AK Parti'den muhalefete manidar 'irtica' göndermesi
AK Parti Grup Başkanvekili Emin Akbaşoğlu, Kanal7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet'in sunduğu Başkent Kulisi programında soruları yanıtladı.
ABONE OLAK Parti Grup Başkanvekili Emin Akbaşoğlu, Kanal7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet'in sunduğu Başkent Kulisi programında soruları yanıtladı. Akbaşoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
AK PARTİ 7. BÜYÜK OLAĞAN KONRGESİ
Yeni başlangıç olan bir kongreyi icra ettik. Anlamı büyüktü. Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği mesajlar gerçekten çok kıymetliydi.
AK Parti kongrelerine baktığımızda, 7. kongrede olup bitenle aynı durumu ifade ediyorum: Değişim ve süreklilik. Bu iki unsur AK Parti'yi dinamik kılıyor. Büyük birikimi şartlara göre ayarlama imkanı veren bir değişimin yansımasıdır.
Türkiye'yi geleceğe taşıyacak bir kadro oluşturduk.
(MKYK değişikliği parti içi bir hamle mi?) Tabii ki parti içi bir hamle. Bununla beraber, parti bu vizyonla, bu kişilerle beraber sayın genel başkanımızın liderliğinde MKYK ve onun içinde MYK'nın oluşturulması suretiyle 2023 seçimlerine AK Parti'yi hazırlayacak kadro.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN FESHİ
(İstanbul Sözleşmesi'nin feshi Anayasa'ya aykırı mı?) Bu tweette (Özgür Özel'in paylaşımı) verilen mesajın iki boyutu var. İkisi de gerçeği yansıtmıyor. Anayasa 90. madde; uluslararası sözleşmelerin usulüne uygun nasıl yürürlüğe gireceğini gösteriyor. Kanunlar hiyerarşisinde en başta Anayasa gelmektedir. Bu bağlamda, Anayasa'nın 90. maddesi net bir şekilde bunu düzenlemiş. Bir uluslararası sözleşme üç aşamadan geçerek yürürlüğe giriyor. Birincisi yürütme, hükümet. Yani cumhurbaşkanı. Onu temsil eden bakan önce uluslararası sözleşmeyi yürütme adına imzalıyor. Ondan sonra ikinci aşama başlıyor. Yasama organı olan TBMM'ye geliyor. Genel Kurul'da yasama organı bu sözleşmeyi yürütmenin onaylamasının uygun bulunduğuna dair kanun çıkartıyor. Yani yürütmeye yetki veriyor. Bu şekilde kabul edilince kanun hükmünde yer alıyor. Yürütmenin imzası, yasamanın uygun bulması. Üçüncü olarak da yürütmenin bu sözleşmeyi onaylaması. Daha önce parlamenter sistemde Bakanlar Kurulu onaylamaya yetkiliydi, 2018 Haziran'dan sonra yeni sistem gereğince yürütmeyi cumhurbaşkanı temsil ettiği için; cumhurbaşkanının kararıyla bu sözleşme onaylanıyor. Onaylayan makam kaldırmaya, feshetmeye yetkili makamdır. Biz asla iç hukuka ve uluslararası hukuka aykırı bir işlem yapmış değiliz.
(İptal edilirken Meclis'e sorulması gerekmiyor muydu?) Hayır, gerekmiyor. 1963 tarihli bir kanun var. İnönü'nün başbakanlığı döneminde uluslararası kanunların cumhurbaşkanı tarafından onaylanacağı yönünde kanun var. 2018 Haziran'ına kadar yürürlükte devam etmiş. Bu maddenin içeriğindeki düzenlemeler yeni hükümet sistemi gereğince ve şu anda geçerli olan Anayasa'daki yürütmeye ilişkin düzenlemeler Cumhurbaşkanı kararnamesiyle düzenlenir maddesine istinaden, 2019'da bir kararname çıkarılmış, 3. maddesinde aynı metin uyarlanmış. Hiçbir fark yok. 1963'ten 2018 yılına kadar uluslararası sözleşmeyi onaylayan ve fesheden yetkili merci bakanlar kuruluyken, 2018 Temmuz'undan Cumhurbaşkanı yürütme yetkisini kullanıyor.
AYM'NİN KESİNLEŞMİŞ KARARI VAR
Sayın Özel'in; CHP, HDP ve İYİ Parti yöneticilerinin söyledikleri sözün karşılığı yok. Ya bilgisizler ya da bile bile milletimizi aldatmaya çalışıyorlar. Bir önemli nokta daha var: 2018 yılında 9 nolu kararname çıkınca Özgür Özel, Engin Altay ve Engin Özkoç'un da imzasını verdikleri bütün CHP yetkililerince Anayasa Mahkemesi'ne 9 no'lu kararnamenin iptali için dava açtılar. Anayasa Mahkemesi oy birliğiyle bu talebi reddetti. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda kesinleşmiş kararı var.
(Karar neden gece açıklandı eleştirileri) Resmi Gazete bütün milletimize açık. İnternet sitelerinden anında girebiliyorsunuz. Bütün devletin yönetmelikleri, kanunları, atamalar vesaire gece yarısı. 12 ile 1 arasında yayımlanıyor. Resmi Gazete o zaman yayımlandığı için o zaman açıklanmış oluyor.
60 yıllık uygulamada bir tane kanunla feshedilmiş bir uluslararası sözleşme bulunmamaktadır. Bir örneğini göstersinler.
(Özgür Özel'in, 'kadına şiddet uygulayanlar cesaretlendirdi' eleştirisi) Asla. Biz kadına şiddetle ilgili sıfır toleransla yola devam eden bir partiyiz. 2010 yılında yapmış olduğumuz Anayasa değişikliğiyle kadınlara pozitif ayrımcılığı getirmiş bir partiyiz. 6284 sayılı kanun yürürlüktedir. En ufak bir şiddeti ortaya koyduğumuzda bu yargının önüne gelecek ve gerekli cezalar mutlaka verilecektir. Sosyal politikalar yönünden de kesinlikle kadına şiddete tahammül göstermeyen bir partiyiz. Bizim bütün uygulamalarımız bu yönde. Kadın haklarının korunması konusunda AK Parti her zaman hassasiyet göstermiştir ve göstermeye devam edecektir.
Bu sözleşmenin iptal edilmesi herhangi bir yasal boşluk oluşturmamaktadır. Ahlaksız ve sapkın birtakım marjinal grupların bu sözleşmeyi kendilerine kalkan yaparak bu ahlaksız ve sapkınlığı dayatması için kullanmaya kalkmışlardır.
CHP sözcüleri söze şöyle başlıyor. Kutsal saydığınız aile diye aileyi bize kötüleyerek cevap vermeye çalışıyorlar. Toplumun temeli ailedir diyor Anayasa. Devlet aileyi korumakla görevini yerine getirir diyor. AK Parti 2010 yılında bu pozitif ayrımcılığı kadınlar ve çocuklar için Anayasa'yla uygulamaya geçirmiş bir partidir.
HARP OKULLARI YÖNETMELİĞİNDEKİ DEĞİŞİKLİK
(44. maddede yer alan "yıkıcı, bölücü, irticai faaliyete karışmamış olmak" şartının kaldırılması) Yapılan doğrudur. Burada eleştirenler irtica kavramı çıktı diye eleştiriyorlar. Ama irticanın hemen başında ve sonunda yıkıcı ve bölücü kavramları da geçiyor. Hiçbir şekilde o kavramlara temas etmeyenler irticaya takılmış. Milli Savunma Bakanlığının yapmış olduğu yönetmelik değişikliği suçta ve kanunda belirlilik. Somut suç ve somut ceza olması gerektiği. Kavramlar muğlak olmamalı. Hangi kavramın ne çerçevede tanımlanması gerektiğiyle ilgili tanım yer almalı ve hem suçun tarifi hem de buna karşılık gelecek cezanın belirliliği esas alınmalı. Kıyasla cezalar genişletemez.
"'İRTİCA' FETÖ'YÜ ÖNLEDİ Mİ?"
İrtica yaygarasının tek bir sebebi var. 15 Temmuz'da hep beraber neler olduğunu yaşadık. 28 Şubat'ı da yaşamıştık. İkisini beraber değerlendirmek lazım. 28 Şubat'ı hatırladığımızda birtakım kavramsallaştırmalarla, muğlak ifadelerle içini istediği gibi doldurarak maalesef bu vatan için, devlet için canını feda eden insanları ordudan uzaklaştırmaya dönük uygulamalar yapılmış oldu. İrticayla ilgili kavramlar 28 Şubat'ta vardı. FETÖ'yü önledi mi peki irtica kavramını? İrtica kavramı varken FETÖ palazlandı. Ve gerçek anlamda dini, vatanı, milleti için ölecek insanlar yok babası sakallı, annesi başörtülü diye uzaklaştırıldı. Hiçbir ceza kanununda böyle bir madde yer almadığı halde.
"MUHALEFET KENDİSİYLE ÇELİŞİYOR"
Anayasa Mahkemesi güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla ilgili kısmı iptal etti. Ve yeni bir düzenleme yapılması gereğini ortaya koydu. Burada bir taraftan muhalefet suçta ve cezada soyut suç olmamalı, somut suç olmalı, insanlar boş yere annesi-babası yüzünden suçlanmamalı diye bas bas bağırırken; burada ise çok farklı bir tutum sergiliyor. Kendileriyle tutarsız ve çelişkili bir tutum içindeler.
İkinci olarak; Milli Savunma Bakanlığı'nın düzenlemesi, Anayasa Mahkemesi'nin ortaya koyduğu çerçeve kapsamında suçta ve cezada kanunilik çerçevesinde ceza kanununda yer alan ifadeler kapsamında değerlendirmedir. Her türlü yıkıcı bölücü, hangi ideolojiden kaynaklı olursa olsun teröre geçit vermeyecek; somut suçlarla ilgili bir düzenlemeyi haklı olarak gündeme getiriyor. Anayasa Mahkemesi kararının zorunlu bir sonucu olarak gündeme getiriyor.
(Yönetmelik değişikliğinde geç mi kalındı?) Hukuki anlamda Anayasa Mahkemesi'nin ortaya koymuş olduğu karar çerçevesinde yasal düzenleme yapıldığı için; teklif komisyondan geçip genel kurula geldi.
SEÇİM YASASINDA DEĞİŞİKLİK OLACAK MI?
Bu konuyla ilgili partimizde oluşturulan komisyon var. Komisyon hummalı şekilde çalıştı, son noktayı koymak üzere. MHP de kendi içinde çalışıyor. Bir araya gelerek bu konuyla ilgili baraj konusu üzerinde bilhassa duruluyor. Seçim barajıyla ilgili dar bölge veya daraltılmış bölge gibi farklı görüşler var biliyorsunuz. Üzerinde hummalı bir şekilde çalışılmış vaziyette. Önce MHP'yle bir araya gelip, daha sonra diğer partilerin demokratik görüşlerine açmaya düşünüyoruz.
Tüm partiler bir araya gelerek üzerinde beraber mütalaa edeceğimiz çerçevede görüşülmüş olacak.
CUMHUR İTTİFAKI'NIN ÇATISI GENİŞLEYECEK Mİ?
15 Temmuz'da kendiliğinden gönül birliğiyle oluşmuş, milli ve yerli bir ittifak. Bu ittifakın ana bileşenleri AK Parti ve MHP'dir. Bu konuda hedef birliği çerçevesinde büyük ve güçlü Türkiye ideali doğrultusunda en geniş manada ortak paydayı oluşturmak da temel hedefimizdir. Kapımızı bu ilkelere sahip çıkan bütün partilere açıktır.
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI
Hem Cumhurbaşkanlığında hem partimizde çalışma söz konusu. Akademi camiasında çalışma söz konusu. Sayın Cumhurbaşkanımızın önemli mesajları var. Bunu beraberce değerlendirmek lazım. Son kongremizde dört başlık altında mesajlar verdi. Yerel, ulusal, bölgesel ve küresel nitelikte mesajlar verdi. Gelecekteki en önemli gündemimiz olarak yepyeni bir anayasayla taçlandıralım çağrısıdır.
"MUHALEFETİN TALEBİ 'İRTİCA'YA DÖNÜK"
Muhalefet güçlendirilmiş veya yenilenmiş parlamenter sisteme dönelim diyor. Biz geriye dönmeyelim diyoruz. İrtica geriye dönmek biliyorsunuz. Muhalefet irticaya dönük bir bakış sergiliyor. Anlaştıklarımızı ortaya koyarız, anlaşamadıklarımızı da Meclis'in veya milletin hakemliğinde farklı şekilde ortaya koyabiliriz.
Çağrımız samimidir. Beraber oturalım. Anlaştıklarımızı anlaşmadıklarımı net bir şekilde ortaya koyalım.