Özgür Özel ve Cumhuriyet Gazetesi'nden MSB Bakan Yardımcılarına dönük karalama kampanyası
Cumhuriyet Gazetesi ve CHP'li Özgür Özel'in Milli Savunma Bakanlığı'na karşı çirkin iftira ve saldırgan tutumlarına karşı çok sert tepki geldi.
ABONE OLCHP tarafından fonlanan Cumhuriyet Gazetesi ve CHP'li Milletvekili Özgür Özel'in MSB'ye karşı çirkin iftiraları hakkında Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Yenişafak Yazarı Mehmet Acet köşe yazısında önemli detaylara değindi.
Mehmet Acet'in dikkat çeken o köşe yazısı:
Bizim medyada, gerçeklerin peşinden gitmek yerine, ‘hedef odaklı’ habercilik anlayışı ile hareket etmek gibi çok kötü bir alışkanlık vardır.
(Hakikate sadık kalarak işini hakkıyla yapmaya çalışan emekçi arkadaşları bu çevrelerden ayırıyorum tabii.)
Haberin doğruluğunu değil, kişinin/grubun/kurumun yıpratılmasını önceleyen bir anlayıştır bu.
28 Şubat döneminde olduğu gibi bazen çoğalan, bazen azalış gösteren ama hiç bitmeyen bir hastalık.
Birkaç gün önce Cumhuriyet Gazetesi’nde Milli Savunma bakan yardımcılarından ikisiyle ilgili haberi okuyunca, “Hah, tamam işte, yine böyle bir haber” diye içimden geçirdim.
Tam da dediğimiz gibi “Hedef odaklı, uydurulmuş ya da çarpıtılmış iddialar üzerinden sırf itibarsızlaştırma amacıyla yapılmış bir haber bu” dedim.
(Hemen öncesinde yine aynı gazetede diğer iki MSB Bakan Yardımcısı ile ilgili en kolay çamur atma yöntemi olan FETÖ ilişkisi üzerinden yine karalama amaçlı haberler çıkmıştı.)
4’ü birden güdümlü haberlere konu edildiğine göre demek ki, Bakan Hulusi Akar’dan sonra sıra bakan yardımcılarına gelmiş diye düşünüyorsunuz.
Ama bu defa bu bel altı vuruşlar o kadar rahatsız etmiş olmalı ki, Milli Savunma Bakanlığı çok sert bir açıklama ile hem gazeteyi, hem de gazetede çıkan haber üzerinden bu kampanyaya katılan CHP Meclis Grup Başkanvekili Özgür Özel’e dönük çok sert bir açıklama yayınladı.
Açıklamadan şu bölümleri aktaralım:
“Özellikle terörle mücadelenin büyük bir kararlılıkla yürütüldüğü bu dönemde bir basın kuruluşu tarafından dört Bakan Yardımcımız üzerinden Bakanlığımıza yönelik sistematik bir iftira ve karalama kampanyasının başlatıldığını ve bu iftiraların da yine Sayın Bakanımız ve Bakanlığımıza yönelik iftiralarından dolayı tazminata mahkûm edilen CHP Grup Başkan Vekili tarafından şuursuzca, önyargılı ve bağnaz bir yaklaşımla tekrar edildiğini ibretle izliyoruz.”
“Bu iddia ve iftiraları ortalama bir akıldan ve izandan yoksun olarak, büyük bir düşmanlık tavrı içerisinde ortaya atmak gayri ahlaki bir davranıştır.”
“İftiralarla oluşturulmaya çalışılan karalama kampanyalarına karşı da hukuk çerçevesinde mücadelemiz sonuna kadar sürecektir.”
Meselenin şöyle bir yönü de var:
Eskiden, ordunun vesayet rejiminin göbeğinde olduğu dönemlerde, (Örneğin 28 Şubat sürecinde) TSK adına iç siyasete müdahale anlamına gelen açıklamalar yapılır, o açıklamalar bu çevrelerden bol bol alkış alırdı.
(Bu arada Cumhuriyet Gazetesi’nin orduyu seçilmiş yönetime karşı kışkırtan Genç Subaylar Rahatsız manşetini hatırlamış olalım.)
Ordunun son yıllarda asli misyonuna yönelerek başarıdan başarıya koşması bu insanları hiç heyecanlandırmadığı gibi, aksine rahatsız bile ediyor.
Demek ki, bu çevreler eskiden olduğu gibi, TSK’nın iç siyasetin tam göbeğinde olmasını arzu ediyorlar.
Bugünkü tavırlarıyla geçmişteki tavırlarını karşılaştırınca şu sonuca kolayca ulaşabiliyorsunuz:
Demek ki, bu yayınları yapanlar demokratik rejimle barışık bir ordu yerine, eski dönemlerdeki gibi darbe yapan, vesayet rejiminin merkezine oturtulan bir Türk Silahlı Kuvvetleri istiyorlar.
İstanbul belediyesi Kılıçdaroğlu’na göndermede mi bulundu?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu üçtür, halkı twitter başında topluyor.
Malum, çarşamba günü CHP liderinin gündeminde elektrik faturaları vardı.
Ancak o akşam söyledikleri, meseleye yaklaşım biçimi, önceden olduğu gibi CHP’nin son 12 yıldır oylarını niye bir türlü artıramadığının son bir örneği oldu.
Böyle zamanlarda, alternatif olmak için kafa yormazsanız, çözüm yolları önermezseniz, bu sorunu nasıl hal yoluna koyabileceğinizi anlatmazsanız, oylarınız oralarda ‘mıh gibi’ çakılı kalır.
Bana kalırsa CHP, şundan bundan dolayı değil, tamda bu gerekçeyle oylarını yükseltemiyor.
Baykal döneminde ‘aşırı konformizm’ vardı, Kılıçdaroğlu döneminde radikal sol partilere özgü ‘marjinal muhalefet anlayışı’ karşımıza çıktı.
Sivil itaatsizlik çağrışımı yapan bu türden çağrılar, aldıkları oylar bakımından bindelik dilimlerde yer bulabilen marjinal partilere özgü bir tutumdur.
Ama bu defa bir şey daha oldu.
Kılıçdaroğlu elektrik faturaları için boykot çağrısı yapınca İstanbul’dan “O halde biz de su faturalarını ödemeyelim” sesleri yükselmeye başladı.
Devamında İBB hemen açıklama yaptı.
Ya da yapmak zorunda kaldı mı desek.
Açıklamada Kılıçdaroğlu’na yönelik ufak yollu bir gönderme vardı sanki.
“Bak sen elektrik faturası deyince burada da başkaları bize ‘Ödemeyiz’ diyerek su faturalarını bize gösteriyor” der gibi bir açıklamaydı bu.
Öyle bir ima taşıyor idiyse ancak bu kadarı söylenebilirdi zaten.
Sonuçta Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu’nun ‘ita amiri’ konumunda.