Özal'ı vitrine çıkaran iki brifing
Türkiye'nin, Başbakan Demirel’in deyimiyle, ‘70 sente’ muhtaç olduğu günlerdi. Ekonomi durmuştu. Ülke iflâsın eşiğindeydi. Özal, askere 2 brifing verdi.
ABONE OLRadikal gazetesi yazarı Hasan Celal Güzel o günleri şöyle kaleme aldı.
Ekonomik kriz hatıraları (1)
HASAN CELAL GÜZEL
Sevgili okuyucular, biliyorum, başlığı görünce, ‘Yahu, biz ekonomik kriz korkusundan kebapçıya bile gidemiyoruz, adam oturmuş hikâye anlatıyor’ diyeceksiniz. Cuma günkü yazımda, ekonomik kriz hakkında ahkâm kesip teknik tavsiyelerde bulunduktan sonra, Pazar sohbetinde bu konuda sizi biraz rahatlatmak istiyorum. Zira, ekonomik kriz ortaya çıktığında, karar organlarının, finans çevrelerinin, iş erbabının ve vatandaşların paniğe kapılmamaları ve soğukkanlı olmaları, normal şartlara dönüşün ilk şartıdır.
Tarihimizin ilk ekonomik krizi
Efendim, büyük Osmanlı iktisat tarihçisi Ord. Prof. Dr. Ömer Lütfi Barkan hocamız, ünlü tarihçi F. Braudel’in Akdeniz Ekonomisi konusundaki çalışmalarından da faydalanarak, tarihimizdeki ilk ekonomik krizin, 16. asrın sonunda, 1580-1600 yılları arasında meydana geldiğini tespit etmiştir. Merhum üstâda göre, özet olarak, Merkantilist çağda Amerika’nın keşfinden sonra İspanyol sikkelerinin piyasada aniden çoğalması, Osmanlı üretim ve ticaret kapasitesinin talebi karşılayamayışı ve lonca sisteminin zorlanmaya başlaması neticesinde, yirmi yıllık dönemde -o devirde çok yüksek kabul edilen- yüzde 20’lik bir enflâsyon olayı kaydedilmiştir. Ortalama olarak yıllık yüzde 1’lik bir fiyat artışını ifade eden bu olay, 1450-1580 arasındaki 130 yıllık fiyat artış oranına denktir.
17. asırdan sonra kaynakların azalması ve malî sistemin yozlaşması üzerine, madenî paranın değerini azaltan krizler ortaya çıkmaya başlamış; bu durum yeniçeri isyanlarına da gerekçe teşkil etmiştir.
Bizim darbeciler pek akıllıdır
Efendim, Osmanlı’da yeniçerilerin ekonomik kriz dönemlerinde isyan etmelerine mukabil, bizim anasının gözü ‘modern yeniçeriler’, darbe yapmak için ekonomik krizlerden düze çıkılmasını beklerler. Kriz sona ermeden darbe yapmazlar.
Türkiye’de kaydedilen en büyük ekonomik kriz, 1929-1930 Büyük Depresyonu’ndan sonra İnönü’nün Şeflik Dönemi’ndeki Savaş Yılları’nda yaşanmıştır. Bu dönemde, durgunluk ve resesyon (daralma) içinde yüksek oranda enflâsyon, yani stagflasyon görülmüştür.
1950’de iktidara gelen DP, önce 1950-1954 yılları arasında, enflâsyon oranı düşük ve büyüme oranı büyük bir ‘Altın Devir’ gerçekleştirmiştir; lâkin programsızlık yüzünden 1954-1958 yılları arasında dengeler altüst olmuş ve yüksek oranlı bir enflâsyonla ekonomik kriz ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine DP İktidarı, 1958’de ‘Ekonomik Stabilizasyon Kararları’ diye bilinen, Cumhuriyet’in ilk ekonomik istikrar programını hazırlayarak uygulamaya koymuştur. Kısa sürede başarıya ulaşan iktisadî programdan sonra, 27 Mayıs’ta darbeciler sahneye çıkmışlardır.
Aynı şekilde, 1970 İstikrar Programı’ndan sonra 12 Mart Muhtırası verilmiş; 24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Tedbirleri’nden sonra ise 12 Eylül Darbesi yapılmıştır.
Yani, sizin anlayacağınız sevgili okuyucular, ekonomik kriz sayesinde 2009 yılı sonuna kadar darbe olması ihtimali azalmaktadır.
24 Ocak’ta model değişimi
‘1970 İstikrar Programı’nı ya da daha fazla tanınan ismiyle ‘10 Ağustos Devalüasyonu’nu, genç bir DPT uzmanı olarak yakından takip etme fırsatını bulmuştum. Merhum Özal’ın bilfiil hazırladığı bu istikrar programı başarılı oldu. Öyle ki, 1971’de ortaya çıkan ‘Birinci Petrol Krizi’ne ve 12 Mart Darbesi’ne rağmen, 1971-1977 yıllarını kapsayan dönemde, bu programın olumlu etkisi devam etti.
Türkiye, enflasyon trendine 1977 yılının ikinci yarısında girmiş ve bu trend, iniş çıkışlarla ne yazık ki son yıllara kadar devam etmiştir. Dünyanın hiçbir ekonomisinde bizimki gibi çeyrek asırdan daha fazla devam eden bir enflâsyon görülmemiştir. Bu süre zarfında, bazı yıllarda enflâsyonun oranı yüzde 100’leri geçmiş; daha da kötüsü, büyüme hızı sıfırın altına gerilemiştir.
‘24 Ocak Ekonomik İstikrar Programı’nda, Özal’ın yanıbaşında yer almış; kararnamelerin, tebliğlerin ve sirkülerlerin birçoğunu bizzat hazırlamıştım.
24 Ocak, sadece basit bir ‘stabilizasyon programı’ değildir. Bu program sayesinde, Türk ekonomisinin yapısı ve işleyiş tarzı kökünden değiştiriliyordu. O güne kadar geçerli olan ‘ithal ikâmesi’ modeli bırakılıyor ve ekonomimiz kabuğunu çatlatarak dışa açılıyordu. İhracattaki bugünkü başarının temelinde, rahmetli Özal’ın 1980’de
attığı harcın rolü büyüktür.
Paşalara ekonomi brifingi
Efendim, AP Azınlık Hükûmeti Aralık 1979’da kurulduktan sonra Özal, Başbakanlık ve DPT Müsteşarı oldu ve yaşanan korkunç ekonomik krizin atlatılması için derhal ekonomik program çalışmalarını başlattı. Ekibimiz, Müsteşar Yardımcısı olarak ben, Hüsnü Doğan, Yıldırım Aktürk’ten oluşuyordu. Buna bir müddet sonra, kendi alanlarındaki çalışmalarıyla Hazine Genel Sekreteri Kaya Erdem ve uzmanları da katıldı. Ancak, biz sabahlara kadar devam eden hummalı çalışmalarımızın tam ortasındayken, asker muhtıra benzeri ve ne olduğu anlaşılmayan bir mektup gönderince apışıp kaldık. Turgut bey, “Bunlar rahat durmayacaklar galiba. Başbakan’dan (Demirel) izin alalım da gidip ekonominin durumunu anlatalım” dedi. O günler, Demirel’in deyimiyle ‘70 sente’ muhtaç olduğumuz günlerdi.
Ekonomi durmuştu. Türkiye iflâsın eşiğindeydi; moratoryum ilânından bahsediliyordu.
Demirel de muvafakat edince, Özal ile birlikte 24 Ocak Ekibi olarak Genelkurmay’a gittik. Brifing Salonu’nda başta Genelkurmay Başkanı Evren Paşa olmak üzere Ankara’daki bütün generaller ve bazı teknik bilgi sahibi subaylar bizi bekliyorlardı. O gün Özal, ikibuçuk saat müddetle ara vermeden ekonominin içinde bulunduğu durumu anlattı. Konuşmasının sonunda mânidar bir tebessümle, “Türkiye’nin idaresine talip olanlar bu şartları iyi bilmek zorundadırlar” dedi. Askerler brifingi çok beğendiler ve alkışladılar.
24 Ocak Programı açıklandıktan sonra, bu defa brifing talebi Genelkurmay’dan geldi. Gene aynı ekiple Genelkurmay’a gittik. Özal, teknik detaylara da girerek üç saat boyunca programı anlattı. Bu konuşma, aynı zamanda askere piyasa ekonomisi dersi mahiyetindeydi. Özal bu defa daha da çok alkışlandı. Söz alan, zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Ulusu Paşa, Özal’ı iltifatlara boğdu. Yedi ay sonra beraber çalışacaklarını aklından geçirdiğini hiç sanmıyorum.
Başbakanlığa dönerken Özal’a, “Ağabey, bu adamlar darbe yapacaklar ve ekonominin yönetimine de sizi getirecekler” dedim. Özal, “Nereden çıkarıyorsun bunları? Darbeler hep memleketin zararına olmuştur” diye cevap verdi.
Gelecek hafta ekonomik kriz hatıralarına devam edeceğim.