Son dakika haberi: AK Parti Sözcüsü Çelik'ten önemli açıklamalar!
Son dakika haberi: AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısı sonrası gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
ABONE OLÇelik, Ukrayna-Rusya savaşı ile ilgili olarak ateşkesin kalıcı barışa dönüşmesi gerektiğini belirtirken Rusya'ya yönelik yaptırımlar ile ilgili olarak, "Türkiye her zaman BM yaptırımlarına katılıyor, onun dışında mesafeliyiz." dedi.
Çelik Rusya-Ukrayna savaşı ile ilgili yaptığı açıklamada "Kalıcı barışın sağlanması için Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu yol haritası açıktır. Bunun İstanbul ve Ankara'da gerçekleştirilecek bir toplantıyla sayın Putin ve sayın Zelenskiy'i davet ederek kabul etmesi durumunda dünyaya buradan barış iradesi sunmaya hazırdır." ifadelerini kullandı.
Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları şu şekilde:
Türkiye'nin sahte suni birtakım yanlışlarla demokrasisini sakatlayan bütün bu vesayet dinamiklerinden kurtulmasının başladığı, o günden bugüne demokratikleşme, adalet reformu konusunda güçlü adımların atıldığı süreci yaşıyoruz.
Seçimden galip çıkmış, AK Parti'nin genel başkanını bütün dünya liderleri davet ederken, sayın Cumhurbaşkanımız kendi ülkesinde başbakan olamıyordu. O yasaklı dönemde dünyanın büyük demokrasileri, devletleri kendisini davet ediyorlardı. İtalya'dan, ABD'ye kadar. Seçim başarısını kutluyorlardı.
Ama kendisi Başbakanlık makamına gelemiyordu. Bu sistemin bütün hücrelerine sirayet etmiş ucube sistemin temizliğinin başlaması 9 Mart'taki Siirt seçimleriyle olmuştu. 14 Mart'ta Başbakanlığı gelmesiyle bu süreç başladı.
DİYARBAKIR ANNELERİ
Diyarbakır annelerine sevgilerimize saygılarımızı iletiyoruz. Tam 917 gün oldu. Anneler yavaş yavaş evlatlarına kavuşuyor, kavuşamayan annelerimizin evlat hasreti bitmiyor. Van, Muş, Hakkari, İzmir'de diğer yerlerde evlat nöbetlerini sürdürüyorlar. Bu haklı mücadeleyi desteklemeye devam ediyoruz. Ne hazindir ki, her konuya paragraf ayıran uluslararası insan hakları raporunda, insan hakları örgütlerinin ilgi alanlarına bir türlü Diyarbakır anneleri girmiyor. Bu konuda nasıl bir iki yüzlülüğün olduğunu göstermesi bakımından ibretlik bir durumdur.
Bu direniş, bu bekleyiş, bu eylem Türkiye'nin içinde bütün siyasi partilerin destek vermesi gerekirken bu konularda da seçici ve siyasi hesaplarla davrananlar var. Diyarbakır annelerin yüzüne bakamayacaklar var.
KADINA ŞİDDETTE İYİ HAL İNDİRİMİ DÜZENLEMESİ
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün arefesinde bugün MYK'mızda kapsamlı şekilde adalet reformu paylaşılmıştır. Bunun başka alanda da gündemleri var. Geniş şekilde kadına şiddetin önlenmesi için yapılacaklar var. Bunun genel çerçevesini sayın Cumhurbaşkanımız KADEM'in Olağan 4. Genel Kurulu'nda yapmış olduğu konuşmada net ortaya koydu. Cezaların arttırılacağını, faillerin hiçbir davranışının indirim nedeni olarak kabul edilmeyeceğini söyledi. Mahkeme sürecinde uysal davrandı, pişmanım dedi, kravat taktı diye indirimden yararlanıyor. Eğer somut bir emare yoksa bu yaklaşımlar makul bulunmaycaktır.
'KASTEN ÖLDÜRME, YARALAMA, İŞKENCENİN CEZALARI DAHA DA ARTTIRILACAK'
Taciz eylemleriyle ilgili düzenlemeler yapılacağını sayın Cumhurbaşkanımız ifade etti. Israrlı takip eylemlerinin cezası 6 aydan 2 yıla kadar uygulanacak demişti sayın Cumhurbaşkanımız. Birisi çıkıyor, maalesef burada ifade edemeyeceğim, şu kadar bıçaklandı diyor, maalesef mahkeme serbest bırakılıyor. Bunların tabii ki önüne geçilecek. Kasten öldürme, yaralama, işkence gibi cezaların daha da arttırılacağını sayın Cumhurbaşkanımız ifade etti. Şiddet mağduru kadınlarımızın talep etmeleri halinde baro tarafından kendilerine ücretsiz avukat görevlendirilmesi gibi hususlar ve çok daha kapsamlı MYK'mızda adalet reformunun parçası olarak, arkadaşlarımızın önerilerini, kamuoyunda gelen önerileri değerlendirilmiştir. Adalet reformu karara bağlandığında, hayata geçtiğinde birçok yaranın iyileşmesine, nefret eyleminin önlenmesine dönük güçlü bir mekanizma olacaktır.
1915 ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ
Bir yandan demokratikleşme bir yanda eser siyasetine AK Parti devam ediyor. 18 Mart Şehitleri Anma günü ve Çanakkale Zaferi'nin 100. yıldönümünde dünyanın en büyük orta açıklıklı asma köprüsü olan 1915 Çanakkale Köprüsü için geri sayım başladı. 18 Mart günü bütün vatandaşlarımızı sayın Cumhurbaşkanımızın açacağı tarihi güne şahitlik etmelerini bekliyoruz.
ERDOĞAN'IN UKRAYNA-RUSYA YOL HARİTASI
Bütün dünyanın gündemi bizim MYK'mızın da kapsamlı şekilde ele aldığı gündem Ukrayna meselesidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü diplomatik faaliyetler, olayı nasıl değerlendirdiğiyle ilgili MYK'mıza kapsamlı değerlendirilmesi olmuştur. Diplomasi yolunun açılmasıyla ilgili muhataplarıyla yaptığı görüşmeleri ve gelinen son noktayı ifade etti. Tabii biz ateşkesin hayata geçmesinden memnuniyet duyuyoruz. Kalıcı barışın sağlanması için Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu yol haritası açıktır. Bunun İstanbul ve Ankara'da gerçekleştirilecek bir toplantıyla sayın Putin ve sayın Zelenskiy'i davet ederek kabul etmesi durumunda dünyaya buradan barış iradesi sunmaya hazırdır.
Silahsızlanmış Almanya'nın silahlanacağını söylemesi, Kore'nin Japonya'ya böyle bir karar alması, İsviçre'nin tarafsızlığının sona ermesi bir bakıma mevcut düzenin dikişlerinin söküldüğünü, daha kapsayıcı bir düzey arayışının oluşturulması gerektiğini gösteriyor. İnsani değerlere dayanan, herhangi devleti dışlamayan kapsayıcılığın ortaya koyulamaması halinde maalesef kuralsızlık hakim olacaktır. Bir yandan NATO bir yandan Rusya'nın askeri temelde açıklamaları var.
Bir diplomasi hattına, üçüncü yola ihtiyaç vardır. Türkiye güçlü bir NATO ülkesidir. Türkiye'nin NATO içinde sorgulanamaz bir gerçeklik olduğu görülmüştür. Cumhurbaşkanımızın girişimleri, ürettiği çok yönlü diplomasi Avrupa, Amerika, NATO, Rusya ekseninde ortaya çıkan tek diplomatik zemin olarak önümüze geliyor. Kimin kazanıp kaybettiğiyle ilgili çok sayıda analiz yapılıyor ama sonuçta insanlar ölüyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın diplomatik hattı artan bir şekilde kıymetini koruyor. Türkiye'nin ürettiği diplomasinin AB değerleri açısından kıymetli, kendine has bir diplomasi olduğunu da kaydetmek gerekir. AB'de görmediğimiz diplomasiyi bugün tek başına Türkiye üretmektedir. Bu da AB'nin Türkiyesiz düşünülemeyeceğini, Türkiyesiz AB değerlerinin hiçbir zaman korunamayacağını net bir şekilde gösteriyor.
'MACRON, 'NATO BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞTİ' DİYORDU, ŞİMDİ 'DOĞU KANADINI GÜÇLENDİRECEĞİZ' DİYOR'
Nitekim Türkiye'nin AB üyeliğini sorgulayanlardan birisi de Macron'du. 'NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti' diye garip bir açıklama yaptı. Şimdi 'NATO'nun doğu kanadını güçlendireceğiz' diye bir açıklama yapıyor.
Ancak bir kriz ortamı çıktığında bunun kıymetini bilindiğini gösteren bir tavır ortaya koyuyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın 'Türkiye'ye karşı mükellefiyetlerini kriz durumunda mı yerine getireceksiniz?' sorusunu herkesin dikkate alması gerekir.
'BU SON DERECE SAKINCALI'
NATO müttefiklerimiz hala bazı silahları Türkiye'ye vermemekte devam ediyor. Türkiye'nin kendi güvenliği için ortaya koyduğu güvenlik konseptinin Avrupa ve NATO'nun güvenliği olduğu ortaya konmuştur. Bir diğer mesaj da önemlidir. Sayın Cumhurbaşkanımız, AB Konseyi Başkanı'na ifade etti. Almanya'nın orkestrasında Rus şef işten atılıyor. Dostoyevski'nin, Tolstoy'un eserleri bazı ülkelerde yasaklanıyor. Bu son derece sakıncalı, geçmişin yanlış uygulamalarından ders alınmadığını göstermektedir. Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline karşı çıkmak başka şey Rus kültürüne nefret başka bir şeydir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Kırım'ın işgali söz konusu olduğunda güçlü şekilde karşı çıkılsaydı, Türkiye'ye destek verilmeseydi bugün Ukrayna tablosu ile karşılaşılmayacaktı. Gelinen noktada Cumhurbaşkanımız tarafından ortaya koyduğu prensipler üzerinden barış masası ortaya konulması gerekir. Herhangi ülkenin toprak bütünlüğünün, siyasi egemenliğinin yok edilmesine ilkesel olarak karşı çıkıyor. Tek taraflı bakış açısıyla barış tesis edilmeyecektir. Rusya'nın güvenlik kaygılarının da giderilmesi gerekir. Burada Rusya'nın söylediği gibi 'Kırım'ın işgali, Domesk ve Luhans'ın işgali tanınsın, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü, siyasi egemenliğini yok edecek girişimleri meşru buluyoruz anlamında değil tabii ki.
'TÜRKİYE HER ZAMAN BM YAPTIRIMLARINA KATILIYOR'
Türkiye'nin Montrö'yü uygulamasındaki ilkesel tavrı dünyanın her tarafından destek ve takdir görmektedir. Savaşı arttıracak bir yaklaşıma girilmemesi son derece kıymetli bulunmuştur. Yaptırımlara katılıp katılmayacağımız meselesinde bizim burada özel durumumuz var. Türkiye her zaman BM yaptırımlarına katılıyor, onun dışındaki yaptırımlara mesafeli duruyor. Rusya ile konuşabiliyor olmamız işgalin sona ermesi açısından da kıymetlidir. Güçlü bir NATO ülkesi olarak darbeye, işgale karşı olma konusundaki kararlı ve ilkeli yaklaşımımız herkes tarafından bir diplomasi yolunun ortaya çıkması bakımından kıymetli bulunmalıdır.
Vatandaşlarımızın tahliyesi konusunda irade gösterilmiştir. İnsani yardım gönderme konusunda kriz zamanlarında güvenilir Türkiye resminin verilmesi bakımından da kıymetli olmuştur. Bu süreçleri takip etmeye devam edeceğiz.
TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ
Sayın İsrail Cumhurbaşkanı'nın seyahati bölgede, Akdeniz'de Ukrayna'daki gelişmeler ortaya çıktığı kritik bir sürece işaret ediyor. Tabii bu mesele ayrıntılı bir şekilde iki cumhurbaşkanı arasında konuşulacaktır. İkili ilişkiler açısından verilmiş bir ara var. Hangi adımların hangi eylem planı çerçevesinde atılacağının netleşeceğini düşünüyorum. Büyükelçilik meselesi, ikili ilişkilerdeki adımlar bu ziyaretten sonra netleşecektir. Ukrayna krizi çıkmadan evvel dünyadaki siyasi krizin ağırlık noktası Akdeniz'di. Türkiye-İsrail arasında Akdeniz'le yapılacaklarla ilgili kapsamlı dosyamız var. Suriye ve diğer sıkıntılı coğrafyalarda birtakım gündemler var. Bunların hepsi ayrıntılı şekilde Türkiye-İsrail ajandasını teşkil ediyor. Bu ziyaret bir dönüm noktası olan ziyaret olarak gerçekleşecektir.
CHP'YE SERT TEPKİ
Bu toplantı sırasında siyasi partilerin yaptığı açıklamalar bana anında geliyor. Arkadaşlar bunu gönderdiğinde 'yanlış göndermiş olabilirler, emin misiniz, bir daha bakın gönderin' dedim. Sonra haksızlık yapmamak için kendim baktım. O kadar absürd bir açıklama ki. Bir kere de bir CHP sözcüsü çıksın da başka bir devletin yapıp ettiğinden Türkiye'ye mesaj çıkartmaya kalkmasın. Ne kadar yanlış, ne kadar çirkin bir açıklama. Bir söyleyeceğiniz varsa söylersiniz.
Böyle başka devletlerin yapıp ettiğinden, birinin diğerine uyguladığı ambargodan referans alarak üstelik de bir işgal durumunu insanların acı çektiği durumu ucuz polemik konusu yaparak argüman üretmenin siyasi basiretle alakası yok. Bu siyasi basiretsizlik. Şu şartların altında ülkemizin gösterdiği duruş ortada iken böyle bir şey olsa olsa provokasyon olur. Bu kadar mı basiretsiz bir yaklaşım olur. Başka söz mü bulamadınız? Türkçe'de söz mü bitti? Son derece yanlış.
'GIDA ÜRÜNLERİNDE BİR SIKINTI YOK'
Biz sürekli sahada olan partiyiz. Sahadan gelen verileri değerlendiriyoruz. Dünyada tedarik, gıda zinciriyle ilgili ciddi aksamaların olduğu dönemdeyiz. En son Ukrayna savaşı ile birlikte petrolden gıda ürünlerine kadar maalesef negatif etkileri görülüyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız, gelen en küçük haberi bile en ayrıntılı şekilde incelettiriyor. Zaman zaman sıkıntılar olabilir. Son olayda da gördüğümüz gibi Ticaret Bakanlığımız, Hazine ve Maliye Bakanlığımız, Tarım Bakanlığımız net bir açıklama yapıyorlar. Bahsedilen gıda ürünlerinde bir sıkıntı olmadığını açık ifade ediyorlar. Müdahale imkanları Bakanlıklar tarafından bizzat takip ediliyor. Dünyadaki krizin ülkemize yansımaları olursa nasıl giderileceği konusunda bakanlarımız çalışmalarını yapıyorlar. Stokçuluk meselesinde şöyle bir şey var.
Ticaret erbabının ticaretin doğası gereği bulundurduğu malla stokçuları ayırmak lazım. Ticaret erbabını ürkütecek, haksız muamelelerden uzak duruluyor. Esas vatandaşımızın korunmasıdır. Bugün karşı karşıya olduğumuz tablo hassas bir şekilde değerlendiriyor. Ortaya çıkan sonuçlar genel başkanımıza, Cumhurbaşkanımıza arz ediliyor. Sosyal medya kontrolsüz bir alan. Vatandaşlarımızdan istirhamımız, söyledikleri başımızın üstüne. Her an ilgilenmeye mecburuz.
Burada esas olan vatandaşlarımızın bakanlarımızın yaptığı açıklamaları düzenli bir şekilde takip etmeleridir. Biz bir tablonun nasıl yönetildiğini biz de kendimiz net ifade ediyoruz. Dünyada da yaşanan tablo var. Bunun kaçınılmaz olarak yansıdığı durumlarda da, petrolün yükselmesinden tutun da başka meselelerle ilgili olarak, minimum yansıma olmaması için bütün kurumlar gereken adımları atıyorlar.