Ergenekon çok küçük macera...

Derin devlet’ çökerken 'uzlaşalım' diyor başlıklı yazısı ile ilgiyi üstüne çeken ünlü magazin yazarı Aykut Işıklar, 'AKP kapanırsa her şey eskisi gibi olacak hayalleri içindeler' diyor...

ABONE OL
GİRİŞ 29.03.2008 08:25 GÜNCELLEME 29.03.2008 08:25 SİYASET
Ergenekon çok küçük macera...

Aykut Işıklar'ın köşe yazısı


Önceki gün yazdığım 'Derin devlet çöküyor, panik içinde' başlıklı yazım şunu açıkça gösterdi. Benimle aynı duygu ve düşünceyi paylaşan çok insan var. Hatta bir tek karşı düşünce çıkmadı. Kutlayan herkese teşekkür ederim.

Bir gazeteci için bundan daha büyük mutluluk nasıl olur ki?.. 'Magazinciler bu işlerden anlamaz' sakın demeyin. Bu ülkede en önemli kararlar tarih boyunca içki masalarında alındı. Eğlenirken, göbek atarken, kör kütük içerken... Dostluklar, önemli atamalar, vermeler, almalar kısaca her şey... O süslü ofislerde ise sadece tavla oynanır, kahve içilir. Ekonomi kitaplarını ezberleyerek bir yere gelen kişi tanıyor musunuz? İki gündür dilime doladığım gerçek derin devleti anlayamayan kişi bu ülkede yaşayamaz.

İnsan hakları imiş, Avrupa uyum yasaları imiş, düşünce özgürlüğü, demokrasi, hak-hukuk, polis falan filan hepsi palavra. Onlar mağdur olduğumuz zaman, sadece hak aramak için şansımızı denediğimiz detaylar. Bakın çok iddialı bir laf edeceğim. Şu anda Türkiye'yi büyük bir çoğunlukla TBMM'ye gelen AKP mi yönetiyor sanıyorsunuz? Değil mi? Hayır. İktidar partisi olmak ile iktidar olmak çok farklı şeyler. Kurulu düzeni bozan AKP'yi gerçek iktidar yapmamak için birileri ellerinden geleni yapıyor.

Bunların çoğu da devlet kurumu ve görevlisi. AKP bunun farkında değil veya derin devletin bu ucuna gücü yetmiyor. Güya kader arkadaşları... Gerçek iktidar olup, Türkiye'yi yönetmeye çalışıyor ama bunu başarması çok zor. Bırakmazlar, bırakmıyorlar da. Yılların alışkanlığı biter mi? Özetle, evinde saat 21.00'de uykuya dalanlar Türkiye'yi yönetenlerin o yüzlerini (kirli) bilemez. Kimin ne olduğunu öğrenmek ayrı bir sanattır. Ön masada otururken içtiği içkiden, şarkıcılara gönderdiği çiçeklerin arasına iliştirdiği tek taş yüzükten öğrenmek gerekir.

Tabii o şarkıcılar da, tüm duyduklarını (gazetede fotoğrafım çıksın diye) her şeyi anlatır. Bu yüzden gazetelerdeki mafya haberlerine hep güldüm. Çünkü mafya diye, iki kişinin dizine kurşun sıkmış, iki yıl cezaevinde kalmış, yanında beş-on fedai, bir-iki de yeğen tetikçi çalıştıran kişileri gösterdiler. 'Yeraltı dünyasının ünlü mafya babası' diye onları şöhret yaptılar.

Aslında en fazla mafyanın taşeronu idiler. Oysa gerçek mafya hep iş adamı, kulüp başkanı, politikacı olarak dolaştı, tanındı. Türkiye'deki tarihi eserleri veya kilolarca eroini kaçıranlar gerçek mafya babası idi. Kimse bunları bilmedi. Pardon bazı polis müdürleri haricinde. Biliyorsunuz polis yol vermezse kimse adım bile atamaz. Kocaman fabrikaları parça parça Türkiye'ye sokan kaçakçılar mafya idi. 6-7 Eylül olayları sırasında Atina'da 14 bin Türk vatandaşı Rum'un gayrimenkullerine el koyanlar mafya idi. Bu iş hanlarının her birinin değeri bugün en az 10 milyon dolardır.

Ölmüş insanlardan kocaman binalar satın alındı. Ne kadar komik ki bunları yapanların kartvizitlerinde iş adamı yani holding patronu yazar. İsterseniz İstanbul jet sosyetesinde mali müşavir veya gümrük komisyoncusu diye tanınan bazı kişilerin eşlerine bakın. Akmerkez veya Nişantaşı City'e giderken kullandıkları otomobiller her şeyi açıkça anlatır. Uçak gibi otomobiller.

Amerikalı dolar milyarderlerinde var. Bazı vergi kaçırma uzmanları şey pardon mali müşavirlerin (namuslunla çalışanlar sakın alınmasın) bu kadar zengin olması, Maliye'nin hiç mi ilgisini çekmez? Beş kuruş vermeden, bir kalemde milyonlarca lira kazanan uzmanları herkes biliyor...

Bazı doktorlar maaşları ile kocaman hastanelerin sahibi oldular, bazı yedek parça satıcıları milyar dolarlık iş adamı oldular, polis maaşı ile Ege'de bin kişilik tatil köylerinin sahibi oldular. Devlet bankaları sadece onlara kredi verdi. Turizm teşviklerini, bedava arsaları sadece onlar aldı. Anadolu Kavağı'na Şehir Hatları vapuru ile giderken hayran hayran baktığınız yalıların sahipleri işte bu beylerdir. Lüks sitelerdeki her biri milyon dolara satılan dairelerin sahipleri de onların çocukları...

Susurluk, Ergenekon, fasulye, patlıcan bunlara kafanızı fazla yormayın. Bunlar çok küçük macera hikayeleri. O onun adamı imiş de, bunu vurmuş iş mi yani?.. Gerçeklerin üzerine gitmeyi ilke edinmiş cesur ve tarafsız Türk medyası Amerikan, Rusya ve Güney Kore'den satın alınan milyon dolarlık silahlardan bihaber, Ümraniye'de çöplükte bulunan el bombaları ile uğraşıyor.

Leyla Zana iki yıl sonra Güneydoğu'da çok şey değişecek diye bas bas bağırıyor, medyamız ise 84 yaşındaki gazeteciyi ikinci Atatürk yapmaya uğraşıyor. Dün akşam bir 32. Gün programı vardı. Gazetecilerin muhabbetini gördükten sonra karar verdim annem beni şeyde çalıyor sanmaya devam etsin. Kimse özünde vatanını, milletini ve dinini düşünmüyor. Kimlerin nasıl zengin olduğunu inceleyin, gerçek çeteleri ve mafya liderlerini görürsünüz. İşte bu kişiler şimdi panik içinde. AKP'yi seçimle yıkamayacaklarını anladılar. 'Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan kaldığı her dakika onların zararına. Her fırsatta dedikleri Ortaçağ karanlığı sloganı var ya. İşte bu Ortaçağ karanlığı şimdi onlar için geçerli...

Ya bu değirmenin çarkı dönmezse korkusu. Eski günlerin geri gelemeyeceğini açıkça gördüler. Korku içinde AKP'yi karalayacak komplo teorisi kuruyorlar. 'Ben hayatım boyunca devletin önemli görevlerine, işime yarayan adamları getirdim. Onları terfi ettirdim. İşimi hep böyle yürüttüm' diyecek değiller ya... Beş yıldır AKP'nin gücünü kırmak, ülkeyi zor duruma düşürmek için uğraşıyorlar. Son günlerde iyice abarttılar. AKP kapanırsa her şey eskisi gibi olacak hayalleri içindeler. Ama farkında değiller Türkiye fena halde bölünüyor. Biz birbirimizi yedikçe, onlar sevinçten uçuyor.