Erdoğan'ın işaret ettiği BM düzenlemesi: İsrail güç kullanılarak durdurulabilir!
BM Genel Kuruluna hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Gazze'deki soykırımının durdurulması için Birleşmiş Milletlere "harekete geçin" çağrısı yaptı ve 1950 yılındaki düzenlemeye işaret etti.
ABONE OLSon dakika haberi: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 79. Genel Kuruluna hitap etti. İsrail'in Gazze'de işlediği soykırıma tepki gösteren Cumhurbaşkanı, uluslararası toplumu harekete geçmeye davet etti. Cumhurbaşkanı ayrıca bölgesel ve küresel önemli sorunlara Türkiye'nin bakışını ve çözüm önerilerini de sıraladı. Cumhurbaşkanı'nın merakla beklenen mesajlarını, konuşmayı takip eden isimler değerlendirdi.
"CUMHURBAŞKANI, MASUM İNSANLARIN DURUMUNU DEVLET BAŞKANLARINA ADETA HAYKIRDI"
Ülke TV yayınına katılan Kanal7 Genel Yayın Yönetmeni Zahid Akman şunları söyledi:
"
Ukrayna-Rusya savaşı, Balkanlar, Ermenistan-Azerbaycan barışı konusu, Afrika'da sömürgeci ülkelerin tutumu ve oradaki insanların dramını dile getirdi. Bütün dış politikayla ilgili konularda Türkiye'nin görüşünü çok açık şekilde ifade etti."
"İSRAİL GÜÇ KULLANILARAK DURDURULABİLİR"
Habertürk yayınına katılan İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tarık Oğuzlu şu değerlendirmelerde bulundu:
"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın itirazı en başta küresel batıya. ABD ve bir kısım Batılı ülkelerin İsrail'e verdiği desteğin altını çizdi. 'Bir avuç ülke' dedi, o ülkelerden kastı buydu. Bu ülkelerin aklıselim düşünüp daha fazla baskı kurmaları gerekiyor Netanyahu hükümeti. Gerekirse silah ambargosu uygulanabilir dedi. Hatta Birleşmiş Milletler'in 1950'deki düzenlemesine atıfta bulunarak, İsrail'in katliamı güç kullanarak dahi durdurulabileceğinden bahsetti Erdoğan. Bu da ilginç bir şey. Netanyahu hükümeti bir terör uyguluyor. Buna sadece ambargolarla, yaptırımlarla tepki vermek yetmez ama aynı zamanda İsrail'in güç kullanılarak durdurulması yönünde bir mesajı oldu."
TGRT Dış Haberler Müdürü Felemez Doğan ise şu ifadeleri kullandı:
"Sayın Cumhurbaşkanı, 'Krizlerin tam kalbinden sesleniyorum' dedi. Karşısındakilere şunu anlatmaya çalıştı: Ben, uzakta olan değil kendi yaşadığım bir sıkıntıyı anlatıyorum. Bu dava benim dedi. Gazze'yi sahiplenme vardı. Olayı anlatırken üçüncü bir tekil kullanmadı. Bir anlamda bizim coğrafyamızı anlatıyor. Bugün Mescid-i Aksa dediğiniz zaman bütün Türkiye'yi ve bütün coğrafyayı etkiliyor. Dış bir ülkenin sorunundan çıkıp sizin sorununuz haline geliyor."