Soner Yalçın'dan Kılıçdaroğlu'na ve "müridi" gibi olan medyasına tepki
12. seçimini de kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu'na hem CHP içinden hem de muhalif medyadan eleştiriler gelmeye devam ediyor. Oda TV yazarı Soner Yalçın, Kılıçdaroğlu'nun trajiden çıkıp komediye dönen durumunu yazdı.
ABONE OLCHP'de 14 Mayıs ve 28 Mayıs'ta seçimlerin kaybedilmesi sonrası parti ve muhalif medya ikiye bölündü. Bazıları, Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başarısızlığını kabul ederek genel başkanlığı bırakmasını istiyor. Diğer kesim ise, Kılıçdaroğlu'nun 12 seçim kaybetmesine rağmen hala başarılı olduğunu savunuyor.
Odatv yazarı Soner Yalçın, CHP'deki durumu görmezden gazetecileri eleştirdi. Eleştirinin değerini kaybettiğinin altını çizen Yalçın, eleştiri yapmayan medyayı, "Gözü kapalı parti iktidarına tapınan müritlik" ifadeleriyle tanımladı.
Kılıçdaroğlu'nun düştüğü durumun trajik olmaktan çıkıp komedi haline geldiğini de belirten Yalçın'ın "Müritleşen gazetecilik… Kılıçdaroğlu trajedi değil komedidir" başlıklı yazısı şöyle:
"Eleştiri, açığa çıkarmaktır.
Eleştiri, var olanla yetinmez, her türlü iktidara mesafelidir.
Eleştiri anlaşmazlık içerir, temeli değişim talebidir.
Eleştiri sadakatsizlik değil, düşünceyi/teoriyi -pratiği geliştirmektir. Bu sebeple toplumsal eleştiri, 19’uncu yüzyılda sömürüye karşı çıkan eşitlikçi sol hareketlerden doğdu.
Bugün, “müritleşen” Kılıçdaroğlu medyası dâhil çoğu solcu eleştiriye ihanet etmiştir.
Sadece sol değil, eleştirel düşünce ülkemizde müşkül durumdadır. Popüler kültürün etkisindeki insanlar “fikirsiz ülke” istiyor…
Tartışma, düşünceler üzerinden değil, salt kişiselleştirme üzerinden yapılıyor:
Eleştiri yapan “mutlak birinin/iktidarın adamı” sığlığıyla yaftalanıyor!
Eleştirel görüşe/ sorgulayana mutlak kara çalınıyor! Linç kültürü büyüdü….
İleri sürülen eleştiriye dair tek tartışma yok, kabalık ve kötülük var sadece. Bu kuşkusuz düşünsel yetersizlikten kaynaklanıyor.
Kimsenin hakkını yemek istemem; bu tümüyle kötü niyetten de kaynaklanmıyor, eleştirinin yok edildiği 12 Eylül askeri darbesiyle başlayan ağır süreç yaşandı/yaşanıyor. Karşımızda okumayıp, tv seyrederek bilgi-bilinç sahibi olduğunu düşünen pek bilmiş güruh var.
Maalesef gerçeklere yabancılaştırıldığının farkında olmayan bu geniş kitle, gözü kapalı taraftarlık yapıyor, sadece amigolarını alkışlıyor ve ezberini bozan hakikat arayışına tepki gösteriyor. Demokratik diyalog kurulamıyor bu çevreyle.
Siyasi kısırlaştırılma bir virüs gibi büyüyor ülkemizde.
***
Dar kafalılık…
Fanatiklik…
İki yüzlülük…
Ben bilirimcilik…
Otoriterlik… Vd. Eleştirinin düşmanıdır.
Bunu topluma-siyasete dayatan neoliberalizmin ideolojik yeni muhafazakâr/neocon tahakkümünden kurtulmak ilk koşuldur. Yaratıcı hesaplaşma şarttır.
Evet bizlere, arayışını hiç bitirmeyen insanlar lazım. Bunun için neyin ne olduğunun bilincinde olan farkındalık elzem…
Hep yazdım, meselem kişiler değildir, olamaz. Mücadele ettiğim eleştirdiğim kişilerin sahip olduğu ve dayattığı -etnisite gibi popülist- siyasi yozlaşmadır.
Hangisini yazayım: Siyaseti yalnız siyasi mühendislik eseri “ölçmeye” indirgenmesine ses mi çıkarmasaydım? Nicelik yoksa nitelik de yok öyle mi? CHP’nin, gücünü tam bağımsızlıktan alan genetiği/omurgası böyle böyle yok edildi. Bunun görünmez hale gelmesi asıl sorundur. Biz seçimi kafada, duyguda kaybettik! Korkutarak yaptılar ve bu oyun sürekli oynanıyor.
Korkan gerçekleri görmek istemiyor, hakikatle yüzleşmek istemiyor.
Derine kazmayı unutturdular...
Örneğin:
Emperyalizmin Suriye’ye saldırı sonucu ortaya çıkan göçmenlere düşmanlıkta Avrupa faşist partileriyle aynı çizgiye nasıl gelinir? Solcu geçinenlerin ağzında bu soruna dair tek cümle emperyalizm yok! Böylesine bir sağa savruluş nasıl eleştiri konusu olmaz? Hele HDP üzerinden emperyalizmin “cici” gösterilmesi nasıl kabul edilebilir?
Gözü kapalı parti iktidarına tapınan “müritlik” çevremizi kuşattı. Yazmakla bitmez:
Parti-devlet eleştirisi yapanların bir şekilde benzerini parti-tek adam olarak sürdürmüyor mu? İktidara geldiklerinde parti-devlet anlayışını benimseyeceklerinden nasıl kuşku duyulmaz? Partinin bürokratikleşmesine tek cümle eleştiri yapmadan, yeni nasıl inşa edebilir? Bürokratikleşme Sovyetler Birliği’ni yıktı!
Döneklerin liboş tezleri ile CHP’nin uçurumun kenarına getirildiğini kimse kavrayamıyor mu? Demokratikleşme sadece laflarında var, pratiklerinde ne yapacakları belli değil mi?
Bakın: Mesele sadece seçim sonucu/ oylar değil, Atatürk'ün partisi CHP elden gitti-gidiyor! Çatlak yarattılar ve bunu giderek büyütüyorlar. Maksatlıdır.
Bu ideolojik yıkıma sessiz nasıl kalınır? Bu susuşlar ile sağa savruluşun meşrulaştırılması nasıl kabul edilebilir? Bu nasıl Atatürkçülük?
Sahiden bu derece mi siyasallıktan uzaklaştırıldınız? Neyse.
Sıradanlaştırılan CHP’de radikal değişim zamanı gelip çatmıştır.
Koltuk sevdalısı Kılıçdaroğlu’nun hali artık trajedi değil, komedidir.."