraklama dönemine giren Türkiye-AB ilişkilerinde yumuşama sinyalleri geliyor mu? Yeniden yapılanma dönemine girmeye hazırlanan NATO'nun Türkiye ile ilişkileri güçlenecek mi? Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Dr. Gülnur Aybet tüm bu soruların cevabını Sabah Gazetesi'nden İsa Tatlıcan'a verdi...
ABD'DE MÜESSES NİZAMA KARŞI AKIM
-Gülnur hanım 6 Ocak aksamı ABD Kongresi'nde Trump taraftarları tarafından kanlı bir baskın düzenlendi. Bu olayları nasıl yorumlamak gerekir?
Amerika içindeki kutuplaşma ne zamandır zaten vardı. Ancak bu son senelerde ortaya çıkan ve Amerika'dan öte daha küresel niteliği olan bir değişimin yansıması olarak bakarsak, kongredeki olayın şiddet ve öfke niteliğini bu şekilde değerlendirebiliriz. Küresel niteliği dediğim, esasen Batı yani Avrupa ve Amerika'dan oluşan ve küresel yönetimin çekirdeği hale gelmiş olan 'transatlantik yapının' kendi içindeki çatlaklardan ikiye ayrıştığını görüyoruz. Bir taraftan kitleler karşısında meşruiyeti sorgulanmaya başlamış bir müesses liberal düzen ve savunucuları, öteki tarafta ise müesses liberal düzene karşı, içe dönük merkantilist bir akım. Bu ikinci akımda, kitlelere küresel karşıtlığını cazip kılan, ülkeleri için 'kontrolü geri almak'tan ibaretti.
TRUMPİZM AKIMI ORTAYA ÇIKTI
-ABD'de Cumhuriyetçilerden ayrı olarak Trumpizm diye adlandırılan yeni akımın etkisi oldu mu bu olaylarda?
İngiltere'de Brexit ve ABD'de 'Amerika'yı tekrar güçlü yapma' sloganları bu kontrolü geri alma ihtiyacının halkta karşılığını bulmuş oluyordu. Aynı şekilde Avrupa'da yükselen sağ akımlarında çağrıştırdığı buydu. Fakat Avrupa örneklerinden farklı olarak, Amerika'daki olay, siyasi tabanı da değiştirdi. Klasik Cumhuriyetçi/Demokrat ikilisinin seçmenleri çok belliyken, birden bire Cumhuriyetçi taban ve üst düzey ayrıştı. Trumpizm diye yeni sosyal bir akım tabanı etkiledi, partiyi dönüştürdü. Trump'a meydan okuyabilecek farklı nitelikteki bir lider çıkaramadı. ABD'de seçimler hep çok yakındı. Ama bu sefer başkanın seçim sonuçlarını kabul etmeyişi zaten peşinde giden kızgın bir tabanı daha da körükledi.
TRUMPİZM 2024'TE GERİ GELEBİLİR
-Trump seçim yenilgisini kabul etti. Peki bu Trumpizm akımı geri gelebilir mi?
Nitekim bu son olay, Trump'a ileride oynayacağı bir siyasi rol için büyük zarar verse de, kendi başlattığı Trumpizm akımının da kolay kolay sönmeyeceğini ve 2024 seçimlerinde tekrar bir hareket olarak belki daha da güçlü bir şekilde geri geleceğini demokratlarda biliyor.
SON 7 SENE GERGİN GEÇTİ
-Biden döneminde Türkiye-ABD ilişkilerini nasıl bir gelecek bekliyor?
Türk-Amerikan ilişkilerinde son 7 senenin gergin geçtiğini söyleyebiliriz. Bilhassa Obama'nın ikinci döneminden itibaren ABD'nin tutarsız Suriye politikaları ve 2017'de yeni gelmiş bir Trump yönetimine dayatılan YPG'nin silahlandırılması kararı ile akabinde Türkiye'nin hava savunma sistemi ihtiyacını müttefiklerinden karşılayamamasından ötürü, Rus yapımı S-400 sistemini alması ve bundan sonra da ABD'nin F-35 programından Türkiye'yi çıkarma tehditleri, ve bununla birlikte gelen CAATSA yaptırımları… Bütün bunların yanında, FETÖ konusunda Amerika'nın atamadığı veya atmak istemediği adımlar karşısında sabrının gittikçe tükenmesi. Biden yönetimi ile iki kırmızı çizgimiz devam edecektir: YPG'ye desteğin bitmesi ve FETÖ konusundaki taleplerimize somut yanıtlar. Bununla birlikte S-400/F-35 ile ilgili sorunun çözümü için arayışlar devam edebilir. Ayrıca ticaret hacmimizi 100 trilyon dolara çıkarma vaadimiz üzerinde iki tarafta çalışmaya devam edecektir.
TÜRKİYE, ABD İÇİN HALA ÖNEMLİ BİR MÜTTEFİK
-Demokratları dış politika hamleleri çok eleştirilmişti. Trump özellikle Ortadoğu'da çekilmeyi hedefledi ama başaramadı. Biden nasıl bir politika izleyecek?
Biden yönetimi için bazı tematik öncelikler olacaktır: COVID19 ile mücadele, Covid'den sarsılan ekonomiyi tekrar güçlendirme, iklim değişikliği, teknoloji ve Çin'in bu konuda yaygınlaşan küresel rolü ve tekrar transatlantik merkezin küresel yönetişimin dizginlerini ele almasını sağlamak. Sonuncusu için uluslararası kurumlara sarsılmış olan güveni yeniden inşa etmek ve bilhassa burada AB ve NATO ile daha sıkı çalışmak geliyor. Aslında bu konularda Türkiye ile işbirliğinin arttırabileceği yeni alanlar çıkıyor. Mevcut sorunların bir kısmına Biden yönetimi daha sert bir tepki verebilir fakat, aynı zamanda küresel yeniden yapılanmaya daha yapıcı bakacakları için, Türkiye gibi önemli bir müttefikinin AB ve NATO kapsamında bağlarını güçlü tutmasını tercih edecektir. Ayrıca COVID ile mücadelede daha işbirliğine yakın bir tutum sergilemesi bekleniyor.
YENİ YÖNETİMDEN OLUMLU YAKLAŞIM BEKLENTİSİ
-Peki Doğu Akdeniz meselesi?
AB ile ilişkileri domine eden Doğu Akdeniz gerginliğinde de Biden yönetimi daha yapıcı bir rol oynayabilir, mesela diyalog konusunda bazı AB üye ülkelerine daha teşvik edici davranabilir. Mevcut sorunların bazılarının daha ön plana çıkma olasılığı ile birlikte, Biden yönetiminin başka konularda olumlu yaklaşımlarını da bekleyebiliriz.
NATO'DA TÜRKİYE'NİN ETKİSİZLEŞTİRİLMESİ İMKANSIZ
-Biden döneminde NATO'nun güçlendirilmesinden sözediliyor. Türkiye'nin etkisizleştirilmeye çalışıldığı bir NATO'nun yeniden yapılandırılması mümkün mü?
NATO'nun güçlendirilmesi Biden yönetimi için bir öncelik. NATO'da Türkiye'nin etkisizleştirilmeye çalıştırılması imkansız birşey. Türkiye 5. madde kapsamında harbe hazır durumu, muharebe yeteneği, tecrübeli, modern ve ileri teknolojili Türk Silahlı Kuvvetleri ile NATO operasyonları ve misyonlarına en fazla katkı sağlayan beş ülkeden biridir. En son olarak, Türkiye, NATO Mukabele Kuvvetinin içinde bir çekirdek güç olan Çok Yüksek Hazırlıklı Müşterek Görev Kuvvetinin komutasını 1 Ocak 2021'den itibaren devralmıştır. Bunun dışında, bölgesel NATO misyonlarında başta Afganistan'da, Kosova'da ve Irak'ta NATO Misyonlarına katkı vermektedir. Türkiye, Akdeniz'de görev yapan NATO Daimi Deniz Gücüne en fazla katkı yapan üç ülkeden biri olduğu gibi Akdeniz'de yürütülen Deniz Muhafızı Harekatına da en fazla katkı sağlayan ülkedir.
TÜRKİYE NATO'DA ÖNEMİNİ KORUYACAK
-Türkiye NATO'nun geleceğinde bu önemini hala koruyacak mı?
Biden yönetimi NATO'nun sadece askeri gücü ve Trump dönemindeki ülke savunma bütçe harcamalarını kapsayan 'yük paylaşımı' konularından çok, NATO'nun siyasi gücünü ve müttefikleri arası birliği güçlendirmeye çalışacaktır. Askeri ve stratejik katkısı büyük olan Türkiye'nin bu süreçte NATO'nun gelişen siyasi gücünü şekillendiren bir paydaş olarak, Transatlantik ittifakın geleceği yönündeki rolüne de bir yön veren ülkelerin önünde gelmelidir.
TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ FIRSAT
-Peki NATO Türkiye'nin güvenlik konusunda hassasiyetlerinin farkında mı?
Burada NATO için aşılması gereken en önemli konu müttefikler arasındaki tehdit algılamalarının farklılıklarıdır. Türkiye'nin terörle mücadelesine müttefiklerden daha somut destek gelmesini beklerken, ayrıca Suriye'de YPG'ye olan desteğin de artık bitmesi gerektiğinin altını çizmek gerekir. Rusya ile caydırma ve diyalog yaklaşımında Türkiye'nin Rusya ile geliştirmiş olduğu bölgesel işbirliği ilişkisi NATO'nun Rusya ile ilişkilerine de bir katma değer sağlayacaktır. Kısacası bu dönem, Türkiye'nin NATO'yu bu yeni yapılandırmada yeniden sahiplenmesi ve kendi avantajına kullanması için iyi bir fırsattır.
'TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ AVRUPA'DA
-Erdoğan geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklamalarda AB ile ilişkilerin canlandırılmasına vurgu yapmıştı. AB ile ilişkilerimizde önümüzdeki süreçte bir gelişme beklemeli miyiz?
AB yetkilileri ile olan diyalogumuz Doğu Akdeniz gerginliğinin domine ettiği süreçte de yoğun bir diplomasi trafiği ile devam etti. Başta Sayın Cumhurbaşkanımızın Konsey Başkanı Michel ve Komisyon Başkanı Von Der Leyen ve Yüksek Temsilci Borrell ile olan görüşmeleri, Dış İşleri Bakanımızın AB yetkilileri ve Sayın Borrell ile sürekli devam eden temasları, İbrahim Bey'in yakın zamandaki Brüksel temasları ile birlikte benim de Komisyon ve Dış İlişkiler Servisi üst düzey yetkilileri ile bir dizi görüşmem gerçekleşti.
-Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geleceğimizi Avrupa'da gördüğünü açıklaması Türkiye-AB ilişkileri açısından ne ifade ediyor?
Cumhurbaşkanımızın geleceğimizi Avrupa'da gördüğümüze dair açıklamasının aslında ülkemizin coğrafyasının doğru bir yansımasıdır. Ayrıca uzun yıllardır hem NATO üyesi olarak hemde AB, AGİT ve Avupa Konseyi ile olan kurumsal ilişkilerimizle bir uluslararası temayül haline gelen Avrupa ilişkilerimiz, bunun üstüne birde AB'nin en önemli ticaret ortağımız olduğunu düşünürsek, geleceğimizin burada olduğunu görebiliyoruz. Onun için bunu yeni bir eğilim olarak da görmemek lazım.
TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNDE YENİ DÖNEM
-Ortada hala AB ülkeleri ile yaşadığımız Doğu Akdeniz gibi çok önemli sorunlarımız var. Bunları aşabilecek miyiz?
Son bir senedir AB maalesef bir kaç üye ülkenin Doğu Akdeniz'deki maksimalist taleplerinden doğan baskılarına maruz kaldı ve bu geçtiğimiz sene bu yüzden Türkiye-AB ilişkileri açısından iyi değerlendirilemedi. Hala aşılması gereken konular var. Örneğin gümrük birliği, 18 Mart mutabakatının güncellenmesi, vize serbestisi ve siyasi diyalog mekanizmalarının, üst düzey diyalog toplantılarının yeniden canlandırılması. Bu konularda bu sene yol alabileceğimize dair AB'den de taahhüt var onlar da bu konularda ilerleme istiyorlar. Zaten bunlar en son Sayın Cumhurbaşkanımızın AB Komisyon Başkanı Von Der Leyen ile geçtiğimiz Cumartesi yaptığı görüşmede ele alındı.
YUNANİSTAN İLE GÖRÜŞMELER BAŞLIYOR
-Yunanistan ile ilişkilerde bir yumuşama bekliyor musunuz?
Yunanistan ile istikşafi görüşmelerin de yakında başlaması bekleniyor. Ayrıca Türkiye Kıbrıs konusunda BM'nin 5+1 formatında önerdiği gayri resmi toplantıya da olumlu bakıyor. Hem Yunanistan hem de Kıbrıs konusunda diyalog mekanizmaları aktif hale gelirse, o zaman AB burada üye ülkelerinin baskısıyla Doğu Akdeniz konusunda üye ülkeler ve Türkiye arasında kalmayacak ve sorunların çözümü için konuyu diyalog mekanizmalarına yönlendirebilecektir. Böyle olunca da Türkiye ile mevcut olan ve çözüm bekleyen diğer konulara odaklanabilecektir.
AB İLİŞKİLERİNDE POZİTİF DÖNEM
-Türkiye Cumhurbaşkanlığı düzeyinde bir adım attı. AB'den olumlu sinyaller alıyor musunuz?
AB'nin daha yapıcı tonunu bu geçtiğimiz 11 Aralık'taki Konsey toplantısı sonuç bildirgesinde de görmek mümkün. Önümüzdeki süreçte, Mart 2021'de bir daha toplanacak olan konseyden önce, AB Komisyonu Türkiye ile AB ilişkilerinde bir genel durum değerlendirmesi ve ilişkilerin geleceğine dair bir rapor hazırlamaktalar. Bu raporun da hazırlanış sürecini takip etmekteyiz. Cumhurbaşkanımızın bir Doğu Akdeniz konferansı önerisini ise Komisyon içinde Dış İlişkiler Servisinden bir birim bu önerinin değerlendirmesi üzerinde çalışıyor. Bu sürecide takip etmekteyiz. Sayın Dış İşleri Bakanımızın da AB konseyi dönem başkanlığını yeni devralan Portekiz'e en son yaptığı ziyaret de gayet olumlu geçtiğinden, bu dönem AB ile ilişkilerimizde pozitif gündemin gerçekten somut bir hal alacağını bekleyebiliriz.