Kazakistan'daki olaylarla ilgili çarpıcı tespit : Başkan Erdoğan uyarmıştı
Bir anda dünya gündemine oturan Kazakistan'da neler oluyor, 10 binlerce polisi, 120 bin kişilik ordusu olan bir ülke neden Rusya'dan yardım ister. Yeni Akit gazetesinden Murat Alan olayın seyri ile ilgili çarpıcı tespitlerde bulundu.
ABONE OLAkaryakıta yapılan zamları protesto ile başlayan ve devlete ait kurumların yakılması yağmalanmasına kadar gitmesi sonrası yönetimin Rusya destekli yabancı asker istediği Kazakistan'da yaşananlar Türkiye için adeta geçmişin hatırlanması gibi.
“Akaryakıt fiyatlarındaki artış” bahanesiyle başlayan olaylar, öyle bir aşamaya geldi ki, hükümetin istifasına ve OHAL ilan edilmesine rağmen durulmuyor." diyen gazeteci Murat Alan "Kazakistan'daki olayları bir de böyle okuyun" başlıklı yazısında ülkede yaşananlara değinirken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir dönem ülke yöneticilerine yönelik sözlerine dikkat çekti: “Bakın FETÖ’nün gerçek yüzünü gördük, Türkiye’de yapmayı denedikleri şeyi size de yapacaklar. Darbe dahi deneyecekler, gelin yol yakınken bizim gibi, devletinizin içerisine sızdırılan bu yapıyla mücadele edin”
İşte Mahmut Alan'ın o yazısı
Sürekli savaş halindeler ama söz konusu Türkler, Araplar, cümle İslam ümmeti ya da kendilerinden olmayan mazlum halklar olunca, iç husumetlerini bir kenara bırakıp ittifak halinde saldırıyorlar.
Suriye’de yaptıklarını gördük..
Libya, Tunus, Afganistan, Ukrayna, Brezilya, Arjantin, Venezüella’da neler yaptıkları ortada.
Türkiye’de defalarca denediler, “tam başardık” dediklerinde bir şey oldu..
Allah’ın yardımı yetişti, binlerce yıllık devlet geleneğine sahip çıkan bir avuç yiğit, bir şekilde oynanmak istenen oyunu bozdu.
Yıllarca sabırla örülen sinsi ağı, Ömer Halisdemir olup bir çırpıda yırtıp attık.
Tabii bunun bedelini de milletçe ödüyoruz ama ne olursa olsun boyun eğmiyoruz.
Şimdi sırada Kazakistan var gibi görünüyor.
“Akaryakıt fiyatlarındaki artış” bahanesiyle başlayan olaylar, öyle bir aşamaya geldi ki, hükümetin istifasına ve OHAL ilan edilmesine rağmen durulmuyor.
Tıpkı Gezi Eylemlerindeki gibi meselenin 3-5 ağaç olmadığı anlaşılıyor.
Gelen görüntülere göre protestoculara silah dağıtılıyor, askeri birliklerden mühimmat çalınıyor.
Maalesef, kamu güvenliğini sağlamakla yükümlü birimler inisiyatifi neredeyse kaybetmiş durumda.
Rusya’dan askeri destek istendiği belirtiliyor.
10 binlerce polisi, 120 bin kişilik ordusu olan bir ülkenin, kendi gücü kışlada/karakolda dururken, Rusya’dan yardım istemesinin mantıklı bir nedeni var mı?
Rusya’nın dayattığı iddia edilen şartları bir kenara koyalım. ABD, Çin ya da AB dahil, birçok dış faktör devrede olabilir..
Ama Kazakistan gibi otoriterlikle eleştirilen, iç istihbaratı, polis teşkilatı çok güçlü olduğu söylenen bir devletin, protesto gösterisi adı altında başlayan olaylardaki iç dinamikleri analiz edememesi, göstericilere silah dağıttığı söylenen işbirlikçilerle mücadelede zayıf kalması nasıl izah edilebilir?
Kazakistan ordusu, emniyeti, yargısı ve diğer birimlerinin oluşturduğu kamu güvenliği bürokrasisi adeta köşeye çekilmiş olayları izliyor gibi..
Etkili şekilde müdahale edilmemesinin nedeni ne?
Ben cevabını biliyorum, bu filmi daha önce gördük..
Ülke içerisine virüs gibi sızıp, bürokraside yıllarca sinsice yapılanan, yönetimde etkili olan isimleri ya da çocuklarını dahi ele geçiren bir yapılanma var..
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan uyardı..
“Bakın FETÖ’nün gerçek yüzünü gördük, Türkiye’de yapmayı denedikleri şeyi size de yapacaklar. Darbe dahi deneyecekler, gelin yol yakınken bizim gibi, devletinizin içerisine sızdırılan bu yapıyla mücadele edin” dedi.
Başkan Erdoğan’ın ikazlarını dinleyen Azerbaycan, bu hususta önemli mesafe kat etti.
Ama Kırgızistan ve Kazakistan maalesef son döneme kadar örgütle mücadele adımlarını atmadı.
Şimdi size bizzat şahit olduğum bir olayı anlatayım. Kazakistan’da FETÖ’nün ne kadar etkili olduğu daha net anlaşılsın.
Yaklaşık 5 yıl önce bir program için Kazakistan’a gittim. Ülkenin başkenti Nur-Sultan, Çimkent ve Almatı’yı gezdik.
Şu an olayların en yoğun yaşandığı Almatı’daki gezimizde, etrafımızdaki Kazak bürokratların neredeyse tamamının Türkçe konuşması dikkatimi çekmişti.
Orta Asya’da etkili olan bir işadamı ağabeyimiz Almatı’da olduğumuzu öğrenince ziyarete geldi.
Otel lobisinde oturup sohbet etmeye başladık. Konu memleket meselesine geldi, FETÖ’yle mücadele bahsi açılınca, Faruk ağabey, “sessiz ol, burada çok güçlüler başına bir hal gelir” dedi.
İçerinde hiç Türk görmedim deyince, “kardeşim seninle Türkçe konuşanların kim olduğunu sanıyorsun, niye Türkiye Türkçesi bildiklerini bir düşün. Dikkatli ol sakın kendini sıkıntıya sevk edecek bir açık verme. Türkiye Cumhuriyeti seni buradan kurtarana kadar hayatından 2 sene çalarlar” dedi.
Kısa bir sessizlikten sonra vedalaştık..
Bir sonraki gün bizi gezdiren heyetin başındaki Almatı Vali yardımcısıyla bir araya geldik.
İstanbul Türkçesiyle konuşan bu şahsı yemlemek için, Türkçe olimpiyatlarının kaldırılması bir hataydı sanki değil mi, başka türlü Türk dillerine nasıl sahip çıkılacak ki deyince; adam aldı sazı eline başladı dert yanmaya, “aynen katılıyorum sana” dedi.
Tedbir ve temkini bir anda boş verip, dershanelerin kapatılmasının neden yanlış olduğundan, Fatih Üniversitesindeki yıllarına, Zaman Gazetesine yönelik ziyaretlerine kadar bir sürü şeyi anlattı.
Tabii sonu “cemaatlere karşıyım ama zaten onlar da bir cemaat değil, hizmet hareketi” diyerek bağladı. Ağzım açık kaldı..
Onunla sıkı fıkı diğer bürokratları düşündüm, çevremde sürekli Türkçe konuşan onlarca yüz gözümün önüne geldi.
Aynen Faruk ağabeyin dediği gibi, hepsi FETÖ’cü bunların dedim.
Taşlar yerine oturuyor değil mi?
Nazarbayev’in sürpriz bir şekilde devlet başkanlığından istifa etmesinin de, “zam” bahanesiyle ülkenin savaş alanına çevrilmesinde de perde arkasında bu yapı var.
Sadece şu an kime taşeronluk yaptıklarını çözemiyoruz.
ABD’ye mi, Rusya’ya mı, yoksa hepsine birden mi!?
Zaman gösterecek..
Selâmetle..